İstifa etmek erdemdir
Faruk Çelik rahat uyuyamadığını söylüyor. Elbette bu kadar insanın ölümüne sebebiyet vermiş biri rahat etmemeli ve uyuyamamalı. Güney Kore başbakanın dediği sözü tekrarlayarak vicdanını belki temize çekebilir… “Ölenlerin ailelerinin çığlıları yüzünden uyuyamıyorum” demeli.
EFKAN BOLAÇ
Cinayetler üst üste yığılmaya başlayınca görülmez
oluverirler.
Çekilen acılar dayanılmaz olunca
duyulmaz artık
hiçbir çığlık.
B.Brecht
Yaşanan bunca olaya, adaletsizliğe ve haksızlıklara rağmen ülkenin demokrasi ile yönetildiğini düşünenler var. Bu varsayımı güçlendirecek hiçbir delil yokken buna inanmak mantıklı olamaz. Özellikle AKP süreci, Özal sürecinde eksik kalan kısımları tamamladı ve kapitalizmin en vahşi yönlerini dışa vurmaya yardım etti. Uzun süredir devam eden özelleştirmeler, sonunda meyvelerini vermeye başladı ve emekçinin canları pula tahvil edildi. Ölenler için ödenen kan paraları hamaset sahibi bakanlarımız tarafından sevinçle karşılanarak ve “aileler mağdur mu olsaydı” denilerek var olan yanlışların üstü kapatılmaya çalışıldı.
İstifa, demokrasinin teamülü ve bir erdemdir. İstifa asla olayı kabul etme anlamına gelmeyip hukuki boyutundan farklı etik bir değer ifade eder. Ancak bu teamül ya da etik değer bu ülkeye hep yabancı oldu. Şimdiye kadar gördüğümüz ve yaşadıklarımız bize şunu öğretti: Erdemsiz iktidarlara sahibiz! Asla kimse yaptıklarının hesabını vermeye niyetli değil.
Sorumlu kişiler bazen kendilerinin eylemi olmamasına rağmen sorumluluğu kabul eder ve bulunduğu makamı terk ederler. Çok örnek de var bu duruma tabii ama Türkiye’den değil. 2011 Japonya depremi sonrası olanlardan ve alınan önlemlerin yetersizliğinden dolayı Japonya Başbakanı Naoto Kan istifa etti ve özür diledi. Yine Güney Kore Başbakanı Chung Hong-won, ülkesindeki bir feribot kazasında 188 kişinin ölmesi sonrasında hükümetin kaza sonrası yeterince hızlı davranmadığını söyleyerek ölenlerin ailelerinden özür diledi ve istifa açıklamasında “Kayıp ailelerinin çığlıkları yüzünden hala geceleri uyuyamıyorum” dedi. Bu kelimler bize ne kadar yabancı değil mi?
Peki bizde istifa eden bakan yok mu? Elbette var… Örneğin ülke tarihinin en büyük yolsuzluk iddiasını içinde barındıran 17-25 aralık sonrası 3 bakan istifa etti bir bakan ise görevden alındı. İstifa eden bakanlardan Erdoğan Bayraktar görevi bırakırken “başbakan da istifa etmeli” dedi ama ardından “40 yıllık dava arkadaşı ve liderinden özür dileyerek” sözlerini geri çekti. Bu dört istifa hayli meşakkatli oldu, bakanlar koruma altına alınarak işlemler gerçekleştirildi. Haklarındaki fezlekeler gizlendi ve sonunda da hepsi aklanacak… Yani AKP hükümetleri döneminde istifa vardı ama bu istifalar da sahteydi. Tansiyonu düşürmek için yapılan bir oyundu.
13 Mayıs 2014 Soma katliamının ardından ölenlerle ilgili hiç bir sorumluluk alınmadı. Başbakan tarafından ölüm, madencinin fıtrat hanesine yazıldı ve “ takdir-i ilahi” denilerek aslında hükümetin sorumlu olmadığı beyan edildi. Soma’ya giden bakanlar bir kere bile istifayı düşünmedi ve “sorumluluk bende mi niye istifa edeyim” düşüncesi ile hareket etti.
AKP hükümetleri sürecinde neredeyse günde 4 emekçi öldü, 6 emekçi sakatlandı. 12 yıllık AKP iktidarında yaklaşık (resmi rakamlara göre) 13.500 emekçi iş kazalarında hayatını kaybetti. Bu rakamlarla cihan devleti olamadık ama iş kazalarında(!) Avrupa şampiyonu ve dünya üçüncüsü olarak tarihe geçtik. Daha vahim olanı ise AKP iktidarları döneminde yılda 90 madencinin öldüğü gerçeğidir. Dünyada ölen her üç madenciden biri Türkiye’dedir.
AKP hükümetlerinde Çalışma Bakanlığı yapmış olan Ömer Dinçer 17 Mayıs 2010 tarihinde Karadon’da meydana gelen grizu patlaması sonrası “ işçiler güzel öldüler” açıklamasını yapacak kadar ileri gitti. AKP iktidarlarının bu kadar rahat olmasının sebebi sandıkta aldıkları oy mu yoksa liderlerinin iş cinayetlerini vakayı adiyeden görmesi mi? Her iki unsurun verdiği kibir maalesef emekçi ölümleriyle sonuçlanıyor ve fatura emekçiye çıkarılıyor.
Son yaşadığımız Ermenek maden katliamında (resmi olarak hayatlarını kaybettikleri kabul edilmese de katliamdır!) Çalışma Bakanı Faruk Çelik verdiği bir beyanatta; işverenlerin daha fazla kâr için güvenliği hiçe saydığını söyleyerek “bu işletmeleri kapatmaya çalıştığımızda işveren 50 kişiyi devreye sokuyor ve istediğini alarak bu ocakların kapatılması engelleniyor” itirafında bulundu. Bu itirafı sonrasında da “lafım nereye giderse gitsin” diyerek bir nevi sorumluluğu aldı. Ama istifa etti mi? Hayır. Başta dediğimiz gibi istifa bir erdemdir. Etik değer manzumelerinden biridir. Çalışma Bakanı son zamanlarda yağmur gibi gelen emekçi ölümlerinin nedenini itiraf etti aslında. Nedeni; maden sahiplerinin neredeyse tamamının hükümete yakın, yandaş, akraba olması ve zorda kaldığında araya birilerini sokarak yapması gerekenleri öteleyebilmesi veya yapmamasıdır..
Faruk Çelik rahat uyuyamadığını söylüyor. Elbette bu kadar insanın ölümüne sebebiyet vermiş biri rahat etmemeli ve uyuyamamalı. Güney Kore başbakanın dediği sözü tekrarlayarak vicdanını belki temize çekebilir… “Ölenlerin ailelerinin çığlıları yüzünden uyuyamıyorum” demeli. 14 Yaşında bir çocukken taşıdığı küfeleri hatırlamalı. Ama bu hatırlama sadece “emeği zorluğu biliyorum” demekle yani sadece sözle olmamalı. Faruk Çelik kendisinin de geldiği emekçi sınıfını korumalıdır. AKP iktidarından bir bakan için bunu yapmak zor ama neden olmasın?
Emekçi ölümlerinde sorumluluğu olan ve azıcık vicdanı olan kişi istifa etme erdemi ile tanışmalıdır…
Siz rahat uyuyun yetkililer! Sizin kulağınızı çınlatmayan katledilenlerin ve yakınlarının çığlıkları bizim yüreğimizi dağlıyor.