Siyasetteki son gelişmeler, muhalefeti FETÖ silahıyla felç etmeye çalışan iktidar cephesinin vitesi en az bir seviye daha yükselteceğinin işaretlerini veriyor. Erdoğan, uzun yıllar birlikte yol yürüdüğü Fethullahçılardan şimdi farklı bir metotla yeniden yarar sağlamaya çalışıyor

İster dost ister hasım AKP’ye FETÖ lazım

Berkant GÜLTEKİN

“FETÖ ile ilgili yaptığımız tespitlerde sadece bir siyasi partiyle irtibat olmadığını tespit etmiş bulunuyoruz. 15 Mart 1967 yılında bakıyorsunuz, bir partiye, CHP'ye bir tahsilat… 5 bin lira bağışta bulunduğu anlaşılıyor.”

Mayıs 2017’de kameraların karşısına geçen 15 Temmuz Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu’nun AKP’li Başkanı Reşat Petek, elindeki ‘tahsilat makbuzu’nu göstererek bu cümleleri sarf ediyordu. Bu sözler, iktidarın darbe girişiminin öncesinde, Fethullahçılarla tutuştuğu kavganın ardından benimsediği stratejinin bir uzantısıydı.

Buna göre, Fethullahçılar sadece AKP’nin teşvikiyle devleti ele geçiren bir yapı değildi. Başta CHP olmak üzere diğer siyasi partilerden de destek görmüş ve etki alanını genişletmişlerdi. Dolayısıyla FETÖ’nün siyasi ayağı AKP ile sınırlandırılamazdı. Üstelik Erdoğan kandırılmış, CHP ise bilerek ve isteyerek FETÖ ile çıkar birliği oluşturmuştu.

Bu okumanın iki doğal sonucu vardı: 1- Türkiye’nin Fethullahçı örgütlenmeden gördüğü zararın tek sorumlusu, “kandırılarak tuzağa düşen” AKP olarak görülemezdi. Zaten AKP içinde FETÖ’yle bağlantılı isimler (yargıya hesap vermeden!) Erdoğan tarafından ayıklanmıştı. 2- AKP kandırılmıştı ama CHP, iktidarı devirmek için bilerek Fethullahçılarla kol kola girmişti. Dolayısıyla Kemal Kılıçdaroğlu ve partisi bunun hesabını vermeliydi.

HAZIRLIKLAR YAPILIYOR

AKP’nin darbe girişiminin ardından, gerek parti sözcüleri gerekse de kontrolündeki medya organlarıyla sık sık işlediği bu yaklaşım, aynı zamanda yönetim anlayışının da bir parçasıydı. FETÖ sopasıyla muhalefetin üstünde baskı kurulmaya çalışıldı ve bunda büyük oranda başarı sağlandı. Kılıçdaroğlu’nun danışmanı Fatih Gürsul, FETÖ üyeliğinden hapis cezasına çarptırıldı. 24’üncü dönem CHP milletvekili Aykan Erdemir ve Urla Belediye Başkanı İbrahim Burak Oğuz, FETÖ iddiasıyla tutuklandı. Bu hamleler kamuoyundaki FETÖ algısını bir nebze değiştirdi.

Cumhur İttifakı, muhalefete FETÖ sopası sallama politikasını sürdürüyor. Geçen günlerde CHP Genel Başkanı’nın “AKP’de 120-180 arasında bylock kullanan vekil var” sözleri üzerine çağrıda bulunan Erdoğan, “AK Parti’de, MHP’de bu tür adamlar var mı? Hadi ispatla. Eğer ispatlayamıyorsan demek ki bunlar sende” ifadelerini kullandı. MHP lideri Devlet Bahçeli de, “Hadi açıkla, isimlerini ver. Eğer vermiyorsan biz sana suç duyurusunda bulunacağız, gel tıpış tıpış ayaklarınla bunların isimlerini ver diyeceğiz” diye seslendi. İktidar bloku böylece, elinde tuttuğu yargı ve emniyet gücüne güvenerek saatli bombayı bir kez daha CHP’nin kucağına attı.

İktidara yakın Türkiye gazetesinin yazarlarından Fuat Uğur, dünkü köşe yazısında, gündemdeki MİT’in ByLock dosyalarını deşifre ettiğine ilişkin haberlere değindi. Uğur’un yazısındaki en çarpıcı bölüm ise şuydu:

“Biliyorsunuz ByLock yazışmalarındaki içeriklerden çok önemli bir kısmı nihayet MİT tarafından deşifre edildi ve yeni bilgilere ulaşıldı. Bu anlamda yeni deşifre edilen ByLock yazışmalarının içeriğindeki birtakım bilgiler, darbe girişimine giden yolda bazı CHP’lilere ve bugünün İP’lilerine [İYİ Parti] de çıkıyor olabilir. Bu noktada Bahçeli’nin ‘Elindeki dosyayı savcılığa ilet yoksa ben seni getirtmesini bilirim’ mealindeki çıkışı ve Kılıçdaroğlu hakkında suç dosyası kabarık bir rapor hazırlattıklarını açıklaması, devletin eline yeni belgelerin geçtiğini gösteriyor.”

BASKININ DOZU ARTACAK

Siyasetteki son gelişmeler, muhalefeti FETÖ silahıyla felç etmeye çalışan iktidar cephesinin vitesi en az bir seviye daha yükselteceğinin işaretlerini veriyor. Erdoğan, uzun yıllar birlikte yol yürüdüğü Fethullahçılardan şimdi farklı bir metotla yeniden yarar sağlamaya çalışıyor. İktidar bloku, FETÖ meselesini geride kalan 17 yılda yaşanılan olaylar çerçevesinde değil, siyasi çıkarı doğrultusunda adeta yeniden kurguluyor. Elinde bir oyuncak gibi kullandığı yargı erki sayesinde de bu kurguya uygun “hukuki süreçler” inşa ediyor.

Karar vericiler ve yargıçlar açısından hakikatin anlamını yitirdiği böylesi bir süreçte, muhalefetin ‘devletin kurumlarına güvenmek’ten fazlasını yapması gerektiği apaçık ortada. Dün bir basın açıklaması düzenleyen CHP Grup Başkanvekili Engin Altay da bunu tasdik eder şekilde, “Siyasi ayak yargı üzerinden açığa çıkacak olsa çoktan çıkardı” dedi.

CHP, çareyi yeniden Meclis Araştırma Komisyonu’nun faaliyete geçmesinde görüyor. Bu hamle iktidarı FETÖ konusunda köşeye sıkıştırır mı, bilinmez. Fakat iktidarın önümüzdeki dönemeçte, (her ne kadar akla çok uzak gibi görünse de) yargısal bakımdan FETÖ enkazını bütünüyle muhalefetin üstüne yıkmaya çalışacağının emareleri fazlasıyla birikti.