İsveç Sosyal Demokratlarının seçmeni, partisinden kaçıyor. Kaçarken de yakıp yıkıyor.

İsveç Sosyal Demokratlarının seçmeni, partisinden kaçıyor. Kaçarken de yakıp yıkıyor. Siyasi tarihinde, ilk defa üst üste iki kez seçim kaybeden Sosyal Demokratların yapılan son seçim anketlerinde, 2011 Ekim ayından kasım ayına, yüzde 2,7’lik oranda bir seçmen gurubunu daha yitirdiği ortaya çıktı. Yüzde olarak çok yüksek bir rakam gibi gözükmese de kaçışın sebebi ve kaçılan yön ilginç.

İsveç’teki Sosyal Demokrat Parti, seçim yenilgisinin ardından tam bir reform süreci yaşadı. Genel başkanlarını, parti sekreterlerini değiştirdiler. Sekiz ay önce parti başkanlık koltuğuna Håkan Juholt oturdu. Juholt’un “çok solda” kabul edilen görüşleri özellikle genç partilileri heyecanlandırıyordu. Sendikaların tam desteğini alan Juholt, değişim sözleri vermişti. Daha sözlerinin birini ikisin yerine getiremeden, yeni genel başkan kendini, bir yolsuzluğun içinde buldu. Håkan Juholt’un parlamentodan aldığı ev kirası yardımında, usulsüzlük yaptığı gazetelerin manşetlerindeydi. Juholt, 2007’den beri fazladan fazladan aldığı paraların bir kısmını, olay patlak verir vermez, Meclis’e geri ödedi. “Hatalıyım ama hatamın farkında değildim” diyen Håkan Juholt hakkında savcılık tarafından dolandırıcılık suçu şüphesiyle açılan ön araştırma sonunda, Juholt’a dava açılmasına gerek görülmedi. Savcılığın “Tüzük maddesini anlamayıp hatalı hesap yapmış ama parlamentoyu yanlış yönlendirmeye çalışmamış” dediği Håkan Juholt, hukuk önünde aklansa da seçmeni, Juholt’a cezayı kesti.

Şimdi, Sosyal Demokratlardan savrulan seçmenler, iki farklı uça yöneliyor. Bir grup, İsveç’in komünistleri Sol Parti’ye kayarken diğer grubun kendini konuşlandırdığı yeni parti, İsveç Demokratları oldu. Geçen yılki seçimlerde yüzde 5,7 oy oranıyla ilk kez Meclis’e giren İsveç Demokratları, ırkçı bir parti. Partinin aşırı sağ görüşleri ve göçmenler hakkında sürdürdüğü politika, Kuzey Avrupa siyaseti için tehlikeli bulunuyor. Sosyal Demokratlara kırgın sol seçmenin, “İşte benim partim” diyebileceği bir kapı değil İsveç Demokratları. İyi de nedir bu kafa karışıklığı?

Devlet bilimci Jenny Madestam, bu yeni tabloyu şöyle yorumluyor: “Sol Parti, yaklaşan parti liderliği değişimi öncesi ilgi çekiyor olabilir. İsveç Demokratları ise kendilerini ciddi bir parti olarak göstermek için çok çalıştı. Belli ki bu şekilde başarıya ulaşılacak. Håkan Juholt için büyük bir yokuş var. Başarabilir ama bir hata daha yapmamalı.”

Irkçı partinin kendini ciddi bir parti gibi gösterme çabasıyla özellikle sol seçmenin aklını çelmesi tesadüf değil. İsveç’in faşistleri, sol ideolojiden beslenmeye başladı. Parti, “sosyal faşist” oldu. Yeni bir politikayla sosyal muhafazakârlığa geçiş yapacaklarını duyuran Parti Başkanı Jimmie Åkesson, İsveç’te zamanında kapatılan halk evlerinde yürütülen hizmet anlayışını benimsediklerini söylüyor. “Ulusalcılıkla birçok şeye cevap veriyoruz ama bizim daha geniş cevaplara ihtiyacımız var” diyen Åkesson diğer taraftan partililerine, İsveç Demokratlarını, 2014’teki seçimlerde, geliştirdikleri suç politikasıyla iktidara taşıyacaklarını söylüyor. İsveç’te hali hazırda şiddet, narkotik ve seks suçlarına uygulanan cezaların yetersiz olduğunu iddia eden Jimmie Åkesson, özellikle işlediği suçu tekrar edenlere çok ağır cezalar getirmeyi seçim vaadi olarak sunuyor. Sübyancılıktan hüküm giyenlerin kayıt altına alarak fişleyecekleri yeni bir düzenleme sözü veriyor.

Partisine “kırgın” sol seçmenin sayıca çokluğu, İsveç’te oy pastasını büyütmek isteyen ırkçı partiyi etkisi altına aldı. İsveç’teki ırkçılar, değer muhafazakârlığını sosyal sorumluklarla birleştirmek için yollar aramaya başladılar. Kuzey siyasetinin yeni sosyal faşistleri, muhalefette takılı kalmaya alışkın olmayan solun nefesini kesmek istiyor.