Karısını döven kocaya benziyor…

“Bitti” diyince, yalvarıyor. Sırada şiddet var gizlemiyor. Konuşmalarının satır araları ruh halini ele veriyor: “Ah benim Kürt kardeşlerim, canım kardeşlerim. Biz size sevdalıyız ama siz, bizi anlamakta zorlanıyorsunuz…”

• • •

Dükkânda müşteriyi kazıkladığı için batan tüccar gibi…

Elinde Kuran misyoner misali, o mitingden diğerine sekiyor. Demirtaş Zerdüşt, Kılıçdaroğlu dinsiz… HDP ateşe tapıyor, CHP hâlâ camileri kapatıyor, satıyor, ahır yapıyor. Elde mal da kazıklayacak adam da kalmayınca… O yavan hesapları açıyor. Türbandı, başörtüydü… Sıkışınca çaput ağacına dilek bağlıyor. Ortalıkta, dantelli perdeyle evden çıkan “çakma mücahit” gibi dolanıyor. Sağa sola saldırıyor!

• • •
Arsız müteahhit misali…

Koca site, sistem dökülüyor. Altyapısıyla, üst yapısıyla her türlü malzemesiyle çöküyor. O, sarayında enkaz altında kalan insanları izliyor. Üstüne üstlük bir de tuttuk; “yol yaptık” diye hava atıyor!

• • •
Gözünü hırs bürümüş taşeronu andırıyor…

Her gün “tarafsız” bir edayla yeni açılışlarda boy gösteriyor. Sıkışınca “dava” diyor. Kurduğu “örgütün” değirmenine su taşımaya devam ediyor. Ne hukuk dinliyor ne de “reis partiler üstüdür kuralına” uyuyor…

• • •
70’lerin köy ağası gibi…

Gelir dağılımı, eşitsizlik, rüşvet ve yolsuzluk almış başını yürümüş. İşsizlik oranı yüzde 11,3, yoksulluk sınırının altında yaşayanların sayısı 30 milyona yakın. Dünyanın en pahalı, benzini, eti bizde! Dahası… Patatesin kg fiyatı, benzinin litre fiyatından da pahalı… Kıytırık patates; “beni yiyemezsin diye sinsice gülümsüyor!” Ancak o inatla, istikrar deyip halka inceden “daha beter olursunuz” korkusu salıyor.  Krizin dibini gördük, hâlâ teğet masalı anlatıyor.  Koca memlekete, köy meydanındaki kahve muamelesi çekiyor. 

• • •
Korkudan ağlayan ve son kozunu oynayan toraman mahalle ergeni tripleri atıyor…

Soma’da insanlar yanarken adam dövüyor.

Halk, çocuklarına ağıt yakarken, o analarını yuhalatıyor…

Bölüyor, ayrıştırıyor… Sonunda yine kendisi mağdur oluyor…

Oturup toraman mahalle ergeni gibi ağlıyor…

• • •
Velhasıl aynayı şöyle bir tutunca; yarattığı o ucuz çürük sistemin her ruh hali yansıyor… Bir canda birkaç beden, bir ruhta sayısız kimlik dışa vuruyor! Karısını döven koca, sağa sola saldıran esnaf, doymaz müteahhit, gözünü hırs bürümüş taşeron, ağa…

Sonunda da ağlayan arsız ama mağduru oynayan toraman…

Anket sonuçları geliyor, düştüğünü görüyor, korkudan ne yapacağını bilmiyor…

Bağırması, tehdidi, yalanı dolanı, duygusala bağlayıp ağlaması…

Bizde derler ki; kendi düşen ağlamaz. Bir de; ister ağla...

***

Baraj ve başkanlık sıkıntısı

Aslında siyaset bıçak sırtında ilerliyor. Politika dünyasında yer alan isimler de dahil, pek çok kişi HDP’nin rahat bir şekilde barajı geçeceğini düşünüyor. Oysa parti içerisinden edindiğimiz bilgiler durumu teyit etmiyor. Dile getirilenler şunlar: “AKP yüzde 40’a doğru gerilediğinde şovenizme soyunup söylem değiştirdi. Kürtleri hedef aldı. Milliyetçi kesimden yüzde 2’lik oyu geri aldı. Kürt oyların gittiğini gördüğünde ise, başka bir formül buldu. Özellikle batıdaki mütedeyyin Kürt nüfusu hedef aldı. Din siyaseti ile kaybettiği oyları toparlamayı amaçladı. ‘Dinsizler, onların Kâbesi’ gibi söylemler işe yaradı. Batıdaki Kürtlerden AKP’ye yüzde 1,1’lik bir oy devşirildi. Maalesef bu zehirli, popülist dil karşılığını buldu.”

Anketler neyi gösteriyor?
Edindiğimiz bilgiler ve HDP’nin yaptırdığı anketler, partinin yüzde 9,5 ile 11,5 arasında bir oy alacağı yönüne. Ancak seçim manipülasyonları ve “hırsızlık payı” hesaba katıldığında HDP ancak yüzde 12’yi güvenli görüyor. Seçim sırasında hem Türkiye hem de Avrupa’da en az 100 bin oy için birtakım karanlık güçlerin devreye girebileceği söyleniyor. Bununla birlikte, HDP de dahil olmak üzere herkes “barajı her şekilde geçtik” rehavetine kapılmış durumda. Oysa “başkanlık” temelinde şekillenecek risk hâlâ devrede.

***

Reno işçisi direniyor

Türkiye’de emekçi olmak derin çelişkilerle yaşanıyor. “İşçi kısmı”, milyonlarca liralık rezidansları inşa etmekle kalmıyor, oralardan düşüp canını veriyor. Ama buralarda oturmak şöyle dursun, işi bitince semtine bile uğrayamıyor. Elbette kendisinin yaptığı arabalara da binemiyor. İşçinin payına biraz daha iyi koşullarda yaşayabilmek için direnmek düşüyor. Reno işçisi de iki gündür direniyor. Emekçiler, patron örgütü MESS ve sarı sendika Türk Metal- İş arasında yapılan üç yıllık sözleşmeye karşı çıkıyor. Ne var ki bu karşılık, patronun sarı sendikaya baskı yapmasıyla dayakla sonuçlandığı biliniyor. Açıkçası işçiler hem patron, hem de sözde haklarını koruyanlarla uğraşıyor. Elbette amaçları emeklerinin karşılığını alıp “göreli olarak” insanca yaşayabilmek… Bu amaçla iki gündür eylem yapıyorlar. Reno’da birleşen iki vardiya, fabrikada üretim için değil, eylem için bulunuyor.

***

Hesap ver Fikret Orman!

Beşiktaş’ın, ligin bitimine son iki hafta kala “pek çok sezona benzer biçimde” şampiyonluğu kaybettiği ortada. Başarı için, iktidara göz kırpan Başkan Fikret Orman, istediğini alamadı! Rezza’ya loca satmak da işe yaramadı. İnsan şu aşamada, “Beşiktaş taraftarının çok sevdiği Demba Ba’yı bile bir proje olarak görmüyor değil! Bir kâr zarar analizi yapıldığında ortaya tuhaf tablolar çıkıyor. Demba Ba’nın başarılı olduğu ortada. Ancak bir taraftan da tanık olduğumuz Beşiktaş tribünleri var. Futbola siyaset karıştırmayın diyenler, o tribünlerin her fırsatta “Ya Allah Bismillah Allahu Ekber” diye bağırmasını “coşkuyla” izliyor. İçimizden siyah beyaz bir hüzünle, “Bize ikinciliğin şereflisi de yeterdi” demek geliyor.

KARTAL HESABI - 240 KARAKTER
Soma’ya fıtrat demeyen 8 imamın sürgünü fıtratlarına uygun! Malzemenin hası ise ilahiyatçı Ahmet Güç’te! Faciayı, uyuşturucu kaçırırken ölebilirlerdi diye değerlendiren Güç, yeni ülkenin muhteşem zekâ örneğini de verdi. Hastasınız, çok net!