Nazım Hikmet, Kuvayi Milliye Destanı’nda savaşların yıkıp kül ettiği Anadolu topraklarından bahsederken insanların açlıkla ne hale geldiklerini de anlatır...

Nazım Hikmet, Kuvayi Milliye Destanı’nda savaşların yıkıp kül ettiği Anadolu topraklarından bahsederken insanların açlıkla ne hale geldiklerini de anlatır. Asker atlarının fışkılarından atın sindiremediği arpa tanelerini ayıklayan köylüler için açlık insanı öldürmez ama açlık itten beter eder insanı der.
 
Yardım alabilmek, soğuktan donmamak, kendilerinin çocuklarının hayatta kalabilmesi için çaresizlik içinde debelenen, umarsız kaldıkça haykıran insanları biber gazı sıkıp, copla dağıtmak it muamelesi yapmak değilse, nedir?

Böyle davranmak, aralarından ‘terörist’ ayıkladığını iddia etmek , artık Van-Erciş deprem açısından Türkiye’nin en güvenli bölgesi diyerek ve hasar tespitini organize bile demeden insanları evlerine girmeye zorlayıp, başlarına yıkılan evlerinden canlarını zor kurtaranları, kar altında dövmek, itelemek, sürüklemek hangi vicanla açıklanabilir?

Dünyanın öbür ucundan yardım etmeye gönüllü gelenleri enkaz altında bırakan bir yönetim anlayışı olabilir mi? Türkiye’yi ve dünyayı olan bitenden haberdar etmeye gelen gazetecilerin ölümünde hiç mi sorumluluğu yok yöneticilerin?

Afet bölgesinde arabalarında yatıp kalkarak çalışmaya devam eden doktorları görevinizden ayrılırsanız, işsiz bırakırız diye tehdit eden, duvarları ikiye ayrılmış hastane binasında çalışmaya zorlayan bir Bakanlık olabilir mi?

Bunların hepsi geçer elbet. Çok acı evet şimdi oraların ayazı kadar acı ama ölen ölür ve hayat devam edip gider.  Gider de kalanlar, sağ kalabilenler bir gün gelecek olan yarınlarda kendi yurtlarına ve o yurdu yönetenlere ne gözle bakarlar acaba?

Sakın ha, o bakışın bedelini sadece şimdi yönetimde olan AKP iktidarının ödeyeceği düşünülmesin. Bu bedeli bütün bir Türkiye öder, hepimiz öderiz. Sağ kalabilecek olanlar da öder.

Üç yüzbine yakın insanın afet bölgesinden göç ettiği söyleniyor. Bu kadar büyük bir göç dalgasını romantik ama işlevsiz evimin kapıları sana açık kampanyalarıyla karşılamak mümkün olur mu?

2005 yılında New Orleans’ın neredeyse tümünü yıkıp geçen Katrina kasırgası sonrası Amerikan hükümeti artan yağma olaylarını engellemek için yağmacılara (?) vur emri çıkarmıştı. Hayatta kalmaya çabalayan insanların tümü bir anda yağmacı ilan edilivermişti. Derilerinin siyahlığı bu damgayı vurmayı daha da kolaylaştırmıştı. Dünyanın büyük çoğunluğu, felaketten yararlanıp yağmaya başlayan kara derili ‘it sürüleri’ haberlerinin etkisi altında kalmış, rahat evlerinde televizyonlarından kaçışan yağmacı görüntüleri seyrederek vicdanlarını aklamışlardı.

Türkiye de öyle mi yapacak? Depremin ‘ilahi ikaz’ından bile ders almayan ‘kara derili, devlet düşmanı Kürtlerin bölücülük ve yağma’ haberleriyle mi rahatlatmaya çalışacak kendisini?

Haneke’nin ‘Kurdun Günü’nde anlattığı zamanlardayız. İnsanlara it muamelesi yapmaya başlarsanız, onlar  size Kurt sürüleri olarak yanıt verirler, unutmayın.