Türkiye iki gün önce İstanbul’da gerçeklesen 7.6 şiddetinde depremin acısını yaşıyor

İstanbul’da ölü sayısı yüz bini aştı!

EMRAH ALTINDİŞ

Türkiye iki gün önce İstanbul’da gerçeklesen 7.6 şiddetinde depremin acısını yaşıyor. Yol açtığı facianın büyüklüğü ile tüm dünyada büyük bir soka yol açan depremin merkez üssünün Büyükada’yla Silivri arasında olduğu ve iki dakika sürdüğü bildirildi. Şu ana kadar enkazdan çıkartılan ölü sayısının altmış bine ulaştığı, halen ulaşılamamış on binlerce insanın ise enkazlarda kurtarılmayı beklediği söyleniyor. Depremin ardından Yeşilköy kıyılarına vuran sekiz metre büyüklüğünde tsunami dalgalarının bütün sahili su altında bıraktığı ve Atatürk Havalimanı’na kadar ulaştığı bildirildi. Depremin gece olması ve insanları uykusunda yakalamasının kayıpları artırdığı ve ağır kış şartlarından dolayı zaten kısıtlı imkânlarla süren kurtarma çalışmalarının daha da yavaşladığı söyleniyor. 

Boğaziçi Köprüsü’nde ana iki halatın kopması sonucu kıtalararası trafik su anda sadece Fatih Sultan Mehmet köprüsü üzerinden sürdürülüyor.  İstanbul’dan çıkmaya çalışan depremzedeler ile yakınlarını aramaya gelenlerin oluşturduğu konvoylar, trafiği tamamen felç etmiş durumda. Yolların kapalı olmasından ötürü yardımların bazı bölgelere havadan ulaştırılması planlanıyor. Depremde en büyük hasarın Fenerbahçe, Kadıköy, Üsküdar, Avcılar ve Ambarlı’da yaşandığı, binlerce yıkılmış konuta halen kurtarma ekiplerinin ulaşamadığı bildiriliyor.  

Kurtarma ekipleriyle beraber Ankara ve Tekirdağ’dan bölgeye ulaşan askeri birliklerin şehre girişinde ve koordinasyonunda  sorunlar yaşanırken, vatandaşlar ile kurtarma ekipleri arasında yer yer gerginlikler gözleniyor. İstanbul’dan şu anda bilgi akışı da oldukça kısıtlı durumda, telefon ve internet ağlarının çökmesi nedeniyle milyonlarca insan yakınlarından halen haber alamıyor. Pek çok medya merkezinin İstanbul’da bulunmasından ötürü bölgeden halen sağlıklı bilgi akışı da sağlanamıyor.  Türkiye’yi sarsan bir başka gelişme ise Ulaştırma Bakanı Sezai Ulaklı ve İçişleri Bakanı Recep Sönmez dahil olmak üzere on dört milletvekilinin halen enkaz altında kayıp olduğu bilgisi. Deprem sonrası şehrin pek çok yerinde özellikle sobaların devrilmesi ile yangın çıktığı, doğal gaz akışının ise erken erken uyarı sistemi ile durdurulması nedeniyle daha büyük felaketlerin önlendiği söyleniyor.

Depremin tarihi eserleri de vurduğu Topkapı Sarayı’nın büyük hasar gördüğü ve Ayasofya’nın ise kubbesinin çöktüğü bilgisi haber merkezlerine iletildi. Dolmabahçe Sarayı da dahil olmak üzere sahilde pek çok yapının çarpan tsunami dalgaları nedeniyle tanınmaz hale geldiği, tarihi yapıların büyük bir yağma ile karşı karşıya kaldığı gözleniyor. İstanbul Avrupa Yakası merkezinde bulunan tek yeşil alan Gezi Parkı’nda acılan Sahra hastanesinin ise ihtiyacı karşılayamadığı, tüm parkın yaralılarla dolup taştığı bugün fotoğraflarla ajanslara yansıdı.

Depremden sağ kurtulan depremzedeler şimdi de soğuk hava ve sağanak yağmurla mücadele ediyor, şehir merkezlerinde çadır kent kuracak alanların olmaması ise insanların durumunu çok daha zorlaştırıyor. Başta kuru gıda, battaniye, seyyar tuvalet, çadır, su, ped, bebek bezi, süt ve pil olmak üzere acil ihtiyaç listesi Kızılay tarafından bugün duyuruldu. Depremin ardından Türkiye ekonomisi de derin bir krizle karşı karşıya, döviz hızla yükselirken, borsanın çöküşü ile Türk lirasının % 40 değer kaybettiği, faizlerin ise son yirmi yılın en yüksek seviyesine ulaştığı kaydedildi. Cumhurbaşkanı Erdoğan yaptığı ilk açıklamada ölenlere Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı...

Bu tablo ile karşılaşmamız ne yazık ki an meselesi, siz bu yazıyı okurken dahi o kahrolası an ile yüzleşebiliriz, bizzat siz, sevdikleriniz, akrabalarınız enkaz altında kalabilir ve yaşamımız bir anda kararabilir. Tüm bunları bir felaket tellalı olarak değil, topluma karşı sorumlu, ailesi 95 Dinar depremini yasamış bir bilim insaninin feryadı olarak okumanızı temenni ediyorum. Dost acı söyler! Bugün 17 Ağustos 2014. Bundan tam 15 yıl önce Türkiye yukarda tanımlamaya çalıştığıma benzer bir faciayı yaşadı. Resmi rakamlara göre 18373 kişiyi, resmi olmayan rakamlara göre ise yaklaşık 50 bin insanimizi bu depremde yitirdik.

Sistem her zamanki gibi katilleri korudu ve neredeyse hiç bir sorumlu ceza almadı. Bu dehşetli günlerin üzerinden henüz 15 yıl geçmiş olmasına rağmen toplum depremi tamamen unuttu. Rant ve yoksulları şehir merkezlerinden uzaklaştırmak üzerine kurulu kentsel dönüşüm projeleri dışında ise elimizde pek bir şey yok. Çoğunlukla siyasetçiler tarafından belirlenen gündem maddeleri arasında ise depreme yer yok. Oysa internette kısa bir tarama ile tehlikenin boyutunu hatırlatan bilim insanlarının “çığlıklarına” rahatlıkla ulaşılabilir. Pek çok Türkiyeli ve yabancı deprem uzmanı İstanbul depreminin her an yaklaştığını soyluyor. Tarihsel verilere göre İstanbul’da her 250 yılda bir büyük deprem oluyor, bu depremlerden en son ikisi 1509 ve 1766 yıllarında kaydedilmiş. Bu hesapla 248. yılın içerisinde olduğumuzu ve tehlike çanlarının bizler için çaldığını tekrar hatırlatmak isterim. Devletin en son Van depremi karşısındaki aciz ve sorumsuz tavrını dikkate alınca, tehlike daha da büyüyor. Bundan ötürü, toplumun bu risk karsısında örgütlenmesi ve Gezi’de olduğu gibi bir inisiyatif geliştirmesi gerekiyor.

Bu yazının amacı kimseye yapılması gerekenleri anlatmak değil, ben bir deprem uzmanı da değilim ancak tehlikenin ne kadar burnumuzun dibinde olduğunu söylemeye çalışıyorum. Farklı düzeylerde önlem almak elinizde. Ege Üniversitesi’nde öğrenciyken Arama-Kurtarma topluluğunun kurucu üyesi olduğum için müsaadenizle bazı  küçük önerilerde bulunacağım ama lütfen derhal siz de araştırmaya başlayın. İlk soru, yasadığınız konut depreme dayanıklı mi, kontrol ettirdiniz mi? Değilse ve maddi imkânlarınız izin veriyorsa hemen o konuttan çıkın. Unutmayalım, deprem değil, insanların kâr hırsı ile yaptığı adi binalar insanlarımızı öldürüyor.

Evinizde ve işyerinizde bulunan televizyon, kitaplık, dolap, buzdolabı benzeri devrilebilecek eşyaları duvara sabitleyin. İs yerlerinizde ve yemekhane benzeri mekânlarda kapıları dışarı açılacak şekilde yaptırın. Evinizde kapıya yakın bir yerde, kolay taşınabilir, içinde kuru gıda, su, bir miktar para, fener, pil, pilli radyo, telefon şarjı, evinizin yedek anahtarı, battaniye, selpak, ıslak mendil, (kadınlar için ped, bebekler için bebek bezi), ağrı kesici ve bir kimlik olan bir deprem çantanız hazır bulunsun. Enkaz altında kalan insanların ilk saatlerde sesini kaybetmesinden ötürü, yatağınızın başucunda bulunan ufak bir düdük, deprem sonrasında yerinizi arama kurtarma ekiplerine bildirmeniz için yardımcı olabilir. Lütfen derhal bir kursa yazılıp, ilk yardım öğrenin. İstanbul depremi dünyanın en kaotik ve dehşetli felaketlerinden birisi olacak, yardım ulaşması da çok zaman alacağı için ilk yardımın önemi daha da artıyor, sevdikleriniz için zaman ayırıp ilk yardım öğrenin. Çeşitli kamu kuruluşları ya da özel kurumlardan bu kursları rahatlıkla iki günlük yoğun programlarla alabilirsiniz.

Aile bireylerinizle, ev arkadaşlarınızla bir toplantı yapıp, bir deprem anında birbirinize nasıl ulaşabileceğinize dair bir plan hazırlayın. Yaşadığınız ilçenin belediyesine başvurup, deprem anında acil eylem planına ulaşmaya çalışın, ve bu bilgiyi yaygınlaştırın.  Kurumsal düzeyde ise yapacaklarımız da var. Depremi 5-6 saniye önceden haber verecek ve başta doğal gaz kesilmesi tatbik edecek bir erken uyarı sisteminin mutlaka kurulması, okullarda, hastanelerde, işyerlerinde deprem tatbikatlarının artırılması ve belediyelerin acil eylem planlarının toplumsallaşmasını sağlayabilmeliyiz. TTB, TMMOB, Eğitim Sen ve SES gibi uzman kurumların öncülüğünde, belediyelerle işbirliği içerisinde afet hazırlıkları için toplumda bir deprem bilinci seferberliği çok yararlı olacaktır.

AKUT Öğrenci Toplulukları, ODTU-OCİT, Ege Üniversitesi EGECAN’ın yaptığı gibi üniversite öğrencileri benzer topluluklarda görev alarak topluma katkı sunabilirler. Mahalle mahalle, sokak sokak, belki de deprem forumları kurarak deprem sonrasında yapılması gerekenler konuşulmalı ve ilk yardım bilgisi topluma ulaştırılmalı. Lütfen çok geç olmadan harekete geçelim. Son olarak Türkiye’de deprem açısından Konya dışında güvenli hiç bir yer olmadığını ve benzer bir depremin her an İzmir ya da Adana’da da gerçekleşebileceğini unutmayalım…
Sesimi Duyan Var mı?

Not: Girişte bulunan deprem senaryosu pek çok uzmanın görüşü ışığında derlenmiştir.