Artık açık biçimde görülüyor ki, iş başındaki iktidar Türkiye’yi bir din devleti haline getirmek için elinden geleni ardına koymayacaktır.

İktidarının ilk yıllarında ekonomi ile birlikte demokrasiyi ihmal etmeyen bir görüntü veriyordu. O kadar ki, o yılların başbakanı kürsülerden şöyle konuşabiliyordu:

-Ben ülkemi pazarlarım!

Şeriat getirecek bunlar, diyenlere karşın kapitalizmin en fazla ikna edici yanı olan “para”nın çekiciliğine güvenenler, “korkmayın” diye sakinleştiriyorlardı:

-Para çoksa şeriat ihtimali azdır!

Peki ya para azalırsa?

Ooo sen ne diyorsun be abicim, Türkiye ekonomik olarak bölgenin en istikrarlı devleti haline geliyor. Küreselleşmenin bir parçası oldu. Artık uluslararası güçlerin Ortadoğudaki en önemli partneri.

Şimdi ikinci “şık” üzerinden yorum yapabilecek hale geldik.

Para bitti!

Ülkenin ekonomik olanaklarının pazarlanması eski formunda değil. Onun yerini başka bir “imkân” aldı. Güçlü bir dindarlık propagandası devreye girdi.

Özel üniversiteler büyük ilan panolarına koydukları türbanlı genç kızlar ile tanıtım yapıyorlar. Eskiden kamusal alanda “yasak” olan türban bütün resmî devlet dairelerinde yaygın biçimde takılabiliyor.

Eski devletin bütün antidemokratik reflekslerini gayet güzel benimsemiş olan iktidar, yakında “kamusal alan” diyerek tüy dikebilir:

-Türbansız dolaşmak yasaktır!

Bir an için bu yapılanların “doğru” olduğunu varsayalım.

Dindar nesiller ile her şey daha güzel olacak diyelim.

Bunun için öncelikle var olanlar üzerinden bir ölçümleme yapabiliriz.

Mesela Türkiye medyasının en dindar gazetelerine bakalım…

Bu gazetelerin habercilik dili nasıl?

Dinin en önemli özelliği insanı “ıslah” etmesidir. Dindar olduklarını iddia eden gazeteler hiç “ıslah” olmuş gibi habercilik yapıyorlar mı?

Ne gezer!

Habercilikte nefret dilinden vazgeçmiyorlar. Hatta küfür bile normal(!) bir yazım üslubu olarak kullanılıyor.

Dindar olmak onları “ıslah” edememiş.

Gençlere, çocuklara din eğitimi veren özel kurslar var. Bu kursların başlarında bulunan öğretmenler, hocalar şimdiye kadar o kadar çok suça karıştılar ki… Kişi sayısı çok ama suçun niteliği tek: Taciz ve tecavüz!

Yani cinsel saldırı!

Bu kişileri yakalayıp adaletin pençesine teslim edenler de yine iş başındaki din referanslı iktidar döneminde görev yapan polisler, savcılar ve hâkimler. Yani karşıt görüşlü medyanın ortaya attıkları “boş” haberler değil.

O zaman durup düşünülmesi gerekmiyor mu: Biz niye böyleyiz?

Geçenlerde dindar bir yazar sigara içen türbanlı kadınlara karşı şimdiye kadar yapılan en ağır hakaretleri makale olarak yazdı. Kendi düşünceleriydi. Yani sigara içen türbanlı kadınlar için “daha bende başka şeyler de var” demek istediklerini düşünüyormuş.

Yılladır yazılarında din yazıyor. Herkese dindarlık öneriyor. Ama görülüyor ki, daha bir arpa boyu yol alamamış.

Din bu adamları “ıslah” edememiş.

İyi insan olmak için başka bir yol gerekiyor!...