Yedi yıldır üzerinde çalışılmış bir yasa tasarısını nihayet Knesset’e (İsrail Parlamentosu) getirdi İsrail Hükümeti. Yahudi Ulusal Devlet Yasa Tasarısı olarak bilinen tasarının kabulü halinde İsrail hukukundaki boşluklarda Yahudi şeriatına başvurulabilecek, sadece Yahudilerin girebildiği yerleşim bölgeleri oluşturulacak, Arapça resmi dil olmaktan çıkarılacak, dünyadaki tüm Yahudilere İsrail’e dönme hakkı tanınacak.

Hemen belirteyim, İsrail’in bir Bağımsızlık Bildirgesi var, İsrail’in Yahudi halkının ulus devleti olarak kurulduğu kaydedilidir bildirgede. O halde, İsrail’in bir Yahudi Ulus-Devlet Yasası’na ihtiyacı var mı diye sorulmalı. Çünkü İsrail pratikte zaten “ulus devlet”. İsrail Demokrasi Enstitüsü bir yetkili İsrail’in başka şeylerin yanı sıra sembol, dil ve dini uyulgulamaya dayalı bir Yahudi ulus-devleti olduğunun açıkça görüldüğünü bu nedenle de bu tür tasarıya gerek olmadığını belirtiyor.

“Yahudilere özel bölgeler” oluşturulması önerisi Güney Afrika’da şimdi artık geçmişte kalan beyaz azınlık yönetimlerinin “apartheid”ını hatırlatıyor. Bu uygulama bile tek başına, Ortadoğu’da etrafı demokrasiden yoksun ülkelerle çevrili tek “demokratik” ülke sıfatını da ortadan kalkdıracak İsrail’in. Bu da var olduğuna inanılan şu “demokratik dünya”yla ilişkilerini zedeleyecek elbette. Arapça dilinin statüsünü değiştirmek “ayrımcılık” olarak görülüyor ayrıca. Bunu böyle değerlendiren, tasarının parlamentoya getirileceği belli olunca koşarcasına İsrail’e giden Kuzey Amerika Yahudi Federasyonu Başkanı Jerry Silverman .

Tasarının yasallaşması durumunda İsrail Yahudi halkı ciddi anlamda bölünmüş olacak. ülke nüfusunun yüzde 20’sini Araplar oluşturuyor ki bu hiç de azımsanacak bir oran değil. Onlar da tasarının kendileri için iyi olmayacağını biliyorlar. Bu nedenle tasarının parlamentoya gelmesini binlerce Yahudi ve Arap İsrailli sokaklara dökülerek protesto etti.

İsrail’in Yahudi halkının ulus devleti olduğunu içeren yasa tasarısında bir kez bile olsun “demokrasi”, ya da “eşitlik” gibi sözcükler yer almıyor. İbranice takvimin resmi takvim olması, tüm Yahudi Bayramlarının resmi olarak tanınması, Yahudi sembollerinin kabülü gibi bir çok uygulamayı içeren yasa tasarısı Yahudi diasporası için de sorun yaratacak. İsrail ile diaspora arasına soğukluk gireceği kesin. Çünkü İsrail’in sadece Yahudiliğe odaklanan söz konusu tasarısının, “sosyal adalet bilinci”ne sahip genç Amerikalı Yahudileri ülkelerine yabancılaştıracağından endişe ediliyor. Bunu da dile getiriyor Silverman. Silverman, “İsrail tüm Yahudiler için ulus devlet olmalı, bu hiçbir şekilde sınırlanamaz” diyor.

Tasarıda, dünyaya yayılmış bulunan Yahudilerle ilişkinin korunmasından İsrail’in sorumlu olduğunu belirten bir madde de var. Bu da bir hayli itirazla karşılaşan maddelerden biri. Diaspora Yahudilerinin çoğulculuğu özendirme çabalarına engel olabilecek bir içeriğe sahip olduğu belirtiliyor bu maddedin. İsrail insan hakları aktivistleri tasarıda devletin tüm vatandaşlara eşit haklar vereceği türünden bir madde olmadığını, bunun çok önemli bir eksiklik olduğunu vurguluyorlar.

Knesset’teki aşırı dinci Yahudi partileri daha önce bu tasarıya karşı çıkmışlardı. Ancak hükümet “dindar” sözcüğünün de olduğu bir madde ekleyince tasarıya destek vereceklerini açıkladılar.

Kabul edilip edilmeyeceği yakında belli olur. Ama tasarı Knesset’de kabul edilirse İsrail, yıllardır yakındığı “dini fanatizm”in farklı bir türevini kendi elleriyle ülke içine sokmuş olacak. Bu fanatizm İsrail vatandaşlarını “Arap/Yahudi” olarak böleceği gibi, İsrail’in sekular Yahudileri ile dindar Yahudileri de birbirlerine düşecekler.

Sağcı Likud partisinin de lideri olan Başbakan Binyamin Netanyahu’nun tasarı konusundaki ısrarı başta yolsuzluklar olmak üzere bir çok konuda soruşturulduğu, sorguya çekildiği bir döndemde, toplumun dindar kesimlerine sırtını dayama çabası olarak da değerlendirilebilir.

Dışarıda, “İslamcı fanatizm”i bahane ederek şiddete başvurmaktan çekinmeyen İsrail, şimdi kendi elleriyle “resmiyet” kazandıracağı “evcil fanatizm”in sıkıntılarıyla da karşı karşıya kalacak gibi görünüyor.