İzmir’in 1 Mayıs tarihi
1 Mayıs’ın ilk kez İzmir’de 1906 yılında kutlandığı iddiası, bir haber sitesindeki yazıyla deveran etmeye başladı. İddiaya göre; aslı bir sendikada olan Arapça yazılı bir belge, “1906’da Basmane’de bulunan işçi kıraathaneleri civarında 1 Mayıs kutlamasının yapıldığını bize aktarmakta”ydı
DR. ERKAN SERÇE
1886’da Amerika’nın Chicago kentinde 8 saatlik iş günü için 1 Mayıs günü başlatılan grevin kanlı bir şekilde bastırılması, ardından da tutuklanan işçilerden bir kısmının adil olmayan bir yargılama süreci sonrasında idam edilmeleri, sosyalizm ve emek tarihinde bir dönüm noktası oldu. 1889’da Paris’te toplanan II. Enternasyonal’de 1 Mayıs “Uluslararası İşçi Günü” olarak kabul edildi. 1 Mayıs, işçi sınıfının tüm emekçilerle beraber uluslararası dayanışma ve birlik günü olmasının ötesinde, emekçi haklarının genişletilmesi ve giderek emekçilerden yana yeni bir düzenin kurulması için sembol haline geldi. Bu nedenle, 1 Mayıs’ın tarihi, emekçilerin hak ve talepleri konusunda bilinçlenmesinin tarihiyle özdeş görüldü. Böylece hâlihazır toplumsal mücadelenin, hak ve özgürlük taleplerinin bir gelenek içine oturtulmasına hizmet edecek bir kimlik öğesi olarak değerlendirildi.
Eldeki belgeler, 1 Mayıs’ın ilk kez 1909’da Üsküp’te kutlandığını, ertesi yıl İstanbul emekçilerinin kutlamalara katıldığını göstermektedir. Peki, İzmir’de durum nedir? Bu sorunun yanıtını aramadan önce, Osmanlı Devleti’nde ilk 1 Mayıs’ın İzmir’de kutlandığı konusunda, 2000’li yıllarda ortaya atılan iddiayı ele almak gerekiyor.
İLK 1 MAYIS İZMİR'DE Mİ KUTLANDI?
1 Mayıs’ın ilk kez İzmir’de 1906 yılında kutlandığı iddiası, bir haber sitesindeki yazıyla deveran etmeye başladı. İddiaya göre; aslı bir sendikada olan Arapça yazılı bir belge, “1906’da Basmane’de bulunan işçi kıraathaneleri civarında 1 Mayıs kutlamasının yapıldığını bize aktarmakta”ydı. Belgenin çevirisi şöyle verilmektedir:
“Yurtsever Kardeşlerim!
Şerefli Gazete Çalışanları!
Haberiniz olsun ki,
1 Mayıs Dünya İşçileri Bayramı münasebetiyle amele kıraathaneleri civarındaki tren istasyonu mevkiinde toplantı ve gösteri vardır.
Dernek (Cemiyet) Reis Vekili Celil ve İsameddin Efendi. 1906”
Belge’de toplantı yeri olarak İzmir veya Basmane adı geçmemesine rağmen, “amele kıraathaneleri civarındaki tren istasyonu mevkiinde” ibaresinden, çağrısı yapılan 1 Mayıs kutlamasının Basmane İstasyonu yakınlarında, işçi kıraathaneleri civarında yapıldığı sonucuna varılmıştır. Bir kartpostaldan, Kordon’da bir tane hamal kahvehanesi bulunduğunu biliyoruz. Yazıda her ne kadar “o mahalde amele kıraathanelerinin mevcut olduğunu tarihsel kaynaklar bize aktarmaktadır”, denmekteyse de, o dönemde Basmane yakınlarında, hatta İzmir’de “işçi” kıraathanesi – ki kıraathane sözcüğü İzmir’de bir-iki yer hariç kullanılmamıştır – olduğunu dair bir bilgi yoktur. Ayrıca belge, kutlamanın kıraathanelerin olduğu yerde değil, tren istasyonu mevkiinde yapılacağını söylüyor. Belgede ‘istasyon’dan kastedilen yerin Basmane Garı olduğunu düşündürtecek başka bir bilgi de yoktur. (Bu arada tarihsel bir belge olduğu ileri sürülen pusula içeriğinin, ilgililere 1 Mayıs için çağrıyla sınırlı olduğunu, bunun kutlamanın kanıtı olamayacağını da hatırlatmak isterim.)
Çağrı pusulasının neden Arapça yazıldığı açıklanması cevabı verilmesi gereken bir başka sorudur. Yazıda buna iki ayrı etkenle açıklama getirilmeye çalışılmıştır: “Birinci etken 1906 gibi çok erken bir tarihte II. Abdülhamit’in hafiyelerinden ve jurnalcilerinden kurtulabilmek için bildirge Arapça kaleme alınmış olabilir. İkinci ve akla daha yatkın etken ise Basmane ve civarında 19. yüzyıl itibarıyla Kireçlikaya’daki Dana meydanı civarında ikamet eden Afrika kökenli amelelere bir çağrı olarak düzenlenebileceği.”
İlk açıklama, jurnalcilerin Arapça bilmediği, buna mukabil işçilerin Arapçayı okuyabilecek kadar eğitimli olduğu savına dayanmaktadır. Ne yazık ki bunu doğrulayabilecek bir istatistik veya monografik çalışmadan mahrumuz. Ancak II. Abdülhamit döneminde jurnalcilik üzerine yapılan çalışmalar, bize valilerden öğretmenlere, bürokratlardan askerlere uzanan bir mesleki dağılım tablosu sunmaktadır. Ayrıca o dönemde her türlü yabancı dilde yayını sansürden geçirmekle görevli heyetler olduğunu biliyoruz. Benzer durum, Kireçlikaya civarında yaşayan zenci ameleler için de geçerlidir. Vaday, Bagirmi ve Bornu gibi Orta Afrika bölgeleri, Yukarı Nil ve Batı Sudan’dan İzmir’e getirilen kölelerin ancak bir kısmının ana dili Arapçadır. 1900’lerin başında İzmir’de yaşayan siyahi vatandaşlar ise azat edilmiş kölelerin en az ikinci kuşağındandır. O yıllarda kentin en yoksul kesimlerinden birini oluşturan Afrika kökenli vatandaşların, okuma-yazmanın ötesinde, eğitim durumlarını Arapçayı öğrenecek düzeyde ilerlettiklerine dair bilgimiz yoktur.
Metnin neden Arapça kaleme alındığını, yukarıdaki zorlamaları yapmadan önce, daha basit açıklayabiliriz: Metin, İzmir veya Türkçe konuşulan başka bir yerde değil, Arapça konuşulan, muhtemelen Hicaz demiryolu üzerindeki istasyonların üzerinde bir yerleşim yerinde yapılacak 1 Mayıs kutlama çağrısıdır. Ayrıca tarihin 1906 olduğu da kesin değildir; sona eklenen tarihin, yazının alındığı kalemden ve yazıyı kaleme alan kişinin elinden çıkmadığı açıkça görülmektedir. Bir başka deyişle, tarih bir başkası tarafından, sonradan çağrı pusulasına eklenmiştir. Belgenin aslını görerek kullanılan kâğıt türünü de bilemediğimiz için, fotokopi veya dijital kopyaya bakarak belgenin Osmanlı dönemine ait olduğunu bile söylemek mümkün değildir. Son bir soruyla konuyu kapatalım? 1906 gibi II. Abdülhamit yönetiminin baskıcı uygulamalarının zirvesine ulaştığı bir yılda, İzmir’in en işlek bir bölgesinde, kamuya açık 1 Mayıs kutlaması yapan ve isimlerinden Müslüman olduğu anlaşılan, üstelik de bir cemiyet altında örgütlenen insanlar, II. Meşrutiyet’in ilanı sonrasında, “Hürriyet” günlerinde nereye kaybolmuşlardır?
İzmir’in sahip olduğu emekçi potansiyeli göz önüne alındığında, II. Meşrutiyet’in ilanı sonrasında, en azından “Hürriyet” günlerinde 1 Mayıs’ın kutlanmadığını görmek şaşırtıcıdır. İzmir’de yayınlanan gazetelerde her türlü bayramlar, törenler, resmi-gayri resmi toplantılar, protestolar, mesire faaliyetleri, anmalar vs. günü gününe izlenebilmektedir. Fakat bu gazetelerin hiç birinde 1909-1922 yılları arasında 1 Mayıs’ın kutlandığına işaret edecek, haber veya yorum bulunmamaktadır.
İZMİR'DE İLK 1 MAYIS
Yunanistan’ın işgalinden kurtuluşunu izleyen günlerde İzmir’in karşılaştığı yangın felaketine, kentsel nüfusunun üçte ikisini yitirmesi eşlik ediyordu; Yüzyılın başlarında 300.000-350.000 civarında tahmin edilen şehir nüfusu, 1923’te 25.000’i gayrimüslim olmak üzere 113.000 seviyesine gerilemişti. Kaybettiği nüfusun içinde, iktisadi faaliyetlerde etkin olan gayrimüslim sermaye sahiplerinin yanında, özellikle imalat sanayiinde baskın olan çok sayıda emekçi de bulunuyordu. 1923’te İzmir’de mevcut işçilerin 10.000-15.500 arasında olduğu tahmin edilmektedir. Hiç kuşkusuz üzüm ve incirin işleme mevsiminde, çevre yerleşimlerden gelen ve diğer zamanlarda evde oturan kadın ve çocuk çalışanların katılmasıyla bu sayı katlanıyordu. Bu koşullarda toplanan İzmir İktisat Kongresi’ne sunulan işçi gurubu taleplerinin içinde, 1 Mayıs’ın işçi bayramı olarak kanunen kabulü maddesi dikkati çekiyordu. 1 Mayıs’ın İşçi Bayramı olmasını, işçi ve sanayi kesimi oybirliğiyle, tüccar ve köylü kesimi ise çoğunlukla kabul etmişti.
İzmir’de Emekçilerin 1 Mayıs kutlaması için ilk adımı, gazete aracılığıyla “Amele Kardeşleri Davet” başlığıyla yayınladıkları ilanla, 1 Mayıs Amele Bayramı’nın yaklaşması nedeniyle, bu konuda görüşmek üzere işçi örgütlenmelerinden belirleyecekleri ikişer temsilciyi 23 Nisan 1923 akşamı, Ali Paşa Meydanı’nda bulunan Tütün Amele Cemiyeti merkezine göndermelerini istemekti (Ahenk, 20 Nisan 1923). Toplantıda bayramın organizasyonu için Tütün Amele Cemiyeti, Tophane, demiryolu, liman, salapurya, mavna, araba, incir tütün ve kömür işçilerinden oluşan bir komiserler heyeti oluşturuldu. Heyet, İzmir’deki bütün işçilere, çeşitli kurumlarda çırak ve gündelikçi olarak çalışanlara 1 Mayıs günü saat ikide toplantı çağrısında bulundu (Ahenk, 30 Nisan 1923).
1 Mayıs günü bayram Namazgâh meydanında başladı; ellerinde bayraklar, önlerinde askeri bando yüzlerce işçi, saat üçte hareket ederek Tilkilik’ten Basmane’ye indiler. Oradan Keçeciler, Arasta, Kemeraltı yolunu takip ederek Konak Meydanı’nda Hükümet önüne ulaştılar. İşçilerin temsilcisi olarak belirlenen bir heyet hükümet konağında Vali’yi, kışlada da merkez kumandanını ziyaret ettiler. Vali (Abdülhalik Renda), yanında İzmir Milletvekili Tahsin, Jandarma Kumandanı Emin, Mektupçu Halit ve diğer vilayet görevlileriyle kapıya kadar inerek işçileri selamlayarak teşekkür etti. Bu sırada işçi temsilcisi Nevzat Ekrem bir konuşma yaparak, Avrupa’da işçilerin hakları için mücadelede birçok baskıya uğradıklarını, zulüm gördüklerini; Türkiye Halk Devleti’nin ise Türkiye işçileri için haksever bir tavır sergilediğini belirtti. Vali, işçilerin mesut tezahüratından memnuniyet duyduğunu, bunu hükümete bildirmekten mutluluk duyacağını ifade etti. Ardından tophane işçisi tarafından hazırlanan toplu ve süslü otomobil üzerine çıkan tophane işçilerinden Mehmet de şunları söyledi:
“Arkadaşlar, yoldaşlar! Bu asır demir devridir. Bu devir ise devletler için sanayi gücüne ihtiyaç gösterir. Şu harabe olan vatanın minareleri yanında onları kurtaracak fabrika bacası görmeliyiz. Ancak o zaman memleket saadete doğru gidecektir. Çekiç ve örsün arasından çıkan her kıvılcım memleket için parlak birer sanat yıldızıdır. İstiklal Harbi’nde ordumuzun topu var, kaması yok, tüfeği var, mekanizması yoktu. Hâlbuki karşısındaki düşman asri bir şekilde donatılmış bir orduydu. Biz de buna karşılık harabelerden müteessir olmayan, ebedi bir azim ve imanla kuşanmıştık. Fakat azim ve imanın yüksekliği kâfi değildi. Topa, tüfeğe ve cephaneye muhtaçtık ve bunu herkes hissetti. Silahlarımız kalpleri olan en önemli kısımlarından ayrılınca mavzerler sopa, topların da bir soba borusundan farkı kalmamıştı. Fakat ilahi bir kudretle yaratıcı bir kuvvet doğdu ki o da (İşçi) hem de bir avuç imalat-ı harbiye işçisinden ibaret fedakâr bir zümre.
Düşmanlar mahvımıza doğru yürüdükleri buhranlı bir zamanda vazifesini müdrik olan hakiki vatanperver sıfatıyla mukaddesatımızdan bile üstün tuttuğumuz işimizde katiyen gevşeklik göstermedik. Gece ve gündüz çalıştık. En nihayet arzumuza nail olduk; yiğitlerden oluşan ordumuz asri bir şekilde donatıldı. O da manen ve maddeten hayat bulunca önüne geçilmez bir aslan gücüyle kükredi, bir ölüm fırtınası gibi esti, düşmanı kahretti, denize döktü… Yaşasın Ordu, yaşasın hamiyetli İşçiler! Sanatkârlar!”
İşçiler daha sonra Hisar Camii yakınlarında bulunan belediyeye geçtiler. Demiryolu işçilerinden Ziya, işçilerin duygu ve düşüncelerini Belediye reisi Şükrü Kaya’ya aktarmış karşılığında da Şükrü Kaya İzmirliler adına işçilere teşekkür etmişti. Daha sonra Punta (Alsancak) yönüne doğru ilerleyen işçilerin kutlamaları akşamüzeri sona ermişti (Ahenk, 3 Mayıs 1923).
1924 1 Mayıs’ı kutlamaları konusunda basının, bir önceki yıl gösterdiği ilgiyi kestiği anlaşılıyor. Ankara hükümeti her türlü kutlamayı yasaklamış olmasına rağmen, İstanbul’da Umum Amele Birliği ve Ankara’da İmalat-ı Harbiye işçileri tarafından sınırlı da olsa kutlama yapılmıştı. Bir yıl önceki kutlamadaki ayrıntılara sahip olmasak da İzmir’de de 1 Mayıs’ın benzer şekilde kutlandığını öğreniyoruz. Konuyla ilgili haber kutlamayı tek cümlede özetlemiş: “Bugün 1 Mayıs münasebetiyle işçi kardeşler bayraklarla çalgılarla şehrimizde bayram kutlamasında bulunmuşlar, Hükümet ve Kışla önlerine giderek Hükümet ve orduya arz-ı hürmet eylemişlerdir ( Ahenk, 2 Mayıs 1924).”
1924 yılındaki bu kutlama, 1970’lere kadar 1 Mayıs’ın ‘İşçi Bayramı’ olarak kamusal alandaki son kutlaması oldu. 1925’te Şeyh Sait Ayaklanması sonrasında çıkarılan Takrir-i Sükûn Kanunu uyarınca, açık alanlarda kutlamalar yasakladığı gibi, kapalı alanda yapılan kutlamalar da toplu tutuklamalarla karşılaştı.
1970'LERDEN GÜNÜMÜZE 1 MAYIS
Türkiye emekçilerinin 1 Mayıs mücadelesi az veya çok, sonraki yıllarda da devam etti. Türkiye tarihi bunun örnekleriyle doludur. 1970’li yıllarda hızlanan toplumsal mücadeleler sonucunda 1976’da Emekçiler yeniden kamusal alanlarda bayramlarını kutlamaya başladı. 1977’de 1 Mayıs’ın İstanbul’da Türkiye’nin yaşadığı en büyük katliamlardan birine sahne olması emekçileri yıldırmadı. Ertesi yıl İstanbul’da Taksim Meydanı’nda yüzbinlerce kişinin katılımıyla kutlanan 1 Mayıs’a İzmir’deki kutlama eşlik etti. İzmir’deki kutlama, Basmane Meydanı’nda başlamış, katılanların Fevzipaşa Bulvarı yoluyla geldiği Cumhuriyet Meydanı’nda mitingle sonlanmıştı.
1979’da İstanbul’da yasaklanan ve ancak korsan gösterilerle anılan 1 Mayıs’ın kutlamalarının ana adresi İzmir oldu. İzmir’de iki farklı grubun, iki farklı yerde gerçekleştirdiği kutlamaların ilki, Konak’tan başlayan yürüyüşle Cumhuriyet Meydanı’nda noktalanan kutlamaydı. 80.000 kişinin katıldığı kutlamaya damgasını vuran, o sırada Maden-İş genel başkanı olan, DİSK’in kurucusu ve eski genel başkanı Kemal Türkler’in konuşmasıydı. Diğer kutlama Karşıyaka’da Naldöken’de toplanan yaklaşık 10.000 kişilik grubun yürüyüşüyle başlamış, Anıt alanındaki mitingle son bulmuştu. 1980’de sıkıyönetim şartlarında büyük şehirlerde 1 Mayıs kutlamaları yasaklandı. DİSK’in önayak olduğu tek kutlama Mersin'deydi. 1 Mayıs İzmir ve diğer şehirlerde ise sadece korsan gösterilerle anılabildi. Sonrası malum; askeri darbe ve sonrasında yıllarca süren olağanüstü koşullarda bırakın anmayı, 1 Mayıs’ın lafzı bile baskılara yol açıyordu. Ta ki 1991’e kadar… Konak’ta, bugünkü Pier’le sınırlandırılan 1 Mayıs kutlamaları sokaklara taştı. Ve nihayet 27 Nisan 2009’da 1 Mayıs “Emek ve Dayanışma Günü” olarak tatil günleri arasına girdi. O yıldan itibaren kutlamaların merkezi olan Gündoğdu Meydanı, bu yıl “mücbir sebeple” büyük olasılıkla boş kalacak.
Meraklısına okuma önerileri:
Zafer Toprak, Türkiye’de İşçi Sınıfı 1908-1946, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul, 2016.
Mete Tunçay, Türkiye’de Sol Akımlar, 2 Cilt, BDS Yayınları, İstanbul, 1991.
M. Şehmus Güzel, Türkiye’de İşçi Hareketi 1908-1984, Kaynak Yayınları, İstanbul, 1996.