İsviçre’de aşıyla ilgili başlayan tartışmalar sürüyor

NURETTİN ELİBAL / BASEL

Geçen çarşamba İsviçre’de koronavirüs aşı kampanyası başladı. Federal hükümet planında isteyen herkese gelecek yaza kadar koruyucu aşının yapılacağı duyuruldu.

İsviçre’de geçen Çarşamba başlayan kampanya ile Covid-19 nedeniyle alınan bazen çok sıkı bazen yarı sıkı ve de kantondan kantona değişiklik gösteren, ‘olsa da olur olmasa da olur’ tedbirleri arasında bir denge de kurulmak istenildiği belirtildi. Bu amaca kesin ulaşılıp ulaşılamayacağı konusunda da pek bir netliğin olmadığı vurgulandı. Buna dayanak olarak kasım ayında Tamedia Anketi sonuçları gösterildi. Ankete göre halkın sadece yüzde altmışı aşı olmayı düşündüklerini ifade etmişlerdi.

Bugünlerde bazı uçak şirketleri örneğin Türk Hava Yolları yolcularından seyahat için olumsuz korona test belgeleri istediklerini, Avustralya hava yolları Qantas sadece aşı olan insanları taşıyacaklarını açıkladı. İsviçre Havayolları Swiss aşı belgesi taşıma zorunluluğunun kendileri için şu an söz konusu olmadığını açıkladı. Benzer açıklama İsviçre Gastro Birliğinden geldi. Birlik prensip olarak aşı belgesi zorunluluğuna karşı olduklarını ve öyle bir uygulamanın kendilerini ekonomik olarak sarsacağını ve müşterilerle aralarındaki güven ilişkilerini zedeleyeceğini belirtti.

Basında ve konunun uzmanları arasında yürütülen tartışmalarda şu soru soruluyor: Peki toplumum önemli bir kısmı aşı yaptırır ve az bir kısmı da yaptırmaz ise hangi sorunlarla karşılaşılır? Aşı olanlar olmayanlara göre daha avantajlı durumda mı olacaklar? Aşı olanlar restoranlara gidebilirken, uçak seyahati yapabilirken ve de festivallere katılabilirken aşı olmayanlar bu olanaklardan mahrum mu bırakılacaklar? Bu sorulara verilen cevaplarda hem hukukçular hem de etik uzmanları farklı görüşleri savunmaya başladılar.

KABUL EDİLEBİLİR ÇÖZÜMLER

Henüz Federal Hükümet tarafından getirilen bir aşılanma zorunluluğu söz konusu değil. Federal Adalet Bakanlığı sorulan bir soru üzerine kuaförlerin, restoran sahiplerinin ve kültürel etkinlik düzenleyenlerin insanlardan aşı belgesi isteyip istemeyeceği kendilerinin vereceği bir karar olduğunu belirtti. Bu işletmelerin karar vermede özerkliklerinin bulunduğuna, herkes ve her kurumun istediği kişi ve kurumlarla istediği sözleşmeyi yapabileceğine vurgu yapıldı.

Diğer taraftan bazı hukukçular tarafından Federal Anayasa Mahkemesinin çeşitli dönemlerde verdiği kararlarla özel işletmelerin bazı durumlarda bu özerkliklerinin sınırlandırıldığı belirtildi. Bu sınırlamalar, hizmet isteyen kişilerin başka olanakları yoksa ve hizmet vermeyenlerin nesnel bir gerekçeleri mevcut değilse devreye girdiği açıklandı. Böyle durumlarda insanlardan aşı belgesi istenmesi hukuksal olarak mümkün görünmediği belirtildi.

UZMANLARIN GÖRÜŞLERİ

Luzern Üniversitesi Kamu Hukuku ve Hukuk Felsefesi doçenti Bernhard Rütsche konuyla ilgili yaptığı açıklamada, aşı belgesi uygulamasının insanların menşei, cinsiyeti, yaşı ve dini gibi şahsa ait hususları içermiyorsa, yapılmasında sorun görmediğini söyledi. Diğer yandan aşı olanların sadece kendilerini koruduğunu ama diğer insanlara mikrop bulaşmasını engellemediğini de ifade etti. Bu konuda sadece aşı olanların belli hizmetlerden yararlanabileceğini söylemenin hukuksal olarak o kadar da basit olmadığını belirtti.

Anayasa Hukuku doçenti Felix Uhlmann sağlık nedeniyle, özellikle alerjik rahatsızlıkları olanların aşılanmaya zorlanamayacaklarını açıkladı. Her iki uzman da Adalet bakanlığının bu hususta acilen bir açıklama yapmasının zaruri olduğunu ifade ettiler. Zürich Üniversitesinden, uygulamalı etik doçenti Peter Schaber sınırlandırma tedbirlerinin anlaşılır olduğunu, risk grubuna giren insanların endişelerinin anlaşılacağını ve kendilerini koruma hakları olduğunu belirtti. Bu tavrını şöyle gerekçelendirdi: ‘’İnsanlar kendi sağlıklarıyla ilgili istedikleri her şeyi yapabilirler ama başka insanların acı çekmesine sebep olamazlar.’’