Zamanın yavaş aktığı bir ülkede “Bir yılı geride bırakmak” önemli bir muhasebe konusu oluyor. Şimdi İsveç, yeni yılı karşılarken o en büyük lükslerinden birini yaşıyor ve geride bıraktığı yılı değerlendiriyor. Şirketler sene sonu kapanışlarını yapıyor, devlet daireleri nereye, ne kadar yatırdığını açıklıyor. Üniversiteler, hastaneler, belediyeler aklınıza gelen tüm kurumlar, Kral ve Başbakan da dahil olmak üzere 2017’de ne yaptığını alt alta bir çırpıda sıralıyor. Basın bültenleri, açık mektuplar, televizyon ve Meclis konuşmalarıyla geçip giden yıl, hesaba vuruluyor.

Herkes o kadar çok şey yapmış ki hiçbir şey yapmayan bile kendini dolu dolu bir yıl geçirdik hanesine yazar. Açıklanan rakamların bütün güzelliğine rağmen gazetecilere göre İsveç için 2017’de “gen soru” ve “politik kriz” anahtar kelimeler oldu. Seçim yılı olan 2018’de de koalisyon ortağı Çevre Partisi’nin seçim barajının altında kalıp kalmayacağı ve İsveç merkez sağ partilerinin kaybettiği güç eylüle kadar nabzı tutulacak ana konu olarak görülüyor.

İç politikada krizlerin yılı olarak görülen 2017’nin sarstığı ilk siyasi aktör Anna Kinberg Batra idi. Muhafazakâr Parti’nin kadın lideri, 21 Ocak’ta talihsiz bir açıklama yaparak partisinin, ırkçı parti İsveç Demokratlarıyla görüşebileceğini açıkladı. Batra, ırkçı partiyle birlikte bir sağ blok bütçesi sunmak, uzantısında hükümeti devirip erken seçime gitmek istiyordu. Bu çıkış acil bir şekilde sağ blokta bölünmeye sebep oldu. Çünkü konu İsveç’i kimlerin yönetileceği değil, İsveç’in nasıl yürütüleceğiydi. Sağ bloktaki Merkez Parti ve Liberaller iktidardaki sol hükümeti, ırkçıların desteğiyle düşürme fikrini, ülkeyi yaralayacağı için derhal reddettiler.

Dahası seçmenler de bunu sevmedi. Anna’ya olan güven oyu düştü. Kamuoyu yoklamalarında Muhafazakârların düşüşü çok hızlı bir şekilde gerçekleşti. Bu çıkış Anna için “ölümcül” hata oldu. Ne yaptıysa durumu kurtaramadı. Anna Kinberg Batra, ağustos ayında istifa etmek zorunda kaldı. Parti, ancak iki ay sonra bir başkan seçebildi, Ulf Kristersson parti lideri oldu.
Sol hükümetin, bütün yıl boyunca sağ blokla yıldızının barıştığı ve partiler üstü alınan tek ortak karar terörizme karşı sıkılaştırılmış tedbirler oldu. 7 Haziran’da atılan bu adımla uygulamalar yaz döneminde başladı. Bunu orduya ödeneğin arttırılması izledi.

Sol hükümet için 2017’de iki gen soru verildi. Hükümetin vergileri yükselte önerisi gen soru sebebi oldu. İkinci gen soruda konu, Ulaştırma Kurumu’nda yaşanan bilişim skandalıydı ve iki devlet bakanı koltuğundan olurken Savunma Bakanı’nı son dakikada bir müsteşarın açığa alınması kurtardı. Ulaştırma Kurumu’nun, kendi bünyesinde çalışan IT elemanlarını azaltmak için yurtdışında bir şirketle anlaştığını, 6 Temmuz’da, Dagens Nyheter Gazetesi bir haberle duyurdu. Gazeteye göre Ulaştırma Kurumu, bu şirkettin çalışanlarına hiçbir güvenlik soruşturması yapmadan şirkete, İsveçlilerin ehliyet kimlik kayıtlarının tutulma işlemini devretmiş. Bu ciddi güvenlik açığıyla milyonlarca İsveçlinin kimlik ayrıntıları, kontrolsüzce dijital ortama aktarılmıştı. Dagens Nyheter’in cesur tavrıyla 21-23 Temmuz’da arka arkaya muhalefet partilerinden gen soru için destek geldi. 26 Temmuz’da görüşmeler yapıldı ve 27 Temmuz’da Başbakan Stefan Löfven, iki bakanının görevinden alındığını duyurdu.
Senenin son büyük politik kararı, Sosyal Demokrat Parti’yle Çevre Partisi’nin aylarca süren görüşmelerden sonunda İsveç’e tek başına göç edip sığınma talep eden çocuklara oturma izni şansı verilmesi oldu. 2017 böyle kapandı.