İşte Adil Öksüz’ü kaçıran gazeteciler!

Dünün en önemli haberlerinden biriydi. Darbe gecesi Akıncı Üssü’nde yakalanan “sivil”lerden biri olan Adil Öksüz’ün göz göre göre salıverilmesine ilişkin iddianame tamamlanmış. Ankara Cumhuriyet Savcısı Ramazan Dinç’in detaylarla örülü iddianamesine göre, Emniyet ve Jandarma sabah üsten kaçarken yakalanan Öksüz’ün “FETÖ imamı” olduğunu, adliyeye sevkinden önce keşfetmiş bile. Buna rağmen üstlerine bildirmemişler. Emniyet ve Jandarma’daki bu kişilerin de “kripto FETÖ’cü” olabileceği varsayımıyla bu noktayı bir kenara koyalım.

Peki, Başbakanlık Müşaviri Ali İhsan Sarıkoca, neden Öksüz’ü gözaltında tutulduğu karakolda ziyaret eder? Ziyaret ne kelime.. Nezarethanede “ayetler”le karşılıkla atışmalar falan… 2004’te Erdoğan’ın başbakanlığı döneminde müşavir olarak işe alınan, Davutoğlu ve Yıldırım’ın başbakanlığında hizmetlerini sürdüren Sarıkoca’nın, daha iki ay önce ihraç edilmiş olmasını nasıl açıklayacağız?

Sarıkoca, allah muhafaza AKP hükümetleri döneminde 13 yıl çalışan bir müşavir değil de, CHP’nin mahalle delegesi olsaydı neler yaşanırdı memlekette, düşünebiliyor musunuz? Ya da Adil Öksüz, kaçarken CHP’li bir esnaftan su satın almış olsaydı? Adalet diye yola düşenlere FETÖ’cü demeden önce bir abdest alsanız, ağzınızı çalkalasanız keşke...

Bir de… Gülencilerin ipliğini pazara çıkaran Ahmet Şık, Kadri Gürsel, Murat Sabuncu gibi meslektaşlarımız aylardır tutuklu… Ama FETÖ’cü darbenin 1 numaralı kaçağı Adil Öksüz ile İstanbul’a kadar giden Başbakanlık Müşaviri sokaklarda elini kolunu sallayarak geziyor. Adaletini sevdiğim dünya...

Beraber yenen hurmalar yazısı

Dünkü gazetelerde “Bakın bu bir dramdır” tadındaki köşe yazısı, Star’ın Yayın Yönetmeni Nuh Albayrak’ın kaleminden çıkmıştı. Köşenin başlığının “FETÖ’nün teşekkür ilanında Kılıçdaroğlu neden yer almadı?” olduğuna bakmayın. Aslında yazı “FETÖ’nün teşekkür ilanında ben neden vardım?” olmalıydı.

Kılıçdaroğlu’nun “Gülen rahatsız olduğunda gazetelerde yayınlanan teşekkür ilanında genel başkan olarak benim adım yok” demesiyle, o ilan yeniden dolaşıma girdi malum. Gülen’in o günlerde teşekkürlerine mazhar olan isimlerden biri Nuh Albayrak, hemen kalemine sarılmış. Ankara’ya “ucu yanık mektup” kıvamındaki köşe yazısında döktürmüş.

iste-adil-oksuz-u-kaciran-gazeteciler-309619-1.

“Sanki ByLock listesi… Bu liste, FETÖ ile iltisak kriteri oldu da biz mi duymadık acaba?” diye başlamış. “O ilanda ben de varım” diyerek savunmaya geçmiş: “Fetullah Gülen’in kalp problemi sebebiyle 12 saat müşahede altında kaldığı, Cumhurbaşkanı Gül ve Başbakan Erdoğan’ın arayarak ‘Geçmiş olsun’ dedikleri haberinin Zaman’ın sürmanşetinde yayınlandığı gün Ekrem Dumanlı beni aradı, ‘Bir vesile ile Pensilvanya’ya gelmiştim, hocaefendinin yanındayım, geçmiş olsun demek ister misin?’ dedi. Biraz garip bir istek idi ama nezaket gereği “Peki” dedim. İki gün sonra yayınlanan ilanda, “Fetullah Gülen’i arayarak ‘geçmiş olsun’ dediğim” için (!) teşekkür ediliyordu. Meğer bu bir organizasyonmuş.” Yahu adama sormazlar mı… Garip bir istek ise neden “Peki” dediniz? Velev ki “nezaket gereği” yaptınız… “Organizasyon” olduğunu anladığınızda, neden tek kelime etmedin? Doğru ya, “Beraber yürüdük biz bu yollarda” şarkısını mırıldanıyordunuz o sıra…

Ha bir de, “Gül ve Erdoğan’ın geçmiş olsun haberinin Zaman’da yayınlandığı gün” vurgusu şahane… Yalnız bu ‘etkin pişmanlık’ değil, olsa olsa ihbarcılık...

Kuzuların değil baroların sessizliği

CHP Milletvekili Enis Berberoğlu’nun tutuklanmasının ardından başlatılan adalet yürüyüşü bugün 11. gününe girdi. Selfie çektirip bir sonraki seçimde listedeki yerini garantilemek ya da danışmanlık kapmak isteyen fırsatçılar bir tarafa… Çok sayıda sanatçı, bilim adamı, hukukçu ve sivil toplum örgütü, belli etaplara katılarak Kılıçdaroğlu’nun başlattığı yürüyüşe samimi bir destek verdi. Bu yürüyüşe katılmak kadar katılmamak da bir hak elbette, kimseye neden orada olmadığını sormak doğru da değil. Yalnız, İstanbul Barosu’nun Maçka’ya desteği ve birkaç bağımsız girişim dışında, hukukun en önemli taraflarından birinin “adalet” yürüyüşüne bu kadar mesafeli davranmasını anlamak kolay değil.

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Feyzioğlu, eleştirilen yükselince uzun bir açıklama yaparak neden katılmadıklarını anlatmış. Özetle, “Biz partiler üstüyüz. O yüzden yürüyüşe katılmadık” diyor. Saadet Partisi’nin bile desteklediği yürüyüşe neden mesafeli olduklarını böyle anlatıyor. Kabul... Peki 16 Nisan referandumundan önce mahalle mahalle gezerek hayır propagandası yaparken “partiler üstü” değil miydi kendileri? Üstelik ortada bir sandık vardı ve partiler evet ya da hayır için yarışıyordu.
Yoksa, bu yürüyüş Kılıçdaroğlu’na yarar düşüncesiyle kendi ikballerinin riske gireceğini düşündükleri için mi sessiz kalıyorlar?

iste-adil-oksuz-u-kaciran-gazeteciler-309614-1.

Kek tarifi veren gazeteci

Nagehan Alçı, yeni transfer olduğu Habertürk’te engin siyasi anilizlerinin yanı sıra kek ve tatlı tarifleri vermeye başlamış. Şaka yapmıyorum, çok ciddiyim... Aslında epey ‘inovatif’ bir yaklaşım. Belki köşe yazısının içinde, ‘Nasıl kumpasçı savcı heykeli dikilir’ ya da ‘cemaat bankası kredisiyle nasıl yalı alınır’ gibi sabit kutular da yer alır...

Havuz dediğimizde tekzip gönderen malum medyayı izlerken dehşete düşmemek mümkün değil. Sadece politik angajmanlar, ötekileştirme, nefret dili falan değil sıkıntılı olan. Sıradan haberlerde bile gazetecilik kriterlerinin nasıl ayaklar altına alındığına tanık oluyoruz her gün. Dün, Akşam gazetesinde yer alan, epey siyaset dışı bir haberde de bunun izleri vardı. Akşam muhabiri, son günlerde uyuşturucu meselesiyle ilgili önemli bir haber hazırlamış. Bonzainin formülünün artık internette bile yayınlandığını ortaya koymuş. Yalnız, sitenin adresini yayınlayarak! Hani duymayan, görmeyen, merak salan genç kaldıysa rahat rahat kendi bonzaisini yapsın diye herhalde…

iste-adil-oksuz-u-kaciran-gazeteciler-309618-1.

Malum medyada bonzai tarifi!

Havuz dediğimizde tekzip gönderen malum medyayı izlerken dehşete düşmemek mümkün değil. Sadece politik angajmanlar, ötekileştirme, nefret dili falan değil sıkıntılı olan. Sıradan haberlerde bile gazetecilik kriterlerinin nasıl ayaklar altına alındığına tanık oluyoruz her gün. Dün, Akşam gazetesinde yer alan, epey siyaset dışı bir haberde de bunun izleri vardı. Akşam muhabiri, son günlerde uyuşturucu meselesiyle ilgili önemli bir haber hazırlamış. Bonzainin formülünün artık internette bile yayınlandığını ortaya koymuş. Yalnız, sitenin adresini yayınlayarak! Hani duymayan, görmeyen, merak salan genç kaldıysa rahat rahat kendi bonzaisini yapsın diye herhalde…

iste-adil-oksuz-u-kaciran-gazeteciler-309615-1.

Hipermetrop Milkport: Uzağı görüyor, ama...

Adalet yürüyüşünü karalamak için Yeni Şafak şahane bir malzeme bulmuş. Kılıçdaroğlu’na destek veren başpehlivan Savaş Yıldırım’ın dopingli çıktığı için unvanının geri alındığını hatırlamıştı… Yeni Şafak yememiş içmemiş, Milkport gazeteciliğini bir kenara bırakarak 2002’deki meseleyi bulup ortaya çıkarmıştı. Helal olsun.
Yalnız, bizim de Yeni Şafak ekibine bir katkımız olsun. Hidayet Türkoğlu, 2002’de falan değil, 4 yıl önce doping yaptığı ortaya çıkmıştı. NBA’deki kriptoların işi değilse, 20 maçlık ceza almıştı. Türkoğlu’nu, adalet yürüyüşünde falan aramayın boşuna. “Maaşları kamuoyunu ilgilendirmez” denen Cumhurbaşkanı’nın başdanışmanlarından biri olarak görev yapıyor. “Zeki, çevik ve ahlaklı” sporcular yetiştirmesi beklenen Basketbol Federasyonu’nun da başkanı oldu. Hani doping meselesini de hatırlamıyorlarsa, yukarıda sağdaki 14 Şubat 2013 tarihli kendi kupürlerini anımsatalım…

iste-adil-oksuz-u-kaciran-gazeteciler-309616-1.