“Aman ağzımızın tadı kaçmasın!”

İşleyen bozulmasın diye, harekete geçmeyi engelleyen, insanı tepkisizliğe ve edilgenliğe çağıran böyle bir deyimimiz var, biliyorsunuz.

Oysa, ağzımızda kaçacak tat da kalmadı. Benzine, mazota, doğalgaza, elektriğe gelen zamlardan ağzımızın içi zehir gibi acı.

Bir de enflasyon var! Bakan Nebati, “Yüksek enflasyonu bir daha geri dönmemek üzere bu topraklardan def edeceğiz” dedikten bir gün sonra, TÜİK’in ağzından ona nanik yaparak 24 yılın zirvesini gören yıllık halinin yüzde 80’i de aştığını ilan eden enflasyon!

Ağzınızın tadı bozulmasın istiyorsanız A Haber izleyin!” diyenleri duymuşsunuzdur. Neden? İktidar medyası tozpembe bir memleket resmediyor da ondan.

***

BirGün ve Evrensel gibilerin manşetinde ise “ağız tadı kaçıran” haberler var: “İstanbul’da 4 kişilik bir ailenin yaşam maliyeti 23 bin 586 lira” olmuş! Emniyet gazetecileri ve meslek örgütü yöneticilerini fişliyormuş! CHP Milletvekili Utku Çakırözer’in Ağustos raporu basın özgürlüğü durumumuzun da enflasyon gibi olduğunu; seçimlere doğru gidilirken tehditlerin, saldırıların, yasakların, sansürün, cezaların artarak sürdüğünü gösteriyormuş!

Basın İlan Kurumu (BİK) Evrensel’in ilan hakkını bunun için iptal etti. Memleketin fotoğrafını tozpembe çekmeyen her medya kuruluşu ve gazeteci bu yüzden cezalandırılıyor!

Hâl böyleyken “İzmir’de ağız tadı” başlığı da nereden çıktı, değil mi?

Hafta sonunda, İzmir Gazeteciler Cemiyeti (IGC) ve Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) iş birliği ve AB’nin finansal desteği ile 3 yıldır sürdürülen bağımsız gazetecilik projesinin finali vardı.

Ağızda tat bırakan bir final!

Ağızda tat bıraktı, çünkü o kadar başarılı olmuştu ki, 3 yıl daha uzatıldı. Ağızda tat bıraktı, çünkü “aman ağzımızın tadı kaçmasın” deyiminde olduğu gibi atalete değil mücadeleye çağıran bir finaldi.

***

Sonuç bildirgesinde; “bağımsız ve özgür bir gazetecilik mücadelesi özgür ve demokratik bir toplum mücadelesinden ayrı düşünülemez” vurgusu yapıldı. “Siyasal iktidarların ve medya sahiplerinin, gazetecilerin bağımsızlık ve özgürlüğünü sınırlayan baskılarına karşı güçlü bir karşı duruş örgütlenmelidir. Bağımsız, özgür gazetecilik etkin ve sözde kalmayan yasal, anayasal güvence altına alınmalıdır. Siyasal partiler bunu programlarına almaya zorlanmalıdır” denildi. Gazetecilerin örgütlülüğünü “yerel, ulusal ve uluslararası dayanışma ağları örüp pekiştirerek” güçlendirme, “Bağımsız ve nitelikli haber üretimi için alternatif finansal destek modelleri geliştirme” çağrısı yapıldı. “Vatandaşların doğru ve gerçek haber talep eden bir bilinç ve duyarlılık düzeyine taşınması için çaba” sarf etmenin ve gazetecilerle vatandaşların doğru haber için birlikte mücadelesinin altı çizildi.

Böylesine güçlü ve önemli bir sonuç bildirgesinin gazeteciliği dert edinenlerin ağzına tat olmaması düşünülemez.

***

Ancak, fazlası da vardı. 91. İzmir Enternasyonal Fuarı ile eşzamanlı düzenlenen Terra Madre Anadolu Fuarı’nda bir etkinlikte konuşan Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’den “Başka bir tarım mümkün” çalışmaları kapsamında il sınırları içindeki 4658 çobana ulaşarak, “ne kadar süt sağıyor, ailesinde kaç kişi yaşıyor, ne kadar gelir elde ediyor” gibi bilgilerle kapsamlı bir “çoban haritası” hazırladığını dinledik. O çobanlardan alınan sütlerle ve kooperatifçiliği merkeze alan bir anlayışla şimdi İzmirli markasıyla dünya pazarlarına ulaşacak çeşitli peynirler ve etten makarnaya pek çok başka tarımsal gıda üretildiğini öğrendik. Bazılarını tattık…

Bir gazetecilik, bir de yerel yönetim başarısı… Ağız tadı için daha ne olsun!