İsviçre’deki caz festivalinde Türkiye’den nağmeler

Işıl ÇALIŞKAN

Caz, rock, etnik, elektronik ve progresif müziğin ülkemizdeki temsilcisi Geeva Flava, dünyanın en büyük ikinci caz festivali olarak gösterilen İsviçre’de gerçekleştirilen Montreux Jazz Festival'de konser verecek. Aralarında Asaf Avidan, Patrick Watson, Nick Cave and the Bad Seeds gibi dev isimlerin sahne alacağı festivalde Geeva Flava bugün sahne alacak. Grup, Aybars Gülümser, Ömer Kaya, Arda Semercioğlu, Atakan Türkan, Burak Erensoy ve Yılmazcan Ersayın’dan oluşuyor. Grubun gitaristi Ömer Kaya, Geeva Flava adına konuştu.

Öncelikle Montreux Jazz Festival’de sahne almanın grup üyelerine ne hissettirdiğini soruyoruz. Kaya, 6-7 senedir grup içinde sürekli “Montreux Jazz’da çalacağız!” diyor. “Belki de hayal ile gerçek arasındaki mesafe ne kadar tekrar ettiğimiz ile ilgilidir” diye konuşuyor. Kaya, düşüncelerini “Dünyadaki en prestijli festivallerinden birinde çalmanın heyecanı, gururu başlı başına bir konu olsa da, Geeva Flava’nın Montreux Jazz Festivali’ne ekstra bir bağı olduğunu söylüyor ve şöyle devam ediyor: “Yola başladığımızdan beri doğduğumuz yerdeki güzellikleri, evrensel formlarda herkese anlatabilmenin arayışındayız. Çoğu insanın belki dikkat etmediği, küçük ancak güçlü, belki de bizi gerçek anlamda kimliklendiren güzellikler bunlar. Moda sokaklarında boza diye bağıran amcanın vücuduyla Montreux’de ‘BOZAAAA’ diyerek hikâyesini seslendirmek fikri bize iyi ve doğru geliyor.”

İSTANBUL’DAN MÜZİKAL HEDİYELER

Sözü dünyaca ünlü isimlere Asaf Avidan, Patrick Watson, Nick Cave and the Bad Seeds’e getiriyoruz. Kaya, bu isimlerle sahne almanın kendileri için anlamını, “Bizlerde çok kuvvetli yansımaları olan kıymetli sanatçılarla ortak bir alanı ve zamanı paylaşabilmek, müzikal birkaç paylaşım yapabilme ihtimali çok değerli. Müzisyenlik, hâl ve varoluşla aktarılan bir zanaat olduğundan, doğru bir tane etkileşim bile Geeva Flava’yı şu an olduğundan daha doğru ve güzel vizyonlara götürebilir” sözleriyle açıklıyor.

“Dinleyicileri nasıl bir performans bekliyor?” diye sorduğumuzda, “Elimizde İstanbul’dan bir sürü müzikal hediyelikle gidiyoruz. Aşina olmadıkları şeyleri, aşina oldukları formlarda anlatmak istiyoruz. Dede sazı çalan bir Ankara bebesini, Tayakadın’ın hikâyesini, kupkuru rock rifflerini, kelek bir karpuzu göstermek istiyoruz. Montreux seyircisini türler arası bir hikâye anlatısı bekliyor. Caz’ın en sevdiğimiz tanımlardan biri ile tamamlamak istiyoruz, Wayne Shorter’ın söylediği gibi: “To me jazz means: I dare you” cevabını veriyor Kaya.