… ile şiirlerimiz kırk yıl önce Birikim dergisinde buluştu, özenle alan açan Murat Belge’nin sayesinde. Şiiri bıraktığını söyleyince sarsıldım: “Kimisi şiir yazdığı halde şair olamaz, sen yazmasan da şairsin.” Ne zaman karşılaşsak “Şiir?” derdim; o da gülümseyerek “Bıraktım, kabullenemiyorsun,” derdi. “Er geç yine yazarsın, umarım.”
Yirmi yıl aradan sonra şiir yazdığını görünce çok sevindim, arayıp okuru olarak teşekkür ettim.

Zihni zengin, gündelik yaşayışı yalın, sanırım az kişiliydi. Benim ‘topluma sorumluluk’ adına ihmal ettiğim içe dönüklüğe o kendisinde sahip çıkmayı başarmıştı. (Her yeğlemin artı ve eksileri olur.) Son yıllarda Gezi Direnişi vb. bağlamında karşıt noktalarda yer aldık, ama okuru olmayı sürdürdüm.
Akciğer kanserinden haberim yoktu, 13 Temmuz akşamı ölüm haberini alınca inanamadım. Cenaze töreni yapılmış bile.

Şiir ve öyküleri özgün, güçlüdür. Hiç sempozyum düzenlendi mi, bilemiyorum. Toplu Şiirleri ile Toplu Öykülerine gerek var. Birkaç şiirini İngilizceye çevirmiştim. Otuz yıl önce yazdığı Esther Kyra adlı ilginç senaryosunun İngilizcesi hazır; umarım filmi yapılır.

İzzet’in zarif hayat arkadaşı Seçkin Yasar sevip saydığım bir başka değerimiz; başta kendisi olmak üzere İzzet Yasar’ın tüm sevenlerine, okurlarına sabır dilerim –yani kendime de.

Nice kuşaklar okunsun yapıtları. İyi ki yazdı. Ne mutlu ona, ne mutlu bize.

Yasar. Yasama yetkisi vardı, yapıtlarıyla; okundukça o yetkisi sürecek, her türlü fermana rağmen.