Toplumların lider/otorite ile ilişkisi her zaman ikircikli olur. Otorite ile kurulan bağ, isyan ve özdeşim sarkacında salınır. Liderin “refaha”, “kurtuluşa” götüreceği inancı arttıkça, sarkaç özdeşime yönelir; baskı ve yoksulluğa götürdüğü inancı ise isyana. Önümüzdeki seçimin adayları bu yüzden önemli. Seçmenler hangi lider adayına oy verecek? Lider, toplumun ruhunun yansıması olduğundan önemli; toplumun isteğini kendinde sembolleştirebilirken, aynı anda da toplumun isteğini biçimlendirebilen olduğu için.

Sayılar, yıldönümleri geçip giden değil gelmekte olan hakkındaki düşüncelerimiz için mihenk taşları. Sayı simgeciliği yaşantılar ve deneyimlerle oluşur, mitolojik ve dinsel düşünceyi biçimlendirir, kendini üreteni kendine tabi kılar. Geçmişin simgesel hesabı gelecek için tutulur.

2023, Cumhuriyet’in 100’üncü yılı. Aynı zamanda 12 Eylül Darbesi’yle kurulan rejimin ilk genel seçimleri olan 1983 seçimlerinin de 40. yılı. Önümüzdeki yıl neoliberal düzenin Türkiye’ de “kırkı çıkacak”. Bu sayı simgesi hem ölüm hem de doğum için kullanılır. 2023 seçimi doğurtulan rejimin mi, öldürülen Cumhuriyeti’in kırkının çıkması mı olacak?

***

Geçen kırk yılın toplumu getirdiği hal ortada. İşsiz, eğitim ve sağlığa erişimi ileri derecede kısıtlanmış, hayat pahalılığı yüzünden her geçen gün daha da yoksullaşan, zenginliğin çok küçük bir grupta toplandığı yoksulluğun ise tabandan orta sınıfa kadar yayıldığı, mülteci, göçmen kargaşası içinde, şiddetin olağanlaştığı bir kriz içindeyiz.

Bu duruma gelirken tam tersinin olacağı beklentisine liderlik etti RTE. 2001 kriziyle doruğa çıkan toplumun isyan potansiyelini istismar ederek, isyan ettiği düzenle özdeşim kurmasını sağladı. İlk on yılında inandırarak, sonrasında ise baskı, korku, hile, manüplasyonla. Bu beklentinin lideri olduğuna dair rızayı, inandırabildiğinde tatlı dille, inandıramadığında sopayla üretti. Kullandığı en temel strateji ise düşman üretme ve hedef gösterme becerisiydi. Kendisi ve ona bağlıları “aklaştırdı”, kendinden olmayanları ise “karaladı.” Hiç bir zaman toplumun ezici çoğunluğu ikna olup, onunla özdeşim kurmadı ama isyan hep cılız kaldı. Kanlı bir solkırımı izleyerek geçen kırk yıl boyunca eğitimli, laik, aydınlanmacı orta sınıf düşünsel olarak hep isyan halindeydi. Ama o isyan, bir tür feryattan, savunma hattı kurmaya çalışmaktan öte politik bir etki yaratamamıştı.

Şimdi ise toplumun büyük çoğunluğu için isyan, bir kez daha kaçınılmaz bir seçenek olarak görünür oldu. Çalışan nüfusun yüzde 42’sinin “asgari ücretten başka kaybedecek şeyi kalmamış” durumda. Mart 2022 de Aksoy Araştırma, nüfusun yüzde 73’ünün Türkiye’nin gidişatının kötü olduğuna inandığını gösterdi. O tarihten bu yana bu oranın daha da arttığını düşünmek yanlış olmaz.

***

Son 20 yılın liderinin vaat edebileceği tatlı dilli bir umudun kalmadığını, sopasının ise eskisi kadar korkutamadığını da söylemek mümkün. Sadece Ekmek Üreticileri Sendikası Başkanı Cihan Kolivar’ın sözleri, sözleri nedeniyle tutuklanması, tutuklanmasına oğlu Kerem Kolivar’ın Çağlayan Adliye binası önündeki tepkisi bile toplumun isyan potansiyelini gösteriyor. İstiklal caddesindeki alçakça saldırıya gösterilen toplum tepkisi daha da açık bir örnek.

Halkın biriken isyanına liderlik edecek, halkın arzusunu kendi arzusu haline getirecek ve o arzunun içeriğini biçimlendirecek bir lider! Halkın isyan ettiği lidere öykünmeyen, halkın öyle bir lider istediği yanılgısına düşmeyecek bir lider! Sopa sallayan, düşmanlık üreten, ak kara diye ayıran, sürekli bölen, hain üretme makinası olan, otoriter lider simgesini taklit etmeye kalkarsa, halkın öfkesini üzerine çekeceğini bilen bir lider!

O yüzden lider çok önemli. İsyana mı liderlik edecek, düzenin bekçiliğine mi talip olacak? Maalesef magazinleştirilen Gandi’ nin Hindistan’ın özgürlük mücadelesine liderlik ederken kendisini tanımlama biçimini hatırlayalım; “İşte halkım gidiyor, onları takip etmeliyim, çünkü ben onların lideriyim”. Halkın isyanını takip eden bir lider olmanın yolu halkın neye isyan ettiğini anlamaktan geçiyor.

İsyanlar, isyan ettiklerinin dilinden başka bir dil kurabildiklerinde başarılı olabiliyorlar. Gelecek yıl, 100’üncü yılını tamamlayacak olan Cumhuriyet, Padişahın Halife diline karşı Halkın Meclisinin yurttaş dilini kurduğu için de başarılı olmuştu. Kul değil, yurttaşsın dili.

Uzuyor ama yeni dil nasıl olmalıya da haftaya devam edeceğim.