Geçen hafta, küresel bir yatırım şirketinin Türkiye için yaptığı, krizin henüz sokağa tam olarak inmediğine ilişkin yorumun altını çizmiştik. Oldukça önemli bir duruma ışık tutuyor. Lakin işsizliğin yüzde 12’lere (yüzde 11,8), enflasyon rakamlarının da yüzde 9’lara (yüzde 8,53) yaklaştığı bir durum için geleceğin daha da beter olacağına ilişkin bir öngörü. Ve bu öngörü, içinde bulunduğumuz ekonomi tarafından her geçen gün biraz daha güçlü bir şekilde doğrulanıyor.

Reel verilerin daha da bozulduğuna dair bir veri de küçük esnaf tarafından geldi. Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu’nun verilerine göre 2016 yılında 101 bin 614 esnafın kepenk kapattığı ortaya çıktı. Bu rakam 2015 yılına göre yaklaşık 4 bin esnafın daha kapısına kilit vurduğunu gösteriyor. Kimi esnaf gelirleri giderlerini uzunca bir süredir karşılayamadığı için işyerini kapatıyor, kimisi ise iflas bayrağını çekerek ve ardında icra borçlarını bırakarak işine son veriyor. Esnafın yanında çalıştırdığı nüfusu da dikkate alırsak kapanan işyeri sayısının, nereden bakarsanız en az 10 bin kişilik bir işsizlik ile aynı anlama geldiğini söyleyebiliriz. Bu durum, işsizlik, enflasyon ve durgunluk verileri ile birleştiğinde durum hiç mi hiç iyi gözükmüyor.

Öncelikle büyüme beklentilerinde bozulma sürüyor. Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış rakamlarla 2016 üçüncü çeyrekte ekonomi sert bir düşüşle yüzde 2.7 küçülme yaşadı. TMMOB Makine Mühendisleri Odası’nın yayınladığı son Sanayinin Sorunları ve Analizleri’ne göre imalat sanayide 2016’nın başından itibaren 3 mevsim üst üste küçülme gözleniyor. Bu küçülmenin de temel olarak ithal girdi fiyatları artan ana metal sanayisi ve iç talebe dönük dayanıklı tüketim malları sektörlerinde olduğu belirtiliyor.

Diğer bir taraftan geçtiğimiz gün yılın birinci Enflasyon Raporu’nun açıklandığı bilgilendirme toplantısında MB Başkanı Çetinkaya’nın açıklamaları dikkat çekici. Çetinkaya, tüketim temposunun yavaşladığını, talebin zayıf seyrettiğini belirttiği toplantıda, diğer bir yandan da tüketici kredilerinin artış hızına dikkat çekiyordu. Bu halde tüketimin yavaşlarken, kredi borçlanmasının artıyor oluşunun tek bir açıklaması var, o da borçların çevrilememesi nedeniyle borcun borçla kapatılmasının artarak sürdüğü gerçeği.

Durgunluk içinde enflasyon yaşayan, işsizliğin yükseldiği, üretimde üst üste geniş çaplı daralmanın gözlendiği ve esnafın kepenklerini kapattığı bir ekonomi gündemimiz var. Çözümler ise çok daha can yakıcı günlere gebe. ‘Daha çok borç, daha kolay erişimli kredi’ anlayışı etrafında toparlayabileceğimiz ‘kurtarma paketleri’, krediye teşvikler, kredi geri ödemelerinde vade uzatımı vb. girişimlerin çözüm bir kenara, var olan ateşe odun atmanın ötesine geçmeyeceği açık.

Esnafların durumundan devam etmek gerekirse, sorunun teşhisinin ekonomideki makro sorunlardan farklı olmadığını herkes biliyor. Esnafa iş lazım, onun için halka iş lazım, geçinebileceği bir ücret lazım, geleceğine ilişkin güvence lazım. Her şeyden önce de sokağa özgürce çıkabileceği can güvenliği lazım. Bu ihtiyaçlar dururken, yine bir müjde olarak sunulan paketlere bakıyoruz. Tamamen borçlanmaya teşvikten oluşan bir dizi paket. İyi de sormazlar mı büyümede, işsizlikte, enflasyonda bozulmanın artacağını bekliyorsunuz, cari açık ve dış borçlarda da bozulmanın güçleneceğini belirtiyorsunuz, esnafı, çalışanı daha çok borçlandırmak tüm bu beklentilere ters düşmüyor mu? Bu borçların hangi gelirle ödenebileceğini öngörüyorsunuz?
Bir de ‘Ahilik Fonu’ gibi sonunun işsizlik fonundan farklı olmayacağı anlaşılan bir fon kurma girişimi var. Tam olarak detayları henüz açıklanmasa da, açıklama metninden gördüğümüz herkesin prim ödeyeceği, fakat herkesin yararlanamayacağı bir fon. Fonun içeriğini başka bir yazının konusuna bırakırsak, böylesi bir fon ile kısa bir vadede esnaf işsizliğinde de bir artışın beklendiğini buradan anlıyoruz.

Sözün kısası, ekonominin reel kesiminde sular ısındı, açıklanan rakamlar kriz rakamlarını aratmayacak ölçüde. Çözüm diye geliştirilen programlar ise sorunları daha derinleştirecek, gelecek senaryolarını daha karamsarlaştıracak türden. Sorun tüm gerçekleriyle ortaya konulmamakla birlikte, açıklanan öngörülerin de, sunulan vaatlerle tamamen zıt yönlerde olduğu net bir şekilde ortada duruyor.