İspanyol seçimlerini anlamak için

Oscar Reyes

İspanya 26 Haziran’da sandığa gittiğinde Unidos Podemos’un geleneksel sosyal demokratları oluşturan PSOE’yi geçeceği kanısı vardı. Hatta seçim matematiği, Podemos’un Pablo Iglesias’ın yenilikçi hükümetinin iktidara gelebileceğini gösteriyordu. Öyle olmadı.

Görünüşe göre en yerinde tahminler, 26 Haziran seçiminin, kimsenin çoğunluk elde edemediği 20 Aralık seçimlerinin bir tekrarı olacağını öngörenlerdi. Bünyesinde İspanya’nın Occupy hareketinden doğan partileri barındıran Unidos Podemos ve Izquierda Unida (Birleşik Sol ya da UL) 350 koltuktan 71’ini kazanarak üçüncü oldu. Yani geçtiğimiz genel seçimlerle tam olarak aynı rakamı yakaladı.

Sağcı Popülist Parti (PP) oylarını artırarak 123’ten 137’ye çıkardı; bu oyların büyük bölümünü alternatif bir sağ parti olan Ciudadanos’dan çaldı. Fakat PP hükümet kuracak çoğunluğu elde etmekten uzak ve koalisyon görüşmeleri aylar sürebilir. En olası senaryo, PSOE ve Ciudadanos’un göreve gelme oylamasından geri durması ve PP’nin azınlık hükümeti kurmasına izin vermesi gibi görünüyor.

Unidos Podemos için bu sonucun büyük bir hayal kırıklığı anlamına geldiği açık. Beklentileri karşılayamadı ve statüko korunmuş oldu. Ancak meseleye daha geniş bakacak olursak işler o kadar da kötü görünmüyor: 3 yıl önce henüz kurulmamış olan yenilikçi partilerin toplam oyu birbirini takıp eden seçimlerde %20’yi geçiyor. Gücün PSOE ve PP arasında kısır bir döngüyle el değiştirdiği fikri kırılmış bulunuyor.

Sol koalisyon oy kaybetti, fakat seçim felaketi önlenmiş olabilir

Unidos Podemos’un gösterdiği performans altı ay önceki seçimlere hayli benzese de, oylara yakından baktığımızda bambaşka bir şeyle karşılaşıyoruz. United Podemos koalisyonu beş milyon oy aldı; yani Aralık ayındaki Podemos oyları ve UL toplamıyla kıyaslayacak olursak, bir milyondan fazla oy kaybetti.

Şu noktada, açıklamadan ziyade spekülasyon yapmak mümkün fakat akla gelen birkaç teori var. Oy kaybının sebebi gençlerin sandığa katılımı düşerken, yaşlılarınkinin yüksek kalması olabilir. Anketlere bakıldığında, yaşı ilerlemiş İspanyolların yeni partilere oy verme ihtimalinin düşük olduğunu gösteriyor. Bu da Unidos Podemos ile Ciudadanos’un oy kaybını açıklayabilir. Başka bir ihtimalle, UL’nin Podemos ile yaptığı seçim koalisyonun UL seçmeninin bir kısmını küstürmüş olabilir. Seçmen, yeni koalisyon dostlarının popülizmine ve Katalan bağımsızlığı meselesini referanduma götürme sözüne güvenmemiş olabilir.

Başka bir açıdan bakacak olursak, oy kaybetmelerine karşın meclisteki koltuk sayılarını korumuş olmaları, benimsedikleri tek konulu ‘kemer sıkma karşıtı’ kampanyalarını haklı çıkarıyor denebilir. Kaybedilen oylar seçime kaybedilen koltuklar olarak yansımadı. İspanya’nın seçim sistemi büyük partilerin lehine işler nitelikte; UL Aralık ayında bir milyona yakın oy almasına karşın yalnızca iki koltuk kazanabilmişti. Öngörülen sorpasso (atılım) gerçekleşmediyse de, Unidos Podemos’a seçimsel geleceği olduğu mesajını ikna edici bir biçimde anlamış oldu, partiyi kendini ‘çöküş’ hikayelerine karşı savunma zorunluluğundan kurtardı. Podemos’un daha Nisan ayında anketlerde %13 kadar oy alabildiğini ve önemli bir parti gibi görünmediğini ise hatırlatmakta fayda var.

Brexit Etkisi

Anketler Avrupa’da bu günlerde o kadar sık yanılıyor ki seçim sonuçlarını öngörmekte işe yaradıklarını söylemek güç – belki de gereğinden fazla önem biçilen anket falcılığını geride bırakmalıyız. Diğer yandan anketler bize fikirlerin son anda değiştiğini anlatıyor da olabilir.

Brexit referandumu İspanya’da felaket gibi karşılandı. Dört ana partinin (ve neredeyse tüm muhafazakar partilerin) aynı görüşte anlaştığı nadir zamanlardan biri de AB konusu: AB kusurlu olsa da kalmak, çıkmaktan iyidir.

“Brexit etkisine” iki şey yol açmış olabilir. İspanyol borsası IBEX Cuma günü tarihinin en büyük düşüşünü yaşadı ve ekonomik krizin karanlık günlerine dönme korkularını depreştirdi. Seçmenin desteklediği parti konusunda fikrini değiştirmese de, Unidos Podemos’un ‘popülizminin,’ ekonomik ‘istikrarı’ sarsabileceğinden korkan PP ve PSOE seçmeninin katılımını artırmış olabilir. Katılım rakamları, eski partilerin güçlü olduğu yerlerde en yüksek katılımların görüldüğünü ortaya kayıyor.

İkinci, daha önemli bir faktör ise ‘referandum korkusu’ olmuş olabilir. Seçim gününden önceki Cumartesi bir nevi ‘düşünme günü’ niteliğinde; siyasi kampanya yürütmek yasaklanıyor. Tabii bu neredeyse bütün haber kanallarının imalı bir biçimde ‘referandumlar tehlikelidir’ diye göz kırpmasına engel olmadı. Unidos Podemos ulusal siyaset yürüten partiler arasında Katalan bölgesinin bağımsızlık sorusunu referanduma götürme fikrini destekleyen tek parti; dolayısıyla imalı yorumların maksadı belliydi. Bölgesel sonuçlara baktığımızda bu teoriyi destekleyen rakamlarla karşılaşıyoruz. Unidos Podemos en iyi sonuçları Bask bölgesinde (%29), Katalan bölgesinde (%26) ve Balear Adalarında (%25) aldı. Diğer her yerde ise, Aralık 2015’e kıyasla oy kaybetti.

Ulusal problemler yenilikçileri arada bırakıyor

Kanarya Adalarında, Katalan ve Bask bölgelerindeki milliyetçi partilerin 25 koltuk kazanmasıyla olası sağ (PP – Cuidadanos) ve sol (PSOE ve Podemos) koalisyonlar çoğunluk elde etmekten uzak kalıyor.

Burada ‘milliyetçilik’ kelimesi biraz yanıltıcı; neticede PP ve Ciudadanos partilerinin Madrid’den merkezi yönetimi destekleyen söylemleri de bir tür milliyetçilik. Fakat ortaya konan şey açık: İspanyol genel seçimlerinden ideolojik açıdan uyumlu bir çoğunluk çıkması mümkün değil.

Ulusal problemler sol için bilakis zorlayıcı. Merkez soldaki PSOE, İspanya 1978’de demokrasiye geçtiğinden beri en büyük siyasi güç niteliğinde ve destekleyici çoğunluğu ülkenin nüfusunun büyük bölümünü barındıran Katalonya ve Endülüs bölgesinde. Katalan bölgesindeki bağımsızlık hareketinin yükselişi ikisini birden kazanmayı zorlaştırdı.

Unidos Podemos’un çok uluslu İspanya vizyonu Bask bölgesinde ve Katalonya’da oy çoğunluğunu kazanmasını sağladı. Fakat asgari gelir garantisi ve temel hizmetlere erişim gibi İspanya’nın en yoksul bölgesinde rağbet görmesi gereken sözlerine rağmen, Endülüs bölgesinde üçüncü oldu. Diğer tarafta, PSOE Endülüs bölgesinde %31 oyunu korumayı başardı ancak Katalanlardan yalnızca %16 oy alabildi.

Yeni İspanyol solunun başarıları etkileyici olmaya devam ediyor

İşleri zorlaştıran şey umuttur. İspanya’da seçim akşamı yapılan çıkış anketleri Unidos Podemos’un zafer kazanacağını söylüyordu, önceki iki ay boyunca yapılan anketler de aynı şeye işaret etmişti. Bu durum da ortalama bir sonucun hezimet gibi görünmesine sebep oldu. Yıllardır devam eden kemer sıkma politikalarıyla mücadele eden insanlar için PP hükümetinin iktidarının sürmesi ihtimali acı vericiydi.

Podemos ve müttefikleri Occupy hareketinin enerjisini ulusal seçmen gücüne kanalize etmedi. İspanyollar ekonomik kriz için göçmenlerden ziyade bankacıları ve yozlaşmış siyasetçileri suçlama eğiliminde – AB ölçeğinde değerlendirdiğimizde, bu öyle önemsiz bir şey değil.

Unidos Podemos’un seçim programı şunları vaat etti: Zenginlere yüksek vergi oranları, finans sektörüne dayanışma vergisi, İspanya’nın borcunun yapılandırılması, vatandaşa asgari gelir garantisi, sağlık ve eğitim sektöründeki bütçe kesintilerinin geri alınması, sendikaların toplu sözleşme haklarının geri verilmesi, emeklilik yaşının düşürülmesi, göçmenlere emeklilik verilmesi, kamu hizmetlerinin yoksulları dışlanmasını engellemeyi, toplumsal konut projelerinin desteklenmesi, Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı’na karşı çıkılması. Beş milyondan fazla seçmen bunlara destek verdi ve fırtına dindiğinde ani bir son gibi değil, kuvvetli bir başlangıç gibi görünecektir.

https://zcomm.org/znetarticle/five-keys-to-understanding-the-spanish-election-2/’den çeviren Fatih Kıyman