İzmir’de art arda yükselen gökdelenler göğü deliyor
İzmir’de kentsel dönüşüm ve çok katlı binaların yapım süreçleri İzmir’i büyük bir şantiye alanına çevirdi. Bölgede yaşayan yurttaşlar ve odalar bu yapılara tepki gösterirken yenilerin yapılmaması çağrısında bulunuyor.
Aycan KARADAĞ
Kentleşme ve yapılaşma sorunları; ülkemizin her bölgesinde giderek artan nüfus yükü ve göç etkisi ile kontrolsüz biçimde büyümeye devam ediyor. Plansız kentleşme politikaları ile birçok kentimizin altyapısı tamamlanmazken, çevresel ektileri planlanmamış; çok katlı binalarla sarmalanmış çarpık yapılaşma da artarak devam ediyor. Bu kentlerden biri de İzmir. Kentsel dönüşüm ve çok katlı binaların yapım süreçleri İzmir'i büyük bir şantiye alanına çevirdi. Amerika Birleşik Devletleri'ndeki (ABD) Manhattan örneği baz alınarak 'Yeni Kent Merkezi' olarak belirlenen Bayraklı bölgesine Alsancak'tan aktarılmaya çalışılan ticari hayat faaliyetleri kapsamında gelişmeler yaşanıyor. İzmir'in gerçeği olan deprem ve Bayraklı'nın zemini noktasında tereddütler yaşansa da kolay bir şekilde gökdelenlerin yapımına imkân veriliyor. Şirket sahipleri gerek belediye meclislerinden gerekse bakanlıktan vize alarak çok katlı binalar dikiyor. İzmir’in Bayraklı, Bornova, Konak ve Karşıyaka ilçelerinde toplamda 28 gökdelen bulunuyor. Bu gökdelenlerden en yükseği Konak’ta bulunan 216 metre ile Mistral Ofis. Önümüzdeki yıllarda ise yeni 10 tane daha gökdelen yapılması planlanıyor. Yeni yapılacak binalarda en yükseği Bayraklı’ya yapılması planlanan Özkardeşler Tower. Kulenin uzunluğunun 250 metre olması planlanıyor.
HAVA KİRLİLİĞİ YAŞANIYOR
İlk olarak oda temsilcileriyle konuşarak yüksek katlı binaların kentte etkilerini konuştuk. Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Helil İnay Kınay, sağlıklı ve sürdürülebilir yaşam için kentleşme süreçlerinde de planlama aşamasından itibaren çevresel faktörlerin bir bütün olarak değerlendirilmesi gerektiğini söyledi. Yüksek katlı binalar ile ilgili yürütülen çevresel etki değerlendirme süreçlerinde, günlük 5 bin-6 bin kişilik nüfus üzerinden değerlendirmeler yapıldığını vurgulayan Kınay, şunları dile getirdi: “Kentlerimizde üstteki yapılaşma hızı ve biçimine çevresel altyapı iyileştirilmesi ve gelişimi yetişmiyor. Yaşanamayan kentler sürecine ilerliyoruz. İzmir Kenti su ve atık su şebekesi; kente sağlıklı ve temiz içme suyu sağlayan iletim ve arıtım altyapısı, oluşan atık ve atık suyun toplama ve arıtma sistemi ve bertaraf tesislerine baktığımızda kentin bu kapasiteyi taşıyamadığını yaşadığımız koku problemi, çöp problemi, her yağışta oluşan sel görüntüleri ile yaşıyoruz.”
Mimarlar Odası İzmir Şube Başkanı İlker Kahraman, yüksek katlı binaların kent estetiğinde nasıl bir etkisi olacağı üzerine bir çalışma yapılmadığını söyledi. Kahraman, “Kararlar değiştirilip serbest yüksekliklerden sınırlı yüksekliklere geçilse de önceki durumun ve bu durumun ne şekilde bir görüntü oluşturacağı ortaya konamamıştır. Oysa Hong Kong’ta yüksek yapılar yapılarken bu yapıların kentin rüzgâr almasına etkisi araştırılıp daha sonra karar verilmektedir. Japonya’da yüksek yapılar gölge düşürdükleri alanlar için gölge vergisi vermektedirler. Oysa bizde bu detayların hiçbirisi henüz aranmamaktır” diye konuştu.
ÇEŞİTLİ SAPMALARA NEDEN OLUYOR
Kahraman sözlerine şöyle devam etti: “Bu yeni yüksek yapılar ortaya çıktığında, zeminden kaynaklı sorunlarını çözmek için oldukça çok çaba sarf edeceklerdir. Miami’deki sert granit zemin yapısı sebepli yapılan yapılara benzer bir durum ortaya çıkmayacaktır. Yumuşak zeminde uzun kazıklar ile sürtünmeden yararlanıp yapılarımızı inşa edilmesine çalışılacaktır. Her ne kadar yoğunluklara göre oluşturulan yeşil alan miktarları ve oluşturulan yollar planda belli olsa da inşaat firmalarının 1+0 ve 1+1 daireler inşa etmeleri aslında hesaplarda çeşitli sapmalara neden olmaktadır.”
İZMİR’İN KENT KİMLİĞİ TEHLİKEDE
Şehir Plancıları Odası İzmir Şubesi Yönetim Kurulu tarafından yapılan açıklamada, “Parsel bazında onaylanan plan değişiklikleri aracılığıyla kentimizde yoğunluğun arttırıldığı, ancak artan nüfusun ihtiyacına yönelik mevzuat ile öngörülen donatı miktarının ayrılmadığı, planların bütünlüğünü bozucu nitelikte olduğu, mevcut ulaşım sisteminde yaşanan sorunları derinleştirdiği bilinen bir gerçektir” denildi.
Kent siluetinin, kentin uzaktan algılanarak, kent kimliğinin belirlenmesinde önemli bir kavram olduğunu kaydeden Şehir Plancıları Odası İzmir Şubesi Yönetim Kurulu, “İzmir’in geçmişten gelen liman kenti ve tarihi kent kimliği de gökdelenlerle birlikte kaybolmaya başlamıştır. Kuşkusuz plan bütününde belirli alanlarda plana altlık oluşturacak analiz ve sentezler sonucunda şehircilik ilkeleri, planlama esasları ve kamu yararı dikkate alınarak yüksek yapıların planlanması mümkündür. Bir bütünün parçasından kopuk belirli kesimlere rant sağlayan, ulaşım ve altyapıya yük bindirerek kamu kaynaklarının yok olmasına neden olan, kentin tarihi ve kültürel mirasının olumsuz etkilenmesine neden olacak iş ve işlemlerin merkezi ve yerel yönetimler inatla devam ettiğini görüyoruz” dedi.
DEPREMZEDEYE İZİN YOK GÖKDELENLERE VAR
Oda temsilcileriyle görüşmemizin ardından Bayraklı’da gökdelenlerin bulunduğu bölgeye giderek yurttaşlarla konuştuk. 30 Ekim tarihinde meydana gelen depremde evini kaybeden Türkan Değirmencioğlu’un binasının emsali düşürülmesinden dolayı hak kaybı olduğunu söylüyor. Değirmencioğlu, “Benim evim ile gökdelenlerin birisi ile aramda iki bina var. Evlerimiz proje alanı belirlendi. Bize zemin artı 5 kat verirken, ama şu an bölgemizde birçok gökdelenlere 40 kat veriyorlar. Bu çok büyük bir adaletsizlik. Bizim kayıplarımızla ilgili bir şey yapılmazken, gökdelen sahiplerine her türlü yardım yapılıyor. Bundan sonra yatay mimari yapacağız diyorlar ama bunu uygulamıyorlar. Burada gökdelenler yapılmaya devam ediyor. Bu gökdelenlerin arasında adete ‘şirinler evleri’ gibi kaldık” diye konuştu.
KÜÇÜK ESNAF BİTTİ, GÜNEŞİ GÖREMİYORUZ
Bayraklı’da 15 yıldır büfe işletmeciliği yapan Koray Keçeli, bölgedeki gökdelenlerin küçük esnafı bitirdiğini söylüyor. Keçeli, “Ben burada çay satıyorum. Bu gökdelenler olmadan önce bin tane satardım. Şimdi yarısını bile satamıyor. Millet bu gökdelenler Bayraklı’ya geldi, Bayraklı canlandı diyor. Bize faydası yok ki. Gelenler bütün işlerini gökdelenlerde yapıyor ve gidiyor. Sanki bizim gibi küçük esnaftan mı alışveriş yapıyor. Ekonomik olarak bize katkısı yok ve en önemlisi doğamıza yok.
Bunlar yüzünden güneşi göremiyoruz. Rüzgârı hissedemiyoruz” diye konuştu.