Van’daki deprem felaketinin hemen ardından, İsveç Dışişleri Bakanı Carl Bildt...

Van’daki deprem felaketinin hemen ardından, İsveç Dışişleri Bakanı Carl Bildt, hiç vakit kaybetmeden, Twitter hesabından, üzüntülerini dile getirip “İhtiyaç olursa biz yardım etmeye hazırız” mesajını yayımladı. İsveç gazetelerinin büyük çoğunluğu hafta boyunca Van depremine geniş yer ayırdı. İsveç hükümetinin, Türkiye’ye göndermek istediği ısıtmalı çadırlar önce reddedildi. Ankara’nın tutum değiştirmesiyle haftanın sonunda İsveç’in çadırları ve Van’da çalışmalara katılmak üzere İsveçli bir kurtarma ekibinin bölgeye aktarılması teklifi, kabul gördü. Gazeteler, felaket sonrası ilk kayıpları duyurduktan sonra, hafta ortasına doğru, Türkiye’de yapılan tartışmaları da gündeme taşıdılar. İsveç ulusal basınının önde gelen gazetesi Dagens Nyheter’in depremden iki gün sonraki manşeti, “Ölü sayısı artabilir” başlığıyla Van depremi sonrası yaşananlardı. Haberde, 7,2 büyüklüğündeki depremde, kayıpların daha da artabileceğinden endişe edildiği vurgulandı. Gazete, Türkiye’nin deprem sonrası yapılmak istenen uluslar arası yardımları neden kabul etmediğini, okuyucularına, bir analiz yazısıyla anlatmaya çalıştı.
Gazetenin analiz yazısı, deprem sonrası Türkiye’de alevlenen tartışmalar kadar karışıktı. Yine de dış dünyadan nasıl okunduğumuzu aktarmakta fayda var. Yazıda, modern Türkiye’de iki fenomenin; depremler ve PKK saldırılarının, iktidarlar tarafından, hâkimiyetlerini güçlendirmek ve ulusal birlik sağlamak için kullanıldığı ama bu yaz yapılan seçimlerde, oyların yarısını alan İslamcı AKP hükümetinin, buna ihtiyaç duymadığı belirtildi. Van depreminin büyük bir trajedi olduğu, yine de Türkiye’de yaşanan doğal afetler listesinde, bu depremin orta büyüklükte görülebileceği söylendi. Mısır ve Libya’da özel teşebbüslerle milyarlar değerinde sözleşmelerin peşinde koşan Türkiye’nin dışarıya bağımlı gözükmek istemediği, yardımların bu yüzden geri çevrildiği yazılıp “Türk inşaat şirketleri, Orta Doğu’da önemli işler çıkartırken Van ve Erciş’te yıkılan kâğıt evler ve evlerin altında kalan hayatlar, Türkiye’nin en iltihaplanmış konusunu gözler önüne seriyor” dendi. Haberde “Hükümet, yıkılan binaların müteahhitlerinin ve verilen izinlerin incelemeye alacağının sözünü verdi” diye duyuruldu. Tahminim o ki; haberi okuyan İsveçliler buna inandı.
Van’daki depremin yıkıp yok ettiklerinin acı haberini aldığımız gün, İsveç bambaşka bir yıkım kararını konuşuyordu. Van depremi ana haberlerde birinci haber olarak duyurulmuş, ikinci haber; İsveç gündeminden bu yıkım haberi olmuştu. Başkent Stockholm’de yetkililer can ve mal güvenliğini tehdit ettiği için bir ağacı kesmek istiyor, vatandaş kesime karşı direniyordu. Yerinden edilmek istenen bin yıllık bir meşe idi.
Stockholm kentinin varlığıyla ilgili yazılı kaynaklara düşülen ilk not, 1250’lere denk geliyor. Kentin, ülke topraklarını, yabancı düşman donanmalarından kurtarmak için kurulduğu var sayılıyor. Bu hesaptan bakacak olursak, daha Stockholm kenti ortalarda yokken, bu meşe ağacı, köklerini bu topraklara salmıştı. Başkent Stockholm’de tam bin yıldır kimselerle kavgası olmadan yaşamıştı. Gelmiş geçmiş hiç bir Stockholmlünün de bu ağaçla bir kavgası olmamıştı. Meşe, şimdi kentin en işlek caddesinde, yolun orta yerinde, trafiği ortadan ikiye bölen, kendisi için özel yapılmış bir kaldırımda güzelliğini sergiliyordu.
Bu bin yıllık doğa mirası ayakta kalsın diye dalları çelik halatlarla birbirine bağlanmıştı. Trafiğe giren dalları budayıp durmak, ağacı, yormuştu. Kayıtlara göre 1960’larda, caddenin bir kaç metre büyütülmesiyle kökü, baskı yemişti. Trafik ofisinden, ağaç uzmanı Björn Embrön, kesim günü, ağacın çevresinde çember olup kesimi engelleyen Stockholmlülere ve gösteriye katılan yuva çocuklarına kameralar önünde ısrarla aynı şeyi söylüyordu ”Ağaç, kendini kötü hissediyor.”