İsveç Gizli Polisi SÄPO, ülkedeki Suriye ajanlarının peşine düştü. Polis, tam olarak kaç Suriye ajanının şimdiye...

İsveç Gizli Polisi SÄPO, ülkedeki Suriye ajanlarının peşine düştü. Polis, tam olarak kaç Suriye ajanının şimdiye kadar İsveç’e girdiğini saptamış değil ama ajanlık çalışmalarını belgeleyen bir ön inceleme dosyası hazırlanmış durumda. Gizli polisi peşine saran, olası Suriyeli ajanlarının İsveç’te ne işi var?

Bu konuya, İsveç istihbaratının karşı casusluluk konusundaki şef analizcisi Wilhelm Unge, açıklık getirdi. Unge göre, İsveç’te Suriye hükümeti için ajanlık yapan kişiler, hükümet güçlerinin baskısıyla bu yola girmek zorunda kalıyorlar. İç savaş dehşetiyle ülkelerinden kopan ve bu kuzey ülkesine kadar gelmeyi başaran her Suriyeliye İsveç sığınma hakkı tanıyor. Sadece ekim ayında, Suriye’den İsveç’e gelen ve sığınma hakkı talep eden Suriyeli sayısı 1254. Devletin, sığınmacılara, insan hakları kapsamında gösterdiği bu toleransı, İsveç Gizli Polis’i göstermiyor. İsveç Gizli Polisi’nin çalışma şeklini ve olaya bakışını aktaran Wilhelm Unge, Suriye hükümetinin savaş sebebiyle yurt dışına kaçan vatandaşlarının peşini bırakmadığını söylüyor. Anavatanlarında yakınlarını bırakan bu sığınmacıların, Suriye hükümeti tarafından tehdit edildiği ve ajanlığa zorlandığı düşünülüyor.

Son dönem Suriyeli göçmenlerin, Suriye hükümeti için İsveç’te “kötü propaganda” yapanları Suriye’ye raporlamaya zorlandığı saptanmış. Gizli polis adına konuşan Unge “Göç eden muhaliflerin ana vatanındaki aileleri, paratikte rehine oluyor ve onlar hükümet kanadı tarafından ya uyarılıyor ya da tartaklanıyor” diyor. İsveç’teki Suriye ajanlarını takip konusunda işleri sıkı tutmaya çalışan gizli polis, Suriyeli sığınmacılar ülkeye girer girmez takibe başlıyormuş. Bu süreçte, göçmenlik kurumu, İsveç’in “ölçülü” insanlığına şekil veriyor. İsveç, önce iç savaş mağdurlarına kapılarını sonuna kadar açıyor, ardından kapıdan içeri girenleri, arakalarından takibe başlıyor. İlk olarak göçmenlik kurumu, şüpheli gördüğü muhalifleri istihbarat örgütüne bildiriyor. İstihbarata sadece Suriyeli “şüpheli” göçmenler bildirilmiyor. Örneğin göçmenlik kurumu, 2011 senesi içinde dünyanın çeşitli yerlerinden gelen 800 kişinin peşine “İsveç’e kabul ettik ama siz bir bakıverin” diye polisi takmış. İsveç Gizli Polisi de elindeki bütün imkânlarla göçmenleri ne yapıyor, ne ediyor diye incelemeye alıyor.

İstihbaratın Suriyeli göçmenler konusunda kendilerine sürekli rapor geçtiğini söyleyen, konuyla ilgili Başsavcı Thomas Lindstrand’ın beyanları, İsveç Gizli Polis’inden yıldığı izlenimini veriyor. Sağduyusunu ortaya koyan Başsavcı Lindstrand, “Bütün dünya tarafından, Suriye hükümeti, büyük bir baskı altına alınmış durumda. Bugünlerde, Suriye hükümetinin, organize göçmen casusluğu işlete bilmesi için uygun koşullara ne oranda sahip olduğunu bilemiyorum. Evlerinde zaten oldukça sıkıntıları var” diyor. Başsavcının önüne istihbarat tarafından arka arka yığılan dosyaları bu soğukkanlılıkla incelesi takdir edilmeli tabi.

Başka batılı ülkeler gibi, İsveç de artarak, daha fazla “polis devleti” olduğunu gizleme gereği duymuyor. Durumdan sıkılıp utanmıyor. Bugünlerde Suriyeli ajan kovalayan İsveç Gizli Polisi SÄPO, 2008’de yasalaşan, ülke genelinde tüm mail ve internet üzerinden yürütülen telefon konuşmalarını dinleme hakkını da elinde bulunduruyor. Bir sonraki adım olarak İsveç polisi için yeni bir alt yapı projesi, dijital yüz tarama sistemi gündemde. Pek çok Avrupa ülkesinde uygulamaya sokulmuş olan bu sistemle artık İsveç’te de hüküm giymiş suçluların kayıtları ve fotoğrafları dijital ortama yüklenecek. Önümüzdeki yıl sistemin çalışmaya başlayacağı haber edilirken henüz ihale aşamasında olan bu yatırımın 50 milyon krona mal olması bekleniyor. Polis, şu an manüel olarak bakılan ve depolarda duran 160 bin kişinin kaydının ortak bir sisteme aktarılacağını bildiriyor. Bu hesaplar İsveç’i ya da dünyanın başka bir yerini daha güvenli bir hale getirmiyor, sadece korkuyu besliyor.