Ekonominin büyüme, döviz kuru ve enflasyon gibi temel göstergeleri hiç de sağlıklı değil. Korona salgını nedeniyle ekonomi daha da ağır bir sarsıntı geçiriyor. Ancak bu durumda bile işsizliğin azaldığı öne sürülüyor.

Salgın nedeniyle insanların yaşam savaşı verdiği bu olağanüstü sancılı günlerde bile bir kamu kurumu daha gerçekleri halktan saklıyor. Üstelik bu gerçekleri saklama işlemi, insan değeriyle ilgili en önemli konuda, işsizlik konusunda yapılıyor.

Bu iktidarın, takiye geleneğinden geldiği için yalanı gerçekmiş gibi pazarlamak ve yandaş basın-yayın yolu ile toplumun beynini bombardımana tutmak sıkça başvurduğu bir yöntem. Bu yaklaşımın işsizlik konusunda da sergilenmesi, iktidarın insana değer vermeyen niteliğini bir kez daha gözler önüne seriyor.

İşgücü durumu

İktidarın işsizlik karşısındaki duyarsızlığına, geçen hafta Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı istatistiklerle daha yakından bakalım.

Yılın ilk üç ayının iş gücü istatistikleri bu hafta başında 11 Mayıs tarihli haber bülteninde yayımlandı. Baştan belirtelim, bültenin de açıkladığı gibi istatistikler yalnız Şubat ayına ait değil; bir bölümü 11 Mart sonrası olmak üzere, “2020 yılının 1-13. haftalarını içine alan ocak, şubat ve mart aylarını kapsamaktadır” diyor.

Haber bülteni sevindirici bir haberle başlıyor: Türkiye genelinde 15 ve daha yukarı yaştakilerde işsiz sayısı 2020 yılı şubat döneminde geçen yılın aynı dönemine göre 502 bin kişi azalarak 4 milyon 228 bin kişi oldu. İşsizlik oranı yüzde 13,6 seviyesinde gerçekleşti.

Sahi, ekonomi düzelmediğine göre işsiz sayısı neden ve nasıl azaldı? İşsiz öğretmenler ve sağlıkçılar mı işe alındı? Yoksa sayıları binlere varan, haklarında kesinleşmiş yargı kararı olmadan kamuda işlerine son verilen; üniversitelerden kovulan bilim insanları mı işlerine döndü?

İşsiz sayılmak çok zor

Burada bir parantez açarak TÜİK’in, kimleri işsiz saydığını görelim. TÜİK’e göre, kişinin işsiz olarak tanımlanabilmesi için aşağıda sıralanan üç koşulu birlikte sağlaması gerekmektedir.

1. Referans döneminde bir işi olmayan; ücretli, kendi hesabına, işveren veya ücretsiz aile işçisi olarak bir saat bile olsa bir işte çalışmayan;

2. Referans haftası ile biten son 4 hafta içinde; ücretli, kendi hesabına veya işveren olarak çalışmak üzere iş arayan ve…

3. İş bulduğu taktirde referans dönemini takip eden iki hafta içinde işbaşı yapabilecek durumda olanlar (Hanehalkı İşgücü El Kitabı, 2015 s.17).

Yeniden konumuza dönelim. Aslında yalnız işsiz sayısı değil, toplam istihdam da azalmış. Nitekim Bülten şöyle diyor: İstihdam edilenlerin sayısı 2020 yılı Şubat döneminde, bir önceki yılın aynı dönemine göre 602 bin kişi azalarak …

Sonuçta, iş gücü bir bütün olarak küçülmüş bulunuyor. Bülten, “iş gücü 2020 yılı Şubat döneminde, bir önceki yılın aynı dönemine göre 1 milyon 102 bin kişi azalarak 30 milyon 982 bin kişi, işgücüne katılma oranı ise 2,6 puanlık azalış ile yüzde 49,9 olarak gerçekleşti” bilgisini veriyor.

TÜİK’in kanıtladığı gibi salgının başladığı günlerde de Türkiye çağ nüfusunun yarısına bile çalışma olanağı sağlayamıyordu.

Salgınla birlikte, AKP’nin esasen doğru yönetemediği ekonomi iyice çöktü. Çalışmak istediği halde iş bulamayan milyonlar, yalnız sağlıklarını değil, kişiliklerini de yitiriyor; insanlıktan çıkıyorlar. İktidar ise aç ve yoksul bıraktıklarına doğru dürüst bir gelir desteği sağlamadığı gibi bir taraftan muhalefet belediyelerinin o aç ve yoksullara yardımlarını, üstelik kutsal sayılan günlerde, engellemeye çalışıyor, gerçekte insan duyarsızlığını en aşırı noktasına taşıyor; bir taraftan da yandaşlara yağlı ihaleler dağıtmaya devam ediyor!

Böyle bir ortamda işsizlik azaldı denilmesine kimler inanır bilinmez ama bu açıklama toplumu hiç sevindirmiyor; tersine yaşanan büyük ve ağır sıkıntılara tuz-biber ekiyor.