“Bu işyerinde işkence var”

Bu söz belki de en çok Manisalı gençler davasından tanıdık gelir. 1996’da Manisa Emniyet Müdürlüğü’nün kapısına asılmıştı.

2016’da da hapishanelerden haber aldıkça sık sık bu sözü hatırlıyorum.

En çok da “Silivri’de işkence görenlerin inleme sesinden geceleri uyunmuyormuş” dendikçe. Çünkü OHAL en çok ‘içeride’ hissedildi.

15 Temmuz Darbe Girişimi’nden sonra tutuklananlar çoğunlukla Silivri ve Sincan’a gönderildi. Silivri’de yer vardı, peki zaten ağzına kadar dolu olan Sincan’da ne oldu? Darbe şüphelilerine yer açmak için Sincan’daki mahpuslar Marmara Bölgesi hapishanelerine sevk edildi.

Aileleri parasızlıktan Ankara’ya bile zor giden yüzlerce tutuklu Tekirdağ’a, Edirne’ye sürüldü. Diğer kentlerde de durum çok farklı değil, örneğin Bolu F Tipi’ndekiler Kocaeli’ne, İzmir’dekiler Edirne’ye götürüldü. ‘Götürüldü’ derken insani bir yolculuk gelmesin aklınıza. Bir gece ansızın odaları basıldı, eşyalarını, giyeceklerini bile alamadan apar topar ring araçlarına bindirilip belirsizliğe sürüldüler.

Gidenlere de kalanlara da OHAL uygulamasına geçildi, arkadaşlarıyla görüş yapmaları yasaklandı, aileleriyle telefonda konuşmak için bile tekmil vermek zorunda bırakıldılar. Tekmil vermeyenin telefonu kesildi. ‘Tekmil’ uygulaması, hastaneye giden hasta mahpuslara bile zorunlu tutuldu. Bazı hapishanelerde sabah ve akşam sayımlarında da tekmil istemeye başladılar.

İyi ki darbe olmadı memlekette.

Açık görüş ise tamamen yasaklandı. Camın ardından, tepenizde bir gardiyan dikilirken telefonla konuşarak görüş yapmanıza izin var ancak. Hücre, koğuş, görüş alanı, koridor hatta banyolar 24 saat kamera gözetimi altında.
Tekirdağ Hapishanesi’nde tutuklu Süleyman Acar kalp rahatsızlığı yaşadı, bir gün sonra hastaneye götürülebildi. Kalp krizi geçirseydi ne olurdu, bilmiyoruz. Zaten şu anki durumunu da bilmiyoruz, avukatlarına bilgi verilmiyor.
İzmir Kırıklar Hapishanesi’nde de hastaneye gitmesi için sevk yazılan mahpuslar “Gardiyanlar da tutuklandı, personel yok” denilerek hastaneye götürülmedi.

Tüm hastalıklara tek ilaç uygulamasına geçilmiş: Aspirin.

İyi ki darbe olmadı memlekette.

Mahpusların avukatları da OHAL’den muaf değil, müvekkilleri gibi izleniyor, dinleniyor, darp ediliyorlar. Tutukluların aileleri çıplak aramaya varan aramalardan geçiriliyor, bebeklerin bile iç çamaşırları aranıyor, bazı hapishanelerde 10 dakikaya kadar azaltılan kapalı görüş için aileler saatlerce bekletilip, birkaç kez aranmadan içeri girmelerine izin verilmiyor.

İzmir Şakran Kadın Kapalı Cezaevi’nde bu uygulamaları protesto eden kadınlar hücrelerini yaktı. Bir haftadır o hücrelere kilitliler. Yanmış hücrelerde karbonmonoksit gazı soluyorlar, yatakları da yandığı için yerde yatıyorlar. Bakırköy’de de isyan edenler işkenceye maruz kaldı, Tekirdağ’dakiler falakaya yatırıldı.

Protesto ve direnişlerle karşılaşılan her yerde devlet devletliğini yaptı, OHAL’e zeval gelmedi.

İyi ki darbe olmadı memlekette.

Silivri 9 Nolu’daki mahpuslar, darbe girişimi şüphelilerine gardiyanlarca işkence yapıldığını, çıplak halde yerde sürüklenerek koğuşlarına götürüldüklerini, koğuşlarından bütün gece inleme sesleri geldiğini anlatmışlar avukatlarına.

Hukukçu örgütleri ÇHD, ÖHD, TUAD, ÖDAV’dan avukatlar, ‘içerisinin’ durumunu böyle anlatıyor.

İşkence izlerini kendi gözleriyle gördüler.

Şimdi tüm mahpuslar korku içindeymiş.

İyi ki darbe olmadı memlekette.