Yıl 1942. Stalin, Churchill ve Roosevelt’ten ikinci cepheyi açmaları için taahhüt vermelerini istiyor. SSCB Dışişleri Bakanı Molotov, Roosevelt’ten imzayı alıyor, Churchill imzalamıyor. Molotov’a soruyor: “İmzalasalar bile yeni bir cephe açmalarını bekliyor muydunuz?” Molotov, kapitalistlere değil ama halklara güvendiğini, halkın liderleri üzerindeki baskı gücüne ve liderin verdiği sözün itibarlarıyla doğrudan bağlantılı olduğunu anlatıyor:

“Onlardan sosyalizmi savunması için bir yardım bekleyebilir miydik? Bunu ümit etmeleri için Bolşeviklerin aptal olması gerek. Onları şöyle kıstırmalıydık: Siz alçaksınız, bir şey söylüyorsunuz, tersini yapıyorsunuz, bu onları kendi halklarının önünde yalancı durumuna düşürecekti çünkü insanlar Rusya’nın savaşıp onların savaşmadığını görüyorlardı. Sadece savaşmamakla kalmayıp üstelik söylediklerinin, yazdıklarının da tersini yapıyorlardı. Bu tutum halkın gözünde onların maskesini düşüyordu: Siz hilekarsınız! Bu emperyalistlere duyulan güveni çökertirdi.”

“(Roosevelt) Benim 1942’de ikinci cephenin açılacağını söyleyen tebliğimi virgülünü değiştirmeden kabul etti. Ama bu da çoğunlukla dürüst insanlardan oluşan kendi halkının gözünde bir yüz karası demek. Devlet adına cepheyi açacağına söz verip sonra da çok açık bir şekilde başka şey yapınca insanlar böyle yöneticilere güven olmayacağını anlıyorlar.”

Yıl 2015, Türkiye. Liderler için “itibar” kelimesinin hiçbir anlamı yok. Halka verdikleri sözlerin de öyle. Her gün yalan söylüyor, ertesi gün yalanlarını başka bir yalanla inkâr ediyorlar. Yalancılıkta tutarlı ve sürdürülebilir bir politikaları bile yok.

“İlla her soruna bir ad koymak da gerekmez. Çünkü sorunlar hepimizindir. Ama illa ‘Ad koyalım’ diyorsanız Kürt sorunu bu milletin bir parçasının değil, hepsinin sorudur. Benim de sorunumdur.” (2005, Diyarbakır)

“Biz kısa vadede genelge yayınlayarak, orta vadede yasalar ve uzun vadede anayasa değişiklikleri yaparak gerekli adımları atacağız.” (2009)

“Kürt sorunu” ifadesi için: “Orada bir yanlış yaptık. Daha başka bir şey bulmalıydım. Ne bileyim; Kürt kökenli vatandaşlarımızın sosyal ve ekonomik sorunları gibi bir şey...” (Kasım 2012)

“Ama hâlâ varsa yoksa Kürt sorunu. Kardeşim ne Kürt sorunu? Artık böyle bir şey yok. Neyin eksik senin? Bir Kürt olarak sen bu ülkede cumhurbaşkanı oldun mu? Oldun…” (Mart 2015, Balıkesir)

“Kürt sorunu var demek artık ayrımcılıktır. Kürt sorunu, bizzat ‘Kürt sorunu vardır’ diyenlerden kaynaklanıyor.” (Nisan 2015)

“Ülkemizde artık Kürt sorunu yoktur diyorum ama Kürt vatandaşlarımızın bazı sorunları vardır. Çözüm sürecini sadece Kürt sorunu parantezinde tutmak isteyenlerin dertleri başka. (Mayıs 2015)

Cumhurbaşkanının farklı tarihlerde aynı konuyla ilgili sözleri böyle. Hepsine inanan var, hepsine inanan farklı.
Molotov’a göre halkı kandırmak öyle kolay değil. “İnanmayan” çoğunluk ne yapacak öyleyse?

* Kaynak: Molotov Anlatıyor, Feliks Çuyev, Çeviri: Ayşe Hacıhasanoğlu, Suna Kabasakal. Yordam Kitap, 2010.