İsveç Dışişleri Bakanı Margot Wallström’e, hafta içi perşembe günü Parlamento’nun bir tartışma oturumunda, 1915 Ermeni olaylarını neden soykırım olarak adlandırmadığı soruldu. Sağ bloktaki Halk Parti’den Robert Hannah, Dışişleri Bakanını Wallström’ün isimlendirmesine ve ifadelerine takılması boşuna değilmiş. Muhalefetteki partinin vekili, İsveç Hükümeti’nin bir işini ortaya döktü.

Dışişleri Bakanı Margot Wallström, İsveç Hükümeti’nin, 1915 Ermeni olaylarıyla ilgili olarak bir uzman raporu hazırlatıyor olduğunu açıkladı. Raporun bu yıl içinde tamamlanmasını istediğini söyleyen Bakan Wallström, konuyu bir halk cinayeti veya soykırım olarak rapor öncesi isimlendirmeyeceğini beyan etti. 1915 olaylarında kitlesel çatışmaların olduğunu vurgulayan Wallström, “Birçok insan öldürüldü, yer değiştirildi veya zorunlu göçe tabi tutuldu. Osmanlı döneminde olan bu vakayı; halk hukuku, anayasal, cezai ve politik yönleriyle inceleyen konuyla ilgili olarak bir uzman raporu hazırlanıyor” dedi. Bu açıklamanın üzerine gelen, raporu hazırlayan uzmanların kim olduğu sorusuna Wallström’den, “Araştırmacıların üzerinde baskı yaratmak istemiyorum” denerek cevap gelmedi.

Halk Parti’nin Robert Hannah, oturumda Dışişleri Bakanlığı’nın biçimlendirmesinden memnun kaldığını ancak Başbakan Stefan Löfven’in seçimden önce verdiği sözü tutmamasının korkaklık olduğunu düşündüğünü söyledi. Hannah, Başbakan Löfven’in İsveç Parlamentosu’nun 2010’da aldığı kararı devam ettirip sağ bloğun muhalefetine rağmen 1915 olaylarını soykırım olarak adlandıracağını söylediğini hatırlattı. Tartışma oturumunda söz sırası gelen Dışişleri Bakanı Margot Wallström, İsveç’in Türkiye ile Ermenistan arasındaki ilişkilerin normalleşmesini istediğini açıkladı.

Başbakan’ın kesin korkup tasalandığı bir şey varsa o da bu hafta arka arkaya açıklanan İsveç seçmen kamuoyu yoklamaları oldu. İsveç’te iktidardaki azınlık hükümetinin büyük ortağı Sosyal Demokrat Parti, nisan ayı kamuoyu yoklamalarına göre oylarını düşürdü. Başbakan Stefan Löfven, 2012’de parti liderliğine geldiğinden beri en düşük oranda seçmen desteğini arkasında görüyor. Sosyal Demokratlar yüzde 27,5’e gerilemiş durumda. Geçen yıl eylül ayında yapılan seçimlerde 31,2 oy oranıyla sandıktan en büyük parti olarak çıkan Sosyal Demokratlar, Çevre Partisi’yle birlikte iktidara yerleşti. Novus’un yaptığı araştırmada aşırı sağdaki, ırkçı parti İsveç Demokratları ise şimdiye kadar gördüğü en yüksek oy oranın yüzde 14,7’yi yakaladı.

Parti sekreteri Carin Jämtin, “Biz oldukça yüksek bir işsizlik oranı miras aldık. Ülkenin eğitim sisteminde çatırdamalar var, öğrencilerin ders başarıları düşüyor. Eğitim ve işsizlik alanında seçmenlerin hükümetten büyük beklentileri var tabii ki. Bir azınlık hükümeti olarak yola hâlâ sağ bloğun bütçesiyle devam ediyoruz ve ancak sonbaharda kendi bütçemizi kullanmaya başlayacağız” açıklamasını yaptı.

Dagens Nyheter gazetesi ve IPSOS araştırma şirketinin birlikte yürüttüğü bir başka kamuoyu yoklamasında İsveç’teki sol bloğu oluşturan Çevre Partisi, Sosyal Demokratlar ve Sol Parti’nin oylarının toplamda yüzde 41,1 olduğu açıklandı. Parlamento’nun sağ bloğunda oturan dört parti yüzde 40,8 gibi bir oranla sol partileri yakalamış görünüyor. Bloklar arası bu denge, azınlık hükümetini iktidarda tutan sağ ve sol partilerin mutabakatıyla oluşan Aralık Anlaşması’na sağdık kalmayı zorlaştırıyor. Irkçı Parti İsveç Demokratlarını devre dışında tutmak için imzalanan sağ blok partilerin azınlık hükümetine verdiği destek sözü Aralık Anlaşması’nı çöpe atma isteği artıyor. Muhafazakâr seçmen sağ bloğun, sol politikalara yol vermesinden rahatsız.