Avusturyalı müzisyen Klaus Waldeck, grubu ile birlikte İstanbul’da sahne aldı. BirGün’e konuşan Waldeck, “İstanbul benim için Doğu ve Batı’nın tam ortası ve burada gerçekten kalbim eriyor” ifadelerini kullandı.

İstanbul kalbimi eritiyor
Waldeck, 28 Ocak Cumartesi akşamı KüçükÇiftlik Park’ta unutulmaz bir konsere imza attı. (Fotoğraf: bkz. İletişim)

Serpil ÇAKAR

Şarkılarının her birinde ritmik bir büyü yapan swing, caz ve trip-hop’ı elektronik yaklaşımla birleştiren Avusturyalı müzisyen Klaus Waldeck ile grubu 28 Ocak Cumartesi akşamı Küçük Çiftlik Park’ta dinleyiciyle buluştu.

Yaklaşık iki saat süren konserde Addicted, Shala-Lala-La, Never Let You Go gibi hit şarkılarının yanı sıra yeni albümü 20 years Dope Noir’den ve de yeni çıkacak albümden parçalarını dinleyiciyle buluşturdu. Konser bitiminde biss ile sahneye dönen grup, Amy Winehouse’tan ‘Our Day Will Come’ şarkısının yorumunu sundu. Seyircinin ‘Make My Day’ şarkısını ısrarla istemesi üzerine grup ikinci kez geri gelerek konseri muhteşem bir finalle bitirdi. Waldeck, sadece şarkılarıyla değil, grup üyelerinin sempatik tavırlarıyla da unutulmaz bir gece yaşattı. Grubun kurucusu Klaus Waldeck ile müzik serüvenlerini konuştuk.

Öncelikle sizi daha yakından tanımak isteriz. Müzik yapmaya nasıl başladınız, hayatınıza nasıl girdi?

Ben Viyana’da büyüdüm. Ailemin evinde bir piyano vardı ve çocukken dersler almaya başladım. Fakat piyano dersleri almadan önce klasikleri dinler, orkestra şefiymişim gibi oyunlar oynardım. Sonra benim için çok da keyifli olmayan piyano dersleri başladı. Hep dikkatim dağılıyordu ve notaları takip etmek yerine doğaçlama yapıyordum. Ayrıca çocukluğumda Fransız Sineması’ndan; Pierre Richard’ın ve Lois de Funes’in müziklerinden çok etkilenmiştim.

Kendinize özgü bir tarzınız var. Parçalarınızı dinleyince hem tanıdık geliyor hem de bu Waldeck dedirtiyorsunuz.

Bunu duyduğuma sevindim. Bana göre müziğin duyguları tetiklenmesi gerekiyor. Müziğim evrim geçirmiş olsa da, bir tür nostaljiyi barındırması benim için çok önemli.

Tüm şarkılarınız kolayca akılda kalıyor, yarattığınız ritimler, vokal tercihleriniz ve kullandığınız alt yapıları dinleyince hipnotik bir tesiri var diyebilirim. Siz kendi müziğinizi nasıl tanımlarsınız?

Kendi tarzını tarif etmek çok zor. Ama zaten söylediğiniz gibi ilk kayıtlarımda çok sayıda elektronik seslerle birlikte belli bir hipnoz etkisi yaratan yanı hep vardı. Şu an her ne kadar daha akustik bir yönelimim olsa da, son prodüksiyonlarımda yine benzer bir durum söz konusu.

İstanbul’a ilk kez 2007 yılında geldiniz ve sonra birkaç kez daha burada sahne aldınız. Tekrar sahne almak nasıl hissettirdi?

İstanbul benim için Doğu ve Batı’nın tam ortası ve burada gerçekten kalbim eriyor diyebilirim. Sahne almak için sabırsızlandığım bir yer.

Müziğinizle gençleri o ‘korkulan Jazz’ ile tanıştırdığınızı söyleyebilir miyiz?

Bu harika bir başarı olurdu… Benim için her zaman kompozisyon yorumdan daha önemli. Aslında farklı tarzlardaki caz müziğine çok fazla ilgi duymuyorum. Eğer olay bir enstrüman çalma becerilerini göstermek ise, o zaman bazen o ‘önemli noktayı’ kaçırabiliyorsunuz.
Yeni albümünüzün geri dönüşleri nasıl?

Geri bildirimler iyi ama bu albüme 20 years Dope Noir adını vermek bir hataydı. İnsanlar en iyi parçaların olduğu bir derleme albüm beklentisinde albümü dinliyorlar ama birçok parça yeni. Aslında bir sonraki albüm için bir özel bir gösterim niteliğinde oldu diyebilirim.

***

KARŞILAŞTIĞI DAVA NOTALARA YÖNELTTİ

Genellikle sahne adı Waldeck ile anılan Avusturyalı müzisyen Klaus Waldeck’in müzik hayatı altı yaşında piyano dersleri aldığı Viyana’da başladı ancak on beş yaşındayken bir Bechstein piyanosunu yeniden kablolarken parçalamasıyla müzik hayatı askıya alındı. Hukuk fakültesini bitirdikten sonra telif hakkı avukatı olarak çalıştı. Karşılaştığı bir dava ona, mevcut melodileri artık intihal sayılmayana kadar değiştirerek müzik üretmesi için ilham verdi. Çocukluğundan beri düşkün olduğu müzik kariyerine odaklanmak için hukuku tamamen bırakan Waldeck, tüm elektronik müzik ekipmanıyla birlikte İngiltere’ye taşındı ve burada, halen birlikte yol almaya devam ettiği Joy Malcolm ve Brian Amos ile tanıştı. 1996’da ilk albümü Northern Lights’ı çıkaran Waldeck ile grubu, en büyük hiti Aquarius ile uluslararası alanda hızla ilgi topladı. 30 yıla yaklaşan kariyerlerinde çok sayıda albüm, EP ve single yayınlayan grubun şarkılarında bazen Joy Malcolm veya Brian Amos’un yumuşak vokalleri, bazen de sadece Klaus’un enstrümantal müzikleri yer alıyor.