Google Play Store
App Store

İzmir Barosu, 10 Aralık Uluslararası İnsan Hakları Günü kapsamında basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklamada, mültecilerin yardım çığlıklarına dünyanın gözünü kapattığı belirtildi.

İzmir Barosu: Mültecilerin yardım çığlıklarına dünya gözünü kapattı
Fotoğraf: BirGün

İzmir Barosu, 10 Aralık Uluslararası İnsan Hakları Günü kapsamında basın açıklaması düzenledi. İzmir Barosu binası önünde gerçekleştirilen açıklamayı İzmir Barosu Yönetim Kurulu Üyesi Avukat Erdem Oktar okudu.

Oktar, "Dünya genelinde ve Türkiye’de insan haklarının sistematik bir şekilde ihlal edildiği bir yılın muhasebesini yapmak zorundayız. 2024 yılı boyunca insan haklarına yönelik baskılar artarak devam etmiş; bireylerin eşit, özgür ve onurlu bir yaşam sürme hakları ciddi şekilde ihlal edilmiştir. İsrail’in Filistin’de gerçekleştirmeye devam ettiği soykırım ve Ortadoğu’dan Avrupa ülkelerine ulaşmaya çalışan mültecilerin yardım çığlıklarına gözlerini kapatan bir dünya ile karşı karşıyayız. Ne yazık ki, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nde temel hak ve özgürlükleri koruma taahhüdünde bulunan ülkeler, bu ihlalleri yalnızca görmezden gelmekle kalmamakta; aynı zamanda doğrudan veya dolaylı olarak bu ihlalleri gerçekleştirmektedir" dedi.

Türkiye’de insan hakları ihlallerinin sistematik hale geldiğini belirten Oktar, "Kadına yönelik şiddetle mücadelenin simgesi olan 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü sonrasında, hak savunucularına yönelik baskılar artmış; pek çok aktivist gözaltına alınmıştır. Barışçıl toplantı ve gösterilere katılan kişiler, yalnızca seslerini duyurmak isterken ağır idari yaptırımlarla karşılaşmış ve hukuki süreçlerle yıldırılmaya çalışılmıştır. İnsan hayatının değersizliği, Alsancak’ta 2 insanın yağmur suyuna temas eden elektriğin çarpması sonucu ölümünü ile de kendini göstermiştir" ifadelerini kullandı.

"NEFRET CİNAYETLERİNİN ZEMİNİ HAZIRLANMIŞ"

Siyasi iktidarın aile ve geleneksel değerleri koruma adı altında LGBTI artıları hedef gösterdiğine vurgu yapan Oktar, "LGBTI artılar hedef gösterilmeye; terörize edilmeye ve nefret söylemi ve ayrımcılığa maruz bırakılmaya devam edilmiştir. Trans artıların hormon tedavisine erişimi kısıtlanarak, sağlık hakkına açık bir müdahale edilmiştir. Yetkililerin LGBTI artı karşıtı söylemleri ise nefret söyleminin derinleşmesine neden olmuş ve toplumda artan nefret cinayetlerinin zeminini hazırlamıştır" şeklinde konuştu.

Halkın iradesinin gasp edildiğini dile getiren Oktar, "Gezi davası süreci ve sonrasında Anayasa Mahkemesi ve AİHM kararlarına rağmen hak savunucularının özgürlüklerinden mahrum bırakılması, Türkiye’nin demokrasi tarihinde bir utanç kaynağı olarak durmaya devam etmektedir. Milletvekili seçilmiş olmasına rağmen hukuksuz bir şekilde cezaevinde tutulan Can Atalay’ın durumu, adalet sistemindeki sorunların ve siyasi müdahalelerin boyutunu bir kez daha ortaya koymaktadır. Ne var ki ülkenin insan hakları karnesi her ne kadar zayıflarla dolu olsa da devam eden sayısız hak ihlalinin önüne geçmek için verdiğimiz mücadeleyi sürdürmeye devam edeceğiz" dedi.

"HAK İHLALLERİNE KARŞI MÜCADELE EDECDEĞİZ"

Oktar şunları dile getirdi: "İzmir Barosu olarak, herkes için onurlu bir yaşamı savunmaya; dil, din, ırk, cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği, mezhep, siyasi görüş, etkin köken ve benzeri hiçbir ayrım gözetmeksizin hakların korunması ve geliştirilmesi için dünyada ve Türkiye’deki tüm hak ihlallerine karşı kararlılıkla mücadele etmeye devam edeceğiz. Sesi kısılan yurttaşın sesi, nefesi kesilen toplumun nefesi olmak için mücadelemizi sürdüreceğiz. Ülkemizde ve dünyada hukukun üstün olduğu, kimsenin işkenceye, kötü muameleye, ayrımcılığa maruz kalmadığı, yasaların çağa ve insana uygun, ilerici bir şekilde tüm insanlara eşit şekilde uygulanabildiği bir toplumsal düzen için mücadeleye devam edeceğiz."