Semra Kardeşoğlu
semrakardesoglu@birgun.netİştah açan pastayı paylaşma planı
Dizi piyasasında pandoranın kutusu açıldı. Ortada vahşi bir sistem var ve oyuncudan senariste hepsini ezip geçiyor. Öte yanda söylenen, bu pastayı yemek isteyen iktidar cenahı düğmeye bastı. Şu an cambaza bak sahneleniyor.

Birkaç gündür sinema ve televizyon sektöründe tekelleşme üzerine büyük bir tartışma başladı. 90’lı yıllarda başlayan özel televizyonlar ve pandemi dönemiyle sayıları hızla artan dizi ve sinema platformları karmaşık bir sistem yarattı. Gelinen bu süreçte ise yıllardır biriken ve çok da görülmeyen bu sistemin tüm açıkları pandoranın kutusunun açılması gibi ortaya saçıldı. Bugüne dek suskun kalan oyuncular peş peşe konuşmaya başladı. Mevcut cast şirketlerine dahil olmayınca adeta açlığa terk edildiklerini anlattı. Elbette oyunun öznelerinden bir bölümünün tanınmış oyuncular olması olayın yaygınlaşmasına yol açtı. Çok sayıda ünlü ismin menajerliğini yapan ID İletişim piyasada tekelleşmiş ve bu şirket dışındaki yetenekli oyuncuların iş bulamamasına yol açmıştı. Serenay Sarıkaya, Elçin Sangu, Farah Zeynep Abdullah gibi ünlü isim tartışmanın içinde yer alıyordu.
Son olarak Rekabet Kurumu yapım şirketlerine baskın yaptı. Hükümete yakın gazete ve tvler konunun üzerine balıklama atladı, ilgili kişilerin zaten “Gezici’ olduğu yorumlar havada uçuştu. Son olarak İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma başlattı. Aynı zamanda yapımcı olan ID İletişimin sahibi Ayşe Barım hakkında yurt dışına çıkış kararı getirildi. Tüm bu aşamalar çok tanıdık. İşin diğer yanıyla vahşi bir sistem var mı? Anlatılanlar ve gördüklerimiz olduğu yönünde. Piyasanın yapımcı ve oyuncularına mikrofon uzattık.
TEK BAŞINA KOŞTURULAN ATI ALMAK İSTİYORLAR
Sektörün 35 yıldır her kadamesinde çalışan arkadaşımı aradım, şöyle özetledi durumu: Recep Tayyip Erdoğan yaklaşık 10 yıl önce Diriliş dizisinin setinde ‘Artık dizileri bizimkiler çekse’ demişti. Her şey o gün başladı belki de. Peki birinci boyutunda ne var? Ortada iştah kabartan 5 milyar liralık bir sektör var. Evet bazı isimler bu alanda tek başlarına at koşturuyor. İktidara yakın çevredekiler de “O atı alalım biraz da biç koşturalım” diyor. Bunu yaparken de konuyla ilintisi olmadan işte bunlar da ‘Gezici’ zaten. E İmamoğlu’na destek paylaşımı da yapmış. Oradan da vuralım deniyor. Kısaca bu iştah kabartan alana çökmek isteniyor. Ben de iktidarın bu konuda düğmeye bastığına inanıyorum. Önce ortaya bir tartışma atılıyor, sonra hedefe gösterme, algı çalışması, trol saldırısı ve son olarak operasyon. Çünkü yüksek bir dizi ihtiyacı var Türkiye’nin. Bu ‘Soft power” denilen gücü de kullanmak istiyor. Diziler aracılığıyla bir güç sağlayabilirsiniz.
MENAJER VE CAST AJANSLARI MASUM MU?
Şunu soruyorum “TRT’ye çekilen dizileri de sadece iktidara yakın isimler çekmiyor mu?” Yanıtlıyor: “Evet. Üstelik yüzde 90’ı adı duyulmamış yapımcılar tarafından çekiliyor. Ama yetmiyor. Öte yandan bu cast ajansları ne yapıyor? İstemedikleri kanalın dizisine oyuncu göndermiyor. Ne oluyor o zaman tanınmış, popüler, ratingi olan oyuncuyu ATV diyelim kendi dizisinde oynatamıyor. Ama aslında o oyuncu çok istese ajansını ikna edip gider. Öte yandan evet bu sisteme dahil olmayan insanlar iş bulamıyor, eziliyor. Ama olayın bütünü zaten çok vahşi bir sistem. Ortada bu 5 milyar liralık sektörün işleyişini sağlayan bir düzenleme yok. Kural yok, yasa yok, sendika yok. ABD ve Avrupa’da bunu düzenleyen kurallar var. Oyuncuların dahil olduğu bir birlik, senaristler için ayrı birlik var. Bu cast şirketleri oyuncunun dizi başına aldığı ücretin yüzde 20’sini alıyor. Ortada bir monopoly oyunu var. Acilen yapılması gereken bu sektörün tüm taraflarının bir araya gelerek yeni düzenlemeler ve haklar için bir araya gelmesi gerekiyor.
DİZİ İHRACATINDA TÜRKİYE 2. SIRADA
Konuyu daha detaylı konuşmak için yapımcı Baran Seyhan’ı aradım. BirGün TV’de sorularımızı yanıtladı. Seyhan, dizi sektörünün Türkiye’de aşırı büyüdüğünü ve dünyada en çok dizi ihraç eden ikinci ülke olduğumuzu söylüyor ve ardından anlatıyor: Neden Türkiye çünkü 180 dakikalık bir bölüm yapılıyor, 3-4'e bölünüp satılıyor. Alan açısından da satan açısından da bu çok karlı. Hiçbir yerde bu kadar uzun süren dizi yok, 40 dakika mesela. Ortada bu kadar büyük bir pasta var. Siyasal iktidar diyor ki burada para var bu benim olmalı. Bunun içinde bir plan devreye girdi. Bu işten para gelmese iktidar cenahı ilgilenmez. Gerçek amaç keşke sektörde tekelleşme olsa. Ama değil. Bu sistem vahşi ama bu haliyle de olsa bizim olsun. Neye varacak sonu. Yapım şirketlerini büyük baskı altına alacaklarına inanıyorum.”
Seyhan’a “Bu iktidara yakın çevrenin çektiği dizileri” soruyorum. Büyük paralar harcanarak yapılan dizilerin yurt dışında yeterli ilgiyi göremediğini söylüyor ve devam ediyor:
Unutulan şöyle bir şey var. Kültür, sanat, yaratıcılık biat edenden doğmaz. Doğasına aykırı çünkü.

MENAJER İLE CAST DİREKTÖRÜ AYNI KİŞİ OLAMAZ
Peki menajer cephesinde ne var? Seyhan bunu da özetliyor: Cast direktörü yani oyuncu seçimini yapan kişi ile menajer aynı kişi olamaz. Diğerleri kaderine terk edilir. Tüm dünyada menajerlik ve castlar ayrı şirketler. Keşke bu operasyon sektörün sorunlarını çözmek için yapılıyor olsa ama öyle değil.
CAMBAZA BAK OYNANIYOR
Seyhan sözlerini şöyle noktalıyor: Şu an cambaza bak oynanıyor. Biliyorsunuz ahali cambaza bakarken izleyenlerin cepleri boşaltılıyor. Şu an yapılan da bu.