İstanbul'da köpekbalığı gözlemcisi olmak

SEÇİL TÜRKKAN-secilturkkan@gmail.com

Ajansların zaman zaman 'yumuşak haber' tadında geçtiği “Balıkçılar Marmara'da köpekbalığı yakaladı” haberlerinin bir anlamı var; Marmara denizi hâlâ yaşıyor! 1970 yılında Adana'da doğan Hakan Kabasakal ise hem yaşayan denizin hem de İstanbul'daki köpekbalıklarının peşinde. Kendisini anlatırken kullandığı, “Eğer gözlemci olmasam, pilot olurdum” ifadeleri dünyada ya en yukarıyı ya da en dipleri tercih edeceğinin bir kanıtı gibi. Fakat şimdi köpekbalıklarının peşinde olması da bir tesadüf değil.

Çocukluğunda evlerinin Beyoğlu'ndaki Balık Pazarı'na yakın olması 70'li yıllarda anneannesiyle birlikte sık uğradıkları pazarda, kuyrukları dükkanlardan taşacak kadar dev büyüklükte orkinoslar ve kılıçbalıklarıyla karşılaşmasına sebep olmuş. “Denizin devleriyle yollarımız galiba o zaman kesişti” diyor. İstanbul Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi'nde okuyan Kabasakal, Batı Karadeniz sonra da Kuzey Ege'de köpekbalıklarının izini sürüp, 2011 yılında “Türk sularında Köpekbalıkları” isimli kitabını tamamlamış.

Eskiden pazarlarda sık rastlanan köpekbalıklarının bugün yakalanıp haber değeri taşıyan bir unsur haline gelmesinin temel nedeni nüfuslarının gittikçe azalması. Ama anlaşılan o ki bizlere karşı direniyorlar. Yine 2011'de Ahırkapı’da dalış yaparken rastladığı bir manzarayı şöyle aktarıyor Kabasakal: “Kıyı duvarının yanıbaşında 7 metre derinde, neredeyse 4 metre olan bir boz camgöz gördüm. Hayvanı öldürüp beline ip bağladıktan sonra denize atmışlar.” Bu durum denizin altı ve üstündeki hayatların karşılaştığı anın fotoğrafını da ortaya koyuyor. Aslında türü koruma altında olması gereken boz camgözler ve diğer köpekbalıkları insan merakı için öldürülüyor.

"DİPTE DURU BİR KARANLIK VAR"
Kıyılarda domuz köpekbalığı, boz camgöz, kamçı kuyruklu camgöz, keler ve diğer camgöz türlerinden oluşan irili ufaklı 13 köpekbalığı türüne rastlamak mümkün. Peki bir Eminönü-Kadıköy vapur yolculuğunda uzakları seyrederken onlarla karşılaşmak da mümkün mü? “Bu ihtimal yok denecek kadar az, çünkü köpekbalıkları derinlerde yaşıyor.” Marmara ve boğaz diplerinde bizim gördüğümüz karmaşadan başka bir dünya sürüyor. Kabasakal anlatıyor: “Marmara’da 70 metreye kadar dalmışlığım vardır. Yüzeydeki bulanıklığı aştıktan sonra dipte duru bir karanlık sizi bekler ve burada insanın karşısına her an her şey çıkabilir. Hiç karaya çıkıp insan kovalayan bir köpekbalığı gördünüz mü? Ama insan denizde köpekbalıklarının peşine düşüp her sene milyonlarcasını avlıyor. Yine de yüz yüze gelmemek en iyisi. İki taraf da zarar görmesin.”Köpekbalıkları da aslında sakin yaşamayı seviyor.

"DENİZ ÇÖPÜ DE SAHİPLENİYOR"
Kabasakal köpekbalıklarının beslenme zincirindeki tepe yırtıcılar olmaları nedeniyle ortamda yeterli miktarda av, yani besin varsa o bölgede yaşamayı tercih ettiklerini belirtiyor. Bu yüzden Marmara ve İstanbul kıyılarında köpekbalığına rastlamak, işlerin hâlâ yolunda gittiğine dair bir işaret. Marmara’ya iyi davranmadığımız açıkça ortada fakat deniz insanların pisliğini örtüyor. Marmara ilgili gözlemlerini anlatırken deniz ekosistemine vurgu yapıyor. “Yedik, içtik, tükettik ve arta kalan ne varsa Marmara’ya attık gitti. Kıyılardaki yağmanın neden olduğu habitat kaybını açıklamak için söze gerek yok. Dipte tekerlekten şişeye, konserve kutudan oturağa kadar ne ararsanız var. Ama deniz bunları bile sahipleniyor. Üzerlerini midyeyle, yosunla, kabuklarla kaplıyor, sahipleniyor ve bizim çöpümüzü gizlemek için canla başla çalışıyor.”

Peki özellikle görmeyi özlediğiniz bir hayvanın peşine düşer misiniz? Köpekbalığı gözlemcisi olmak hayatta böyle bir soruya “Evet” yanıtını vermenize sebep oluyor. Kabasakal “Mesela Sedef adasının sağ çaprazında Balıkçı adası vardır. Ne zaman domuz köpekbalığı görmek istesem soluğu hep orada alırım.” diyor.

DELİLİK DE BERABERİNDE...
Köpekbalığı gözlemcisi olmak bazen 'deliliği de' beraberinde getiriyor. Kabasakal insanların tepkilerini şöyle anlatıyor: Yıllar önce Gökçeada’da doktora tezim için denize çıkmak üzere uygun tekne arıyordum. Kaleköylü Çavuş kardeşlerin Şeker Baba 2 trolünde hem tayfa hem de araştırmacı olmak istediğimi söylediğimde “Deli misin, köpekbalığını araştırıp da napıcan?” demişlerdi, o teknede 7 yıl geçirdim. Tekneye her gelişimde beni “Hoşgeldin camgöz delisi!” diye karşıladılar ama onlardan gördüğüm desteği de az insandan gördüm. Bugün bile evime gelen misafirler vitrindeki köpekbalığı çenelerine ihtiyatla yaklaşırlar. Adı köpekbalığı olunca ölüsünden de korkuyor görenler. Ama insan işte. Eğer artık köpekbalığı haberlerine de rastlamaz olursanız onların denizlerden çekildiklerine sakın sevinmeyin, çünkü onlarla birlikte bir şeyler de çekip gitmiş demektir.