İsvan’dan İmamoğlu’na ekmek kavgası

Dr. Ali Mert TAŞCIER

İlginç dönemlerden geçiyoruz. Halkın, hem de pandemi sürecinde ekmeğiyle sınandığı ilginçlikte bir süreç. Geçtiğimiz günlerde İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı Halk Ekmek Anonim Şirketi “ekmeği siyasete alet ettiği” gerekçesiyle Valiliğe şikâyet edildi. Dilekçede Halk Ekmek, İstanbul’daki toplam ekmeğin sadece yüzde 6’sını üretmesine rağmen, haksız rekabet ile suçlanıyor.

İlginçlikler bununla da bitmiyor. Şikâyette bulunan dernek ekmek üzerinden siyaset yapıldığını vurguladıktan sonra “1940'lı yıllarda ekmeğin karneye bağlanması ile tarihe geçenlerin halefleri sokaklarda seyyar ekmek satışı yaparak seleflerinin yolundan gitmekte olduklarını gösterdi” demeyi de ihmal etmemiş. Daha önce AKP ve MHP'li büyükşehir belediye meclis üyelerinin oylarıyla halk ekmek büfesi sayılarının artırılmasının reddedildiği ve ardından bunların yaşandığı düşünülünce siyaset yapılıyor tespiti ayrı bir renk olmuş.

EKMEK VE SİYASET

Şunu yerli yerine koymak zorundayız: Siyasette kime hizmet edeceğiniz bir tercih meselesidir. Hele ki yerel yönetim tercih üzerine kurulur. Örneğin, kentte bir rant yaratılır. Bu, yaşadığımız sistemde olağandır. Temel soru şudur, “rant kimin lehine kullanılacak?”

Pandemi sürecinde yoksulluk koronavirüs kadar hızlı yayılıyorken bir belediyenin ucuz/ücretsiz ve belli gelirin altındaki hanelere ekmek sağlanmasından daha doğal ne olabilir? Bu arada sadece şehirde üretilen toplam ekmeğin yüzde 6’sını üreten Halk Ekmek’e “serbest piyasa” güdüsüyle rekabet üzerinden suçlama yaparken, hizmet unutuluyor.
Rekabet ne kadar doğal ise bir belediyenin yurttaşına hizmet götürmesi de o kadar doğaldır. Yani, konu zaten başlı başına siyasidir.

TARİHTE EKMEK KAVGASI

Yaşanan olay ilk örnek mi, elbette değil. Yer yine İstanbul. Bu sefer Belediye Başkanı Ahmet İsvan. Türkiye’de toplumcu (halkçı, sosyal) belediyecilik denilince akla gelen ilk isimlerden biridir İsvan. Henüz büyükşehir modeli uygulanmadığı dönemlerde (1973-1977) belediye başkanlığı yaptı. İş Bankası Kültür Yayınları tarafından basılmış Başkent Gölgesinde İstanbul kitabı ise gerçekten önemli bir süreci siyasette önemli noktalarda bulunmuş ve ardından yerel yönetici olmuş bir kişinin penceresinden yansıtıyor. Kendisinin “Büyük Ekmek Kavgası” dediği ve bugünküne benzer bir olay o dönemde de yaşanıyor.

Ekmeğin üretiminden satılmasına kadar geçen her aşamanın denetiminin belediyede olduğu dönemde, hükümet bu yetkiyi valiliklerle ortaklaştıran bir komisyon kurulması için kararname çıkarıyor. Çünkü Toprak Mahsulleri Ofisi İstanbul’a sübvansiyonlu ucuz buğday tahsis ediyor ve ekmek işi önemli hale geliyor. Ekmek kavgası böylelikle başlıyor.
İstanbul’daki 400’den fazla fırın olduğu bir dönemde sendikayla da anlaşan işverenler yüzde 34 gibi olağanüstü bir fiyat artışına gitmek istiyor. Oysa hem ucuz buğday veriliyorken hem de yeni buğday alım fiyatları açıklandığında bir zam yapılacakken bu zam belediye tarafından reddediliyor. Bunun üzerine “Belediyenin görevi ise, devletin verdiği buğdayın ucuzluğu oranında halka ucuz ekmek sağlanmasını temin etmekti" anlayışıyla büyük bir mücadele başlıyor. İsvan, fırınlar anlaşmalı olduğu için rekabet şansı olmadığını da belirterek denetimler yaparak zammın fazlalığını ispatlamaya çalışıyor. Karşılığında ekmek arzını kısarak ekmek kıtlığı yaratma ve halkı zor durumda bırakarak belediyeyi başarısız gösterme girişimleri başladığında halka olanı biteni anlatma amacıyla tarihi bir mücadele başlatıyor İsvan.

HALK EKMEK DOĞUYOR

Belki bir tweet atacak şansı yoktu ama bastırdığı 200 bin broşürü ekmek kuyruklarında dağıttırıyor, basın toplantısı yapıyor ve bakanlık onayıyla 400 kuruş ekmek fiyatı kararına karşı 300 kuruş kararı aldırıyor. Sonunda mücadeleyi kazanıyor. Ekmek fiyatı ucuzluyor.

Kendisinden önce alınmış ekmek fabrikası kararını hayata geçirmek en büyük hayallerinden biri olan İsvan, çok büyük bir uğraşla bunu gerçekleştiriyor ve halka ucuz ekmek sağlama sorumluluğunu yerine getiriyor. İşte o dönemde belediyeye transfer ettiği, parlak bürokratlardan Necat Erder, “Halk ekmek” ismini önermekle kalmıyor, fabrikanın ve makinelerin çalışmasına kadar tüm süreci yönetiyor. Parasızlık içinde kıvranan sosyal demokrat bir belediyecilik anlayışının başarısıdır halk ekmek. Geldiğimiz noktada yoksulluğun oranı ve yaşanan pandemi de düşünülünce halk ekmeğin önemi bir kez daha ortaya çıkıyor.

isvan-dan-imamoglu-na-ekmek-kavgasi-846456-1.

EKMEK ALET EDİLMESİN

Ekrem İmamoğlu'ndan önce ambalajlı ekmekler hariç somun ekmek üretimi en fazla 800 bin olmuşken, bugün 1 milyon 500 bine ulaşmış. İstanbul'da 17 bin 406 aileye ise her gün 3 ekmek ücretsiz ulaştırılıyor. Bu aileler ise Sosyal Hizmetler Daire Başkanlığı tarafından belirleniyor. Özellikle pandemi döneminde ekmeğe ulaşımın daha kolay ve ucuz olması için çalışmak gerekiyor. Anlaşılan o ki İstanbul’da ve büyükşehir belediyelerinde iktidarın el değiştirmesi üzerine belediyeleri başarısız gösterme amacıyla çeşitli girişimler oluyor ve olacak. Umarız ekmek buna alet edilmez. Malum ekmek hepimize yetmiyor demiş Nâzım. Ama unutmayalım ki yetebilir...

“Ekmek hepimize yetmiyor,
kitap da yetmiyor,
ama keder
dilediğin kadar,
yorgunluk da göz alabildiğine.
Hürriyet hepimize yetmiyor.
Hürriyet hepimize yetebilir”
Nâzım Hikmet