Seni şefkatli ve trajik bir şekilde seviyorum, diyecektim telefonun ucundaki sese. Yağmurun sele döndüğü gece de, şafağa yakın

Seni şefkatli ve trajik bir şekilde seviyorum, diyecektim telefonun ucundaki sese. Yağmurun sele döndüğü gece de, şafağa yakın bir vakitte aramıştım. Uzun uzun çaldı telefon, açılmadı. Yağmur, zamanı ağır çekime almış. Kasvet-boğulma derken filozofu anımsamıştım. Varlığı gülümsetti, her zamanki gibi. “Issız Ada”lardan bahsediyordu filozof, kaçınılmaz olandan. Ara alanlardan… Issız Ada’yı tanımlarken “hatırlanamayacak kadar eski olanın ya da en derinde olanın maddesidir” diyordu.
Özellikle benim neslim; çağını, ilişkilerini açıklarken muazzam çetrefil durumlardan bahsediyordu ve Deleuze’de soluklanabiliyordu. Rastlantısal olarak dolandığımız harita(yerküre)da ‘karşılaşma’-bir ‘olay’ olmaktaydı ve filozofun önerisi de bu karşılaşmaların önünü açan alabildiğine özgür bir düşünce hattını yaratmaktı.
Felsefe, kavram yaratma sanatıdır diyordu G.Deleuze; Bu noktada kendisini “felsefe yapmak için -olabildiğince suçluluk duygusundan yoksun- alabildiğine masum” olarak görmekteydi(Müzakereler). Bu durum, bu çağın felsefesi içinde, tartışmaya yer bırakmayacak şekilde Deleuze’ün izini bırakmıştır. Bu iz bir büyük filozofun ve bir hocanın izidir.
G.Deleuze okumaları, daima haz dolu ve maceraya açıktır. Her ‘tekrar’ okumada ‘fark’ belirir. Ya içine girer dolaşıma başlarsın bir tür salınımla ya da hiçbir zaman ilişki kuramazsın.
Kendi soykütüğü içerisinde bir tür biçimsel seçkiye -Stoacılar, Lucrése, Spinoza, Hume, Kant, Nietzsche, Bergson- girişen ve kendini hiçbir zaman herhangi bir felsefi “alan” ile sınırlamayan filozof resim, sinema ve edebiyat, -Bacon, Lewis Caroll, Proust, Kafka, Melville vs.- üzerine eserler vermiştir. Eserlerine, hangi ara-lıkta bakarsak bakalım gereken neyse onları bulmaktaydık ve bulacağız da…
Belleklerden silinen mücadeleyi keskinleştiriyordu filozof. ‘Güçler, dışımızda kalmayıp aynı zamanda her birimizi katettiğinden, her birimiz, kendimizi kendimizle sürekli müzakere ve gerilla mücadelesi halinde buluruz, felsefe sayesinde’(Müzakereler).
Bağlam Yayınları’ndan çıkan iki ciltlik “Issız Ada ve Diğer Metinler” başlıklı seçki, Gilles Deleuze kitaplığını tanımamızda ve tamamlamamızda bir yol haritası, kuşkusuz.
Kitap, -David Lapoujade’ın edisyonuyla Fransa’da iki bin iki yılında basılmıştı- yukarıda bahsedilen eserlerin dışında kalan yazışmalar, taslaklar, yeni baskılar için önsözler, konferanslar, çeşitli dergilerde yayınlanan makalelerin toplamından oluşmakta. İki ciltlik bütünlük, Deleuze’ü tanıyanlar için bir tür iz sürme, bilmeyenler içinse bir flört yaratmakta.
Açılışta, Issız Ada metni ile karşılaşan her okur Deleuze düşüncesinin merkezine yol alabilir. Metin, kitaplarında karşımıza çıkan düşüncelerin, çerçeveleyicisi niteliğindedir. ‘Kolektif hayal gücü’nün fragmanter geçişidir. Bizleri “İçkinlik” üzerine düşündürterek kısırlaşmış, yozlaşmış karalardan kurtarır.
Yaşanabilir ile yaşanmışı, geçişleri, düşüncenin aktif hale geldiği zaman, olumsuz olan her şeyin neşeli bir yıkımıyla ve hayatın yeni olanaklarının yaratılmasıyla sonuçlanabileceğini sezdirir.
Bizler bu tuhaf zamanlarda; öfkeler, redler inşa ederek. Yorulmadan, bıkmadan, biteviye… Bir suçlu bularak, bir cezalandırıcı ve masum yaratarak hep aynı oyunun içinde; yaşam koridorunda karşılaşmaları bekleriz. (Yazgı mıdır nedir bilemiyorum) Ve bazen o Karşılaşma-olay an’ında mercanlardan ya da patlamalardan meydana gelen derinlerdeki bir hareketi hissederiz.
NOT: Bu yazı, Deleuze konferansları sürecinde bir giriş olması amacıyla yeniden yayınlanmaktadır. Önümüzdeki günlerde konferanslar dizisini inceleyeceğim.