İstanbul Tabip Odası, malpraktis (tıbbi kötü uygulama) davalarında hekimlere verilen tazminatlar hakkında basın açıklaması yayımladı. Açıklamada, sorunların, sağlık çalışanlarına yüksek tazminat bedelleri ödeterek değil çalışma koşullarını ve sağlık hizmetlerini geliştirerek çözülebileceğinin altı çizildi.

İstanbul Tabip Odası: Malpraktis davalarında tazminatlar kabul edilemez

İstanbul Tabip Odası, ‘’Malpraktis davalarında yıkıma uğratan tazminatlar kabul edilemez!'' başlığıyla Cağaloğlu’ndaki binasında basın toplantısı düzenledi.

Açıklamayı İstanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Rukiye Ömeroğlu okudu. Tıbbi kötü uygulama sorunun çözümü için TBMM'e sunulan teklifin yetersiz olduğu vurgulanan açıklamada, soruna çözüm bulmak için sağlık meslek örgütleriyle birlikte hareket edilmesi gerektiği vurgulandı.

4 MİLYON 750 BİN LİRA TAZMİNAT

Malpraktis davalarında ödenen tazminatın yüksekliğine dikkat çeken Prof. Dr. Ömeroğlu, Dr. Tuncay Yılmazer davasını hatırlatarak şunları söyledi: ''Dr. Tuncay Yılmazer, 2009 yılında bir özel hastanede prematürelik, solunum yetersizliği, kafa içi kanama tanılarıyla yatan hastayı retinopati muayenesine gönderemediği için hakkında açılan malpraktis davasında 4 milyon 750 bin lira tazminat ödemesine karar verildi. Sağlık sigortası kapsamında ödenecek olan 600 bin lira çıkarıldığında geriye kalan 4 milyon 150 bin lira için Dr. Yılmazer'in maaşının 1/4'üne ve sahip olduğu, oturdukları eve haciz kondu. Evin satılması, hekime 450 bin lira verilerek kendisine ev alması, satıştan elde edilecek paranın kalanının ise davacı aileye verilmesine karar verildi. Bu durum İcra İflas Kanunu'nun 82'nci maddesinde kişilerin haczedilemeyecek malları ile ilgili düzenlemelere aykırı olmasının yanı sıra vicdanı de değildir. İstanbul'da ev fiyatlarının tarihte görülmemiş bir düzeyde arttığı günümüzde 450 bin TL'ye bir baraka bile alınamayacağı açıktır. ''

Uygulamaya konulan sağlıkta dönüşüm programı ve sağlık çalışanlarının çalışma koşulları nedeniyle hekimleri zorladığı belirten Prof. Dr. Ömeroğlu, ''Sağlık Bakanlığı'nın hastanelerde yarattığı koşullar hekimlerin iyi ve doğru hekimlik yapabilmelerini güçleştirmektedir. Çok uzun çalışma süreleri, her 5 dakikada bir hasta bakmak hekimin hastanın derdini anlayıp ona zarar vermeden yararlı olabilmesini adeta imkânsız kılmaktadır. İlaveten hekimlere destek olabilecek yardımcı personel eksikliği, kışkırtılmış taleplerle gelen hastaların şiddetinden hekimleri koruyacak ve şiddeti önleyecek yasa çıkarmadığı için malpraktise yol açan ortamdan birinci dereceden sorumlu olanın Sağlık Bakanlığı olduğunu göstermektedir'' dedi.

SAĞLIK HİZMETLERİNİN NİTELİĞİ YÜKSELTİLMELİ

Malpraktisin sağlıkçılara daha yüksek tazminat bedelleri ödeterek değil, sağlık hizmetlerinin niteliğini yükselterek çözülebileceğini belirten Prof. Dr. Ömeroğlu, ''TBMM'ye verilen bir kanun teklifinde çözüm yerine hekimlerin kaderini siyasi iktidarın keyfiliğine bırakan bir düzenleme getirilmektedir. Hekimlerin ve sağlık çalışanlarının tıbbi kötü uygulama dolayısıyla ödediği tazminatın rücu edilip edilmeyeceğini ve rücunun miktarını belirlemek üzere Mesleki Sorumluluk Kurulu oluşturulması söz konusudur. Bu Kurul, Sağlık Bakanı tarafından atanan Bakan Yardımcısı, Sağlık Hizmetleri, Kamu Hastaneleri, Hukuk Hizmetleri ve Yönetim Hizmetleri genel müdürleri ile cerrahi ve dahili branştan iki prof/doçent ünvanlı hekimlerden oluşmaktadır. Siyasi otoritenin baskın ve belirleyici olduğu, hekimlerin ise azınlıkta olduğu bu kurul kamu, özel tüm sağlık çalışanlarının kaderi hakkında karar verecek ve verdiği kararlardan sorumlu tutulmayacaktır Türkiye'nin mevcut politik ikliminde bunun ne anlama gelebileceğini kamuoyunun takdirine bırakıyor ve bu yasa teklifini kabul etmediğimizi beyan ediyoruz." ifadelerini kullandı.

Toplantıda söz alan İstanbul Tabip Odası Genel Sekreteri Prof. Dr. Osman Küçükosmanoğlu, kurulacak Kurul’u OHAL Komisyonu’na benzetti. Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Güray Kılıç ise ''Eskiden asliye hukuk mahkemelerinde görülen davalar artık tüketici mahkemelerinde görülüyor olması ironik bir durum’’ diyerek hastayı müşteri olarak gören anlayışın sorunlara neden olduğunu belirtti. Prof. Dr. Rukiye Ömeroğlu ise sağlık çalışanlarının çalışma koşulları nedeniyle önümüzdeki süreçte ‘’Kalp, beyin cerrahı ve acil çalışanı'' gibi kritik bölümlerinde hekim bulunamayacağını sözlerine ekledi.