İyi ki onun öğrencisi olmuşuz

Prof. Dr. Selda Kulluk Yerdelen

Ne büyük gurur ve mutluluktur İzmir’in, Türkiye’nin ve dünyanın tiyatro duayeninin öğrencisi olmak…

Değerli hocamız Prof. Dr. Özdemir Nutku’nun ardından sevgili Zeynep Altıok arayıp BirGün için yazı yazmamı rica ettiğinde birdenbire 1986 yılına gittiğimi fark ettim. O yıl üniversite sınavlarına girdim ama ortaokuldan beri tiyatro kolunda olduğum ve her yıl oyun oynadığımız için benim istediğim meslek oyunculuktu.

Akhisar Lisesi’nde edebiyat öğretmenim Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Tiyatro Bölümü’nde sınavlara girmem için destekliyordu. Beni sahne sınavına iki parça ve bir şiirle hazırlarken fakülteye gittiğimde tanışacağım hocalardan biri olan Özdemir Nutku’yu anlatıyordu. Edebiyat öğretmenim öncelikle tiyatro tarihi ve Türk Tiyatrosu’yla ilgili kitaplarından söz ettikten sonra “Eğer elinde pipo olan birini görürsen o Özdemir Hoca’dır” diye beni İzmir’e uğurlamıştı. Alsancak’taki eski binamıza hem oyunculuk hem de sahne tasarımına sınav kaydımı yaptırmak için geldiğimde yukarıya yani Mimarlık Fakültesi’ne çıkan merdivenlerin olduğu duvarda afişleri ve yazıları okuyan elindeki piposunun kokusu girdiğim boşluğa yayılan kahverengi takım elbiseli Özdemir Hoca’yı görüvermiştim. Hocaya doğru bir adım attım ama her zamanki gibi hızlı adımlarla kulisin olduğu koridora doğru giderken arkasından bakakalmıştım. Mülakat sınavını olacağımız yer Özdemir hocanın odasıydı. Odaya girdiğimde masasının başında oturan hocanın yüzünü tam da karşıdan görmenin heyecanını da unutmadım. Gür, uzun saçlı, gür kaşlı ve gür bıyıklı, yuvarlak yüzlü hocanın üstündeki takımın rengi bu kez lacivertti. Masanın önündeki sehpasının çevresinde oturan Öğr. Gör. Talay Toktamış, Prof. Dr. Hülya Nutku ve Prof. Dr. Murat Tuncay’dan oluşan diğer jüri üyesi hocalarımın neden bu bölümü istediğim sorusunu yanıtlarken hoca çizimlerime bakarak masasının yanında duran dimmeri gösterip “Bu nedir? Biliyor musun?” diye sorunca ciddi ama sert olmayan sesini de duymuştum.

TİYATROYA GİTMEMİŞ ÇOCUKLARA TİYATRO

Son sınıfa geldiğimiz 1990 yılında Türkiye’de tiyatro sanatında yaşanan başka bir ilkin heyecanını büyük bir gururla bize yaşatmıştı. İzmir Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’nı kurarak Genel Sanat Yönetmeni olduğu tiyatroda ilk “Kamyon Tiyatro” projesini hayata geçiriyordu. Eski bir kamyonun kapaklarını açarak gezici tiyatro sahnesine dönüştürüyor ve İzmir içinde ya da dışında tiyatroya gitmemiş çocuklara tiyatroyu götürüyorduk. Çocuksu coşkusunu bizlere de yansıtıyor ve provaların hepsini neşeyle eğlenerek yapıyorduk. Önce çocuklara tiyatroyu sevdirmemiz, tiyatroya gitmeyi alıştırmamız gerektiğini, onların geleceğin bilinçli tiyatro seyircisi olacağını, onların arasından genç oyuncu, tasarımcı ve yazarların çıkacağını söylerdi.

Yüzlerce genç öğrencisinin yaşamına dokunan kıymetli hocamız bize araştırarak bilgiye ulaşmayı, düşünmeyi, iyi bir gözlemci olmayı, sorgulamayı, doğru soruları sormayı, bıkmadan denemeyi, yaratıcılığımıza hizmet eden yeni alanlar keşfetmeyi, hayal etmeyi, birbirimizi sevmeyi, kollamayı, paylaşmayı, mesleğimizi ciddiye almayı, en iyisini oynamayı, en iyisini çizmeyi, en iyisini yazmayı ve daima çok çalışmayı öğretti. Hocamızı sonsuzluğa uğurladığımızda acıyla birbirimize sarılırken herkes aynı cümleyi tekrarlıyordu: “Çok şanslıyız, iyi ki onun öğrencisi olmuşuz.” Saygı ve minnetle…

***

Onu yaşatmak gerekir

iyi-ki-onun-ogrencisi-olmusuz-649701-1.

Prof. Dr. Hülya Nutku

Her 10 Kasım’da içimi bir hüzün kaplarken bir yandan da ilelebet payidar kalacak ilkeli bir ülkede yaşadığımı düşünürüm. Ben o gün acılı bir ayrılık yaşadım. 40 yılı aşan hayat arkadaşımı, yoldaşımı, ustamı, hocamı, sevgilimi, aşkımı uğurlasam da onun kurucu, yaratıcı, yetiştirdiği yüzlerce mezun ve öğrenci ile üretkenliği yazdığı, çevirdiği eserlerle yaşayacağına inanıyorum. Özdemir Nutku kültür erozyonuna uğrayan ülkemizin dimdik duran kültür adamıdır. O devrimin süreklilik olduğuna inanır bu nedenle yaptıkları aslında onun bizimle birlikte olacağının kanıtıdır. Bu anlamda yaşadığını duyumsamak ve yaşatmak gerektiğini düşünüyorum. Özdemir Nutku için her veda yeni bir başlangıçtır. Anılarında teşekkürler hayat merhaba 2019 dimdik ayaktayım diyor. Ben onun adına bu başlangıcın tiyatromuza verilen bunca emeğin yolumuzu aydınlatacağından eminim.

***

Sonsuza kadar yaşayacak

Zeynep Nutku

Ben hem babamı hem hocamı, hem de en yakın arkadaşımı kaybettim. Kızı olarak bana aşıladığı özgüveni, akademik bakış açısını, hayat farkındalığını, aynı özenle tüm öğrencilerine de aşılamış bir eğitmendi. Hayattan keyif alan, kendine has özellikleriyle tanınan bir insandı, tiyatro, müzik, arabalar ve piposu. Bizler onun akademik bakış açısını, çalışkanlığını ve tiyatro aşkını örnek aldığımız kadar, hayata olan bağlılığını da örnek alacak ve onu, düşünceleri ve eserleriyle yaşatacağız. Özdemir Nutku sadece Türkiye çapında değil, uluslararası alanda, kültür, tiyatro, kültür tarihi, çeviri, yönetmenlik, yazarlık, eleştiri gibi birçok alanda adı bilinen büyük bir isimdir. Ne mutlu ki, onu uğurlarken sevenleri salonlara, camiye, kabristana sığmadı. Her zaman dost biriktirdi. İşte bu nedenle, anılarında da dediği gibi Özdemir Nutku, her zaman “bir tiyatro sahnesinde” sonsuza dek yaşayacaktır.

***

Tiyatro insanı

Prof. Dr. Dikmen Gürün

Özdemir Nutku hocayı Ankara Üniversitesi DTCF Tiyatro Kürsüsü’nde doktoramı yaparken tanıdım. O; sadece 1959’da girdiği Ankara Üniversitesi Tiyatro Enstitüsü’nün değil, 1976’da gittiği İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi Sahne Sanatları Bölümü’nün de önde gelen kurucularındandı. Ne kadar çok öğrenci yetiştirdi… 1993’te İKSV Tiyatro Festivali Yönetmeni olduğum zaman, Festival Danışma Kurulunda bizlere katkı sağlamasını rica etmiştim. Hiç düşünmeden kabul etti ve böylelikle uzun yıllar birlikte çalıştık. Her zaman bana el verdi. Sağlam bir akademik kariyerin yanında yazdığı kitaplarla da zenginleştirdi Türk Tiyatrosunu. Darülbedayi’in Elli Yılı, Muhsin Ertuğrul’un yazılarından, anılarından yola çıkarak gerçekleştirdiği Benden Sonra Tufan Olmasın ve Gerçeklerin Düşleri sadece birkaç örnektir değerli çalışmalarına. Ayrıca; Shakespeare çevirileriyle, tiyatro eleştirileriyle, kuramsal yazılarıyla bizlere farklı pencereler açmıştır Özdemir Nutku hocamız… Saygıyla anıyorum.

***

Direncimizin ve büyümeyen çocukluğumuzun suçlusu

iyi-ki-onun-ogrencisi-olmusuz-649702-1.

Prof. Dr. Semih Çelenk*

Sahne Sanatları Bölümü’nü temsilen, Bölümüm adına, arkadaşlarım adına öğrencilerimiz adına sizlere teşekkür ediyorum. Hocamızı, bu ülkeye bu şehre kültür hayatımıza tiyatro hayatımıza dev katkılar yapan, bir karınca gibi durmadan çalışan, adeta çalışmak için yaşayan Özdemir hocamızı uğurlamaya hoş geldiniz...
Ne güzeliz. Hep birlikteyiz. Birbirimize bakıyoruz, birbirimizi onarıyoruz, yaramızı sarıyoruz... Hoca’nın bahçesinde, onun Akademos’unda oynayan çocuklar gibiyiz. Onun zamana yayılmış, memlekete dünyaya yayılmış öğrencileriyiz. Çalışma arkadaşlarıyız. Dostlarıyız. Yoldaşlarıyız. “ölüm” sözcüğü ile en geçimsiz insanı uğurlamak için buradayız. Çünkü O’nun için ölüm olsa olsa bir tembellik ve aylaklık halidir. Çalışamama halidir. Yazar dediğin, akademisyen dediğin, bilim insanı dediğin hep çalışmalıdır. Gözü görmese de, mecalsiz halsiz olsa da hasta olsa da hep çalışmalıdır. Bizi bir tek çalışmak kurtarır çünkü. Bu ayın 13’ünde yani üç gün sonra alacağı gözlüğünün umuduyla yoğun bakımda yaşayan bir insandan bahsediyorum.

Şu son zamanlar ne tuhaf... Önce Özdemir Nutku Sahnesi’ni, sonra Özdemir Nutku’yu kaybettik. Hocamızı kendi adını taşıyan sahneden uğurlamak isterdik. Hepimiz bundan ötürü üzüntülüyüz biraz. Olmadı. Öyle bir iklimde öyle bir zamandayız ki, kimse geleneği kimse sanatı kimse eğitimi önemsemiyor. Önemseyenleri de anlayamıyor. Bu kadar delilik, bu kadar çocukluk, bu kadar inatçılık neden diye soruyor arkadaşlarımız bize. Bu tavrımızı anakronik, bu zamana ait bulmuyorlar. Hayalperest buluyorlar, gerçekçi bulmuyorlar bizi. E işte ben de şimdi size o sırrı açıklıyorum. Bütün bunların suçlusu Özdemir Nutku’dur. Direncimizin de, romantikliğimizin de, hayalperestliğimizin de büyümeyen çocukluğumuzun da...

İyi ki hocamız oldunuz, iyi ki bizim dünyamızdan geçtiniz, iyi ki bizim hayatımıza değdiniz. Konuşurken şakalaşırken, 98’leri, 108’leri, 118’leri planlıyorduk hocam... Shakespeare çevirilerini bitirdiniz, anıları yazmayı bitirdiniz, Christopher Marlowe’ları bitirdiniz peki ye yarım kalan Ben Johnson çevirileri ne olacak şimdi?

*(DEÜ GSF Öğretim Üyesi Prof. Dr. Semih Çelenk’in Prof. Dr. Özdemir Nutku’nun cenaze töreninde yaptığı konuşmasından)

cukurda-defineci-avi-540867-1.