Her sene aynı meseleyle uğraşıyoruz. Yılbaşı kutlaması caiz midir, o mudur, bu mudur. Her sene de benzer açıklamalar yapılıyor. Noel ve Yılbaşı ayrı şeylerdir yazıları çarşaf çarşaf yazılıyor. Ne var ki, İslamcılar da Noel ile yılbaşının aynı şey olmadığını biliyor. Mesele İslam’daki “Onlar gibi davranırsan onlardan olursun” paradigması. İslamcılar, bizim takvimimiz miladi takvim değil, biz […]

Her sene aynı meseleyle uğraşıyoruz. Yılbaşı kutlaması caiz midir, o mudur, bu mudur. Her sene de benzer açıklamalar yapılıyor. Noel ve Yılbaşı ayrı şeylerdir yazıları çarşaf çarşaf yazılıyor. Ne var ki, İslamcılar da Noel ile yılbaşının aynı şey olmadığını biliyor. Mesele İslam’daki “Onlar gibi davranırsan onlardan olursun” paradigması. İslamcılar, bizim takvimimiz miladi takvim değil, biz neden elalemin yeni yılını kutlayalım, bize ne, içmek eğlenmek bizim adetimiz değil, özümüze dönelim, diyor.

Dünyanın dört bir yanında muhafazakarlığın çok örtüşen tarafları var. Aslında koyu Hıristiyanlar da yeni yıldan hiç hoşlanmaz. Noel Baba figürüne İslamcılar kadar koyu Hıristiyanlar da karşı. Hiç bir köktenci inanç sistemi, eğlence ve mutluluktan hazzetmez. Tek tanrılı dinlerin, inananlarından beklediği şey, bu dünyada küçük ve renksiz bir hayat yaşamak ve ölümü beklemek. Hıristiyan paradigmada da sonuçta, İsa insanların günahları için acı çekti, iyi bir Hıristiyandan beklenen bu dünyada vur patlasın çal oynasın eğlenmesi değil, İsa yolunda çileciliğe devam etmesi, İsa’nın yasını hep içinde bir yerde tutması vb.

MESELE YILBAŞI DEĞİL, MESELE MUTLULUK

Aslında mesele yeni yıl kutlamanın tamamen seküler ve uluslararası bir ritüel olması ve tabii insanları mutlu etmesi, Yeni yıla Çin de Japonya da giriyor. Çin’in takvimi farklı olmasına rağmen Çin de bu uluslararası yeni yılı kutluyor. Yeni Yılın bir dinle değil, tüm dünya insanları olarak ortak bir şeyi paylaşmak ve paylaşıyor olmanın hazzını yaşamakla ilgisi var. Yeni yılı kutlamak insanlara bir katarsis imkânı sunuyor, mutluluk ve eğlence vaat ediyor.

Köktenci anlayışlar insanların mutlu olmasına karşıdır. Köktenci anlayışlar gri bir dünya, mutsuz, ölümü bekleyen inananlar beklerler. Çünkü mutsuz, umutsuz insanları yönetmek, yönlendirmek daha kolaydır. Bu hayata dair iştah bu köktenci inanışların tepesindeki insanların işini zorlaştırır.

BAŞKANLAR BULGURDAN OLURSA

AKP, kaleleri dışındaki yerlerde, CHP de kendi kaleleri dışındaki yerlerde, karşı tarafın seçmeninin oyunu alma gayreti içinde. Seçimi kazanmak, dengeleri değiştirmek diğer taraftan oy almakla mümkün bu bir gerçek. Ne var ki bugünkü derin bölünmüşlük ortamında, bu pek mümkün görünmüyor. Bir partinin adayı olup diğeri tarafı ikna etmeye çalışmak neredeyse imkansız. Şu bir gerçek, iki tarafın hemen hiçbir ortak noktası yok.

AKP’nin İzmir adayı Nihat Zeybekci, “Bugün İzmir ile ilgili şunları duymuyor değilim: “Rakımıza dokunma”… Eyvallah. Bugün insanların özgürce içkilerini içebildiklerini ben biliyorum. AK Parti’deki arkadaşlarımız bugün içkisini içebilen, namazını da kılabilen, günü geldiğinde orucunu tutabilen bir hoşgörü alanına sahiptir.” Açıklamasını yaptı. Bu açıklama kemik AKP seçmenini kızdırdı. Kemik AKP seçmeni, ne demek içki de içmek namaz da kılmak diye tepki gösterdi. işin aslı AKP seçmeni, böyle bir ‘esneklik’ falan taraftarı değil, AKP seçmeni demokrasi demokratlık falan peşinde de değil. Bu tür söylem AKP’nin kemik seçmeninin pek de hoşuna gitmiyor.

CHP İstanbul’da iddialı olduğunu söylüyor. CHP’nin adayı Ekrem İmamoğlu ‘klasik CHP’li değilim’ iddiasında. İmamoğlu da seçilirse CHP rozetini çıkaracağını söyledi. Bu CHP seçmeninin hoşuna gitmedi. CHP’lilik kötü bir şey mi de neden seçilir seçilmez rozetini çıkarıyorsun, madem rozeti istemiyorsan bağımsız aday olsaydın, diye homurdanıyor CHP seçmeni.

Adayların pirince giderken evdeki bulgurdan olma ihtimali var gibi görünüyor.