2014 yaz aylarında Şengal’den, Kobane’den binlerce insan IŞİD mezhepçi faşistlerden kaçıyordu.

1978 Aralık sonunda Maraş’tan binlerce insan Gaziantep ve Adana yönlerine traktörler, kamyonlar, taksiler ve minibüslerle mezhepçi faşistlerden kaçıyordu.

36 yıl önce de bu memlekette iç savaş çıkartmanın, yani ABD’nin Ortadoğu politikaları doğrultusunda içeride ona bağlı faşist rejim yaratmanın enstrümanlarından biriydi mezhep çatışması. ABD emperyalizminin tetikçisi Milliyetçi Cephe 1975’ten sonra bütün iç savaş stratejisini 3K (Kızılbaşlık, Kürtlük, Komünistlik) hedefine göre kurgulamıştı.

O yıllarda Amerikancı faşist çetelerle birlikte adı çıkmış bir Amerikalı (ABD Büyükelçiliği’nin İkinci Kâtibi Alexander Peck) Alevi bölgelerinde kol gezmekteydi. İlk sinyal 1978 Nisan ayında Malatya’da verildi. Eylül ayında Sivas’ta Alevilerin oturduğu mahalleler yakılıp yıkıldı. Aralık ayına geldiğinde aynı Amerikalı, 26 Milli Piyango bileti satıcısı MİT elemanıyla Maraş’taydı. Sıra Maraş Alevilerinin katledilmesine, evlerinin yakılıp yıkılmasına gelmişti. 21 Aralık’ta iki solcu öğretmen öldürüldü. Ertesi gün yapılan cenaze törenine o zamanın IŞİD’cisi binlerce kişilik bir grup “Komünistler Ulu Cami’yi yakıyor”, “Alevilere ölüm’ diye bağırarak saldırıya geçti. Ve 23 Aralık günü, adına “Ülkücü” denilen o mezhepçi faşistler 36 yıl sonraki IŞİD’cilerin devamını getireceği bir katliama giriştiler.

İşte mezhepçi faşizm hep böyledir! 1978 Aralık ayındaki Maraş vahşeti günlerinde de kendisini ayrıntılarıyla tarif etmiştir:

***

Kapıları omuzlayan, baltaları savuran, damlara pencerelere dinamitler fırlatan, katil sürülerinin karanlık gölgeleriydi. Aldatılmış kandırılmış Çolak Emin’lerin, Sucu Metin’lerin, ellerindeki susmayan silahların sesleriydi. Şehmuz’un evinden çıkan koyu kara bir dumandı. Yangındı. Selver’in gelini Cennet’i ve on beşindeki kızı Suna’yı saçlarından sürükleyen, Cuma’ları, Ömer’leri kudurtan yalanlardı. Cahil Ökkeş’e yirmi yıllık kapı komşusunu kurşunlatan zalimlikti. Fazıl dedelerin, Güher ninelerin yanmış kömürleşmiş cesetleri üzerinde tepinmekti. Küfürdü. Ateş, kan ve ölüm, hep ölümdü. Her yerdeki ölümdü. Gelin kadının karnındaki bebenin parçalanmasıydı. Yaşlı kadının, ailesi öldürüldükten sonra ırzına geçilmesi, defalarca ırzına geçilmesi ve sağ bırakılmasıydı. Yakıp yıkılan mahallelere yardıma gitmeyen güvenlik kuvvetleriydi. Hükümet binasının penceresinden kıyıma bakan İçişleri ve dahi Adalet bakanlarıydı. Telsiz başındaki emniyet müdürleriydi. Hâlâ emir bekledikleri için yaralı bile taşımayan devlet malı taşıtları kapı önünde hareketsiz bıraktıranlardı. Hükümetten vur emri çıkmadığı için askeri olayların üzerine göndermeyen yetkililerdi. “Peki, onlara kim vermiş vur emrini, üç gündür vurur ha vururlar” diye haykıran yetkisiz yurttaş Saliha’yı duymazlıktan gelenlerdi. Herkesin gözü önünde sürüp giden ve durdurulamayan bir kırandı. Fate’nin dört yaşındaki bebesini dili dolanıp şahadet getiremedi diye beyninden kurşunlatanlardı. Ölsün diye yaralı Hasan’ı çatıdan Soğan Satıcısına fırlattırıp attıranlardı. Öldürmeden önce sünnetli mi diye bakmak için kamyon şoförünü çırılçıplak soydurtanlardı. Yetmiş beş yaşındaki Finey kadının din iman uğruna gözlerini tornavida ile oyması için Durdu’nun aklını çelenlerdi. İsmi belirsiz bir yurttaşın karnına kazık çakılarak meçhul eşhas tarafından öldürülmesiydi...

***

Evet mezhepçi bir faşizm bütün bunlardı... Ve dün gazete haberiydi: Maraş Olayları’nın 36. yıldönümü nedeniyle olası eylem ve gerginliğe karşı güvenlik güçleri tarafından yoğun önlemler alınmış, yapılacak her türlü basın açıklaması, eylem ve yürüyüş valilik tarafından yasaklanmış! Maraş katliamı hatırlanmayacakmış.

Ama bölgede IŞİD, ülkede AKP oldukça Maraşlar hiç unutulur mu?

36 yıl önce Türkiye ikiye ayrılmıştı: Türkiye’yi Fatsa’ya çevirmek isteyenler ve Türkiye’yi Maraş’a çevirmek isteyenler.

36 yıl sonra Türkiye ikiye ayrılmıştır: Türkiye’yi Gezi’ye çevirmek isteyenler ve Türkiye’de Maraş’ları yeniden yaratmak isteyenler.

36 yıl sonra yine mezhepçi faşizm, yine IŞİD faşistleri var. Ama 36 yıl sonra hâlâ Geziciler ve Haziran direnişi var.

Türkiye’yi Fatsa’ya çevirmek isteyenler kazanamadılar ama Türkiye’nin Maraş olmasını önlediler. Türkiye’yi Gezi Parkı’na çevirmek isteyenler bu kez mezhepçi faşizme engel olacaklar ve bu kez kazanacaklar. Çünkü Haziranlaşacaklar.

Takvimlerde artık Haziran’dan başka ay yok.