Geçtiğimiz hafta ABD Başkanı Trump dünyayı sarsan bir açıklama yaptı!..

Bir anda ortalık karıştı. Filistin’de gençler ölmeye başladı!..

“Kudüs İsrail’in başkentidir. Bu nedenle ABD Büyükelçiliğini Kudüs’e taşınması doğrultusunda talimat verdim” diyerek, insanlığın kucağına adeta bir terörist gibi el yapımı bombayı bırakan Trump’a karşı bir tavır konulması bekleniyordu.

Nitekim bu açıklamaya ilk tepkiyi Fransa Cumhurbaşkanı Macron gösterdi.

Daha sonra bazı AB ülkeleri Fransa’nın tavrını destekleyen açıklamalarda bulundu.

Ancak en sert tepkiyi Türkiye gösterdi!.. Haklıydı!..

• • •

Tarihsel süreçte Kudüs veFilistin Türkiye için, çok ama çok önemli ve anlamlı bir yer olmuştur.

Bir kent ve bölgenin ötesinde bu coğrafya, İslam’ın değerleri olarak tanımlanmıştır.

400 yıl boyunca Osmanlı’nın idaresinde kalan ve üç semavi dinin kutsalı olarak yaşayan Kudüs, bu süre zarfında farklı ırkların kucaklaştığı, inanç ve ibadetin özgürleştiği bir barış kenti haline gelmişti…

• • •

Ayrıca Filistin’in özgürlüğü günümüzde solcular için de çok önem taşır!..

Başta Deniz Gezmiş olmak üzere 68 kuşağının liderleri o topraklarda insan onuru, özgürlük ve dünya kardeşliği adına mücadele ettiler, savaştılar, kanlarını döktüler!..

• • •

Ne yazık ki, ABD tarihinde bir ilk gerçekleşiyor!..

Daha seçildiği günden itibaren ülkesindeki herkesle çatışan ve de daha da vahimi dünyadaki dengeleri bozmaya çalışan bir başkan, Kudüs’le oynayarak dünyanın vahşi kan gölünü dolduracak yeni katliam alanları açıyor!..

• • •

Yaklaşan tehlikeyi durdurabilmek için atılması gereken adımlardan biri olan İslam İşbirliği Teşkilatı Olağanüstü İslam Zirvesi dün İstanbul’da yapıldı.

Konferansın sonuç bildirisinde özetle İslam ülkeleri;

Doğu Kudüs’ü “Filistin Devleti’nin işgal altındaki başkenti” olarak tanınması ve dünyadaki bütün devletlere de bu yönde çağrı yapılmasını kararlaştırdı...

• • •

Kısaca daha önceki tarihsel süreçte olduğu gibi; özelikle Arap ülkelerinin Filistin ve İsrail’e karşı yaklaşımlarında sözel gelişmeden başka bir adım atılmadığı bir kere daha görüldü!...

İslam İşbirliği Teşkilatı gündeminin ilk maddesi olarak hep Kudüs’ü almış ancak bugüne kadar hiçbir şey yapmamıştı. Dün de bilinen konuşmalar sonrasında beklenen suya sabuna dokunmayan kararlar çıktı.

Örneğin; İİT bildirisinde dünyayı harekete geçirecek 57 İslam devletinin birlikte oluşturacağı etkin bir eylem kararı yoktu.

Aslında bu konuda ülkeler katı bir duruş da sergilemiyor!..

Aslında ülkelerinin genel politikaları izlendiğinde faklı bir sonuç alınacağı da beklenmiyordu.

Olağanüstü toplantıyı düzenleyerek Türkiye, Filistin ve Kudüs konusunda tüm diğer İslam ülkeleri içinde en samimi ve kararlı duruşu sergileyen ülke olduğunu bir kez daha gösterdi !..

• • •

Ancak bugünkü iktidara ne kadar güvenilir? Orası tartışılır!..

Dün İsrail’den madalya alan ve dostluğunun fevkine doğru koşanlar, hemen sonrasında iç politika uğruna İsrail’e en sert sözleri söylemekten geri durmadılar.

Mavi Marmara meselesinde mangalda ateş bırakmayanlar, önlerine konan milyon dolarlar karşısında birden eriyip kalabildiler!..

Bu konuda da bekleyip göreceğiz!..

• • •

Aslında bu iktidara güvenilmemesinin çok nedeni var!..

En somutu ise, son zamanlarda kullandığı siyasi üslup!..

Her gün milleti aşağılayan, insanlara hakaretler eden, yalan, riya ve şantaj örneklerini her an gördüğümüz üsluba şimdi alenen tehditte eklendi!..

Hatta ölüm fermanı bile kesildi!..

• • •

Trabzon’un Ortahisar ilçesinde AKP Kongresi’nde konuşan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun konuşması vahim durumun somut örneği oldu…

Soylu yandaşlarına attığı nutukta CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu için şöyle dedi;

“…Türkiye’nin siyasi istikrarına nerede bir saldırı ve ihanet varsa biz bu siyasetbezirgânının savunmasını görüyoruz.”

“..Vekilleri terörün cenazesindeyken, kendisi terörle iltisaklı olduğu için hapse attığımız kişileri hapiste ziyaret eder…”

“..Bu siyasi düzenbaz dün ak dediğine ertesi gün kara diyen zat. 2 haftadır eline tutuşturulmuş paçavralarla şov yapmaktadır. ‘Açıklayacağım, büyük kıyamet kopacak, rezil olacaklar’ dedi. Kendisi rezil oldu…”

“… Bütün Türkiye gördü ki bu siyasi sahtekâr, yalanlarının ve iftiralarının üzerinden Türkiye’de başka bir oyuna soyunmuş. Şimdi konu mahkemeye intikal etti.

“..Sonra hızını alamadı kurumları, hepimizi de asmakla tehdit etti. Dün de şahsıma bir laf etmiş. Demiş ki, ‘Seni asmayacağım da rezil edeceğim.’ Kılıçdaroğlu, senin aklın gibi ipin de çürüktür. Kılıçdaroğlu, sana açık açık söylüyorum, sen bittin.”

• • •

Bu sözleri Kasımpaşa’daki bir mahalle kabadayısı söylemiş olsaydı biraz çekinir ama ciddi bir tehdit olmadığını bilir, en azından devletin güvenlik güçlerinin sizi koruyacağını düşünerek korkmazdınız!..

Ancak tehdit eden bir İçişleri Bakanı ve de can ve mal güvenliğinizi sağlamakla görevli bir siyasetçi olunca çok korkarsınız!..

Çünkü iş ciddidir!.. Şaka yönü kalmamıştır!..

Alenen canınızın güvende olmadığını açıklar, kendinizi korumak adına hemen yargıya sığınırsınız!..

Tabii tarafsız ve bağımsız güçlü bir yargı bulabilirseniz?!..

• • •

Bir sorumlu siyasetçi, yurttaşının can ve malından sorumlu bir bakan, neden CHP’nin liderini tehdit eder?

Rakibini öldürmek anlamı taşıyan “sen bittin!” jargonunu neden kullanır?..

Herhalde devletin, laik, demokratik ve de hukuk ilkeleriyle yönetilmediğini bildiği için!..

Belki de devletin milletin değil, sadece AKP’nin malı haline geldiğini göstermek için!..

Ya da hak, hukuk ve de adaletin bittiğini halka duyurmak adına bu sözleri pervasızca sarf etmiş olabilir!..

Her şıkta kullanılan üslup ahlaki ,hukuki, siyasi ve de insani değildir!...

• • •

Soylu’nun en vahim iddiası Kılıçdaroğlu için “..kendisi terörle iltisaklı..” demesidir!..

Soylu bu iddiayı kanıtlamalıdır!..

Bir İçişleri bakanı olarak iddiasını dayandıracağı belge ve bilgiyi bulabilecek devletin tüm kurumları elindedir!..

Arşivler ve gizli bulguların toplandığı kuruluşlar emrindedir!..

• • •

Türkiye’nin ana muhalefet partisinin Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’na “Terörle bağlantılı, ilişkili” diyerek durum geçiştirilemez!..

Bu iddiayı Soylu ispatlamak zorundadır!..

İspatlayamazsa istifa etmeli; yetmez, iftira ve hakaret ettiği gerekçesiyle kendisi yargıyı harekete geçirmelidir!.. Onurlu, taşıdığı makam itibariyle bir İçişleribakanına bu yakışır!.

Aksi halde öncelikle yönettiği valiler, emniyet müdürleri ve güvenlik güçleri indinde saygınlığını kaybedecektir!