Diyarbakır’da çocukları kullanarak yapılan sosyal deneyin yanlışlığından bahsetmeme herhalde gerek yok. Hesapta karnının aç olduğunu söyleyen bir genç, gidip çalışan çocuklardan yemek istiyor, onlar da büyük bir nezaketle yemek ısmarlıyordu. Bu olay sosyal medyayı ikiye böldü. İlkin çocuklara bravo diyenler, duygulananlar, böyle şey ancak Diyarbakır’da olur diye böbürlenenler çıktı. Sonra benim gibi oyunbozanlar belirdi. Onların da tezi çocukların böyle bir teste tabi tutulamayacağı, bu şekilde teşhir edilmeyeceğiydi. Bu olayın aslen kurgu olduğunu düşünsem de kanıtlayacak argümanım yok. O yüzden sosyal medyanın tetiklediği bu kontrolsüz sosyal deneylerin kötü sonuçları olmadan bitmesini dilemekten başka çare yok.

Söze gündemdeki bir “sosyal deney”den girdim ama hepimizin içine dahil olduğu başka bir sosyal deneyle devam edeceğim. Bu sosyal deneyin kobaylarından biri olarak fanusumuzun tepesine doğru bakalım istiyorum bu haftaki Köşe Vuruşu’nda.

MALZEMESİ İNSAN OLAN BİR DENEY

Twitter CEO’su Jack Dorsey, New York Times’ın The Daily isimli podcast şovunda Michael Barbaro’nun konuğu olmuş. Twitter’ın hatalarını odağına alan programda Dorsey’nin zaman zaman sorulara tam bir cevap veremediğine tanık oluyoruz. Söyleşinin bir yerinde diyor ki “Twitter bizim icat ettiğimiz bir şey değil keşfettiğimiz bir şeydi. Biz de ipliği çekmeye devam ettik. Ne olması ya da olmaması gerektiği konusunda gerçekten belirli bir niyetimiz yoktu.” Buradan anladığım pek çok sosyal medya platformu gibi Twitter da yol üstünde gelişerek giden bir organizasyon. Zaten bütün teknolojiler böyle gelişmiş, bunun ne zararı olabilir ki diyebiliriz. Ancak atlamamız gereken şu ki, bu teknolojinin ana malzemesi doğrudan insanlar ve toplum. Dolayısıyla gönüllü olarak bir deneyin içine girmiş gibiyiz. Arap Baharı’ndan Occupy eylemlerine Brexit’ten Donald Trump gibi birinin Amerika Başkanı olmasına giden yolda sosyal medyanın rolü üzerine düşündüğümüz zaman bu ilginç deney biraz daha berraklık kazanıyor.

JACK’İN VİZYONU

Michael Barbaro aynı söyleşide, “Jack, bize Twitter’ın geleceği için bir vizyon verebilir misin? Bu vizyonda teşvikler ve algoritmaların çalışma biçimi neye benzeyecek?” diye soruyor. Jack Dorsey’nin bu soruya cevabı ilginç. Çeviri teknolojisi ve gerçek zamanlı çeviri eğilimleriyle ilgili gelişmelerin kendisini heyecanlandırdığını söylüyor. Böylelikle dünyadaki herkesin gerçek zamanlı olarak kendi dilleriyle yazmalarına rağmen birbirlerini anlayacakları bir platform düşlüyor. Barbaro “Yani bu yolla Twitter dünyadaki daha fazla iyi insanın yansıması olacağını mı düşünüyorsunuz, bunun Twittter’daki nezaket sorununu çözeceğine mi inanıyorsunuz?” diye ısrar edince de “Çözer demiyorum ama” diye başlayarak toplulukları, ulusları ve kültürleri kapsayan sorunları daha fazla insanın konuşacağını söylüyor. Pek katılmasam da bu konuda oldukça iyimser görünüyor. Söyleşinin ilerleyen bölümlerinde Jack Dorsey’nin algoritmalardaki sorunların farkında olduklarını, algoritmaların ileride daha şeffaf olacağını hatta herkesin kendi algoritmasını belirleyeceği bir düzenleme için çalıştıklarını söylüyor.

Bu tartışmaların son sosyal medya düzenlemesiyle Twitter dahil sosyal medya platformlarının “kapatılma” tehlikesi içinde olduğu bir ülke için lüks olduğunu düşünebiliriz. Hatta pek çok hatalı yargı kararının Twitter’daki tepki sayesinde düzeltildiğini örneklerle ortaya koyabiliriz. Evet, kesinle bardağın bir dolu tarafı var. Onu Türkiye’ye özel olarak kaybetme riskimiz de var. Ancak bütün bunlar, sosyal medya platformlarıyla ilişkimizin de aslında bir sosyal deney olduğunu görmemize engel değil. Bu teknolojinin çok başındayız. Sonuçlarından onu kurgulayanlar dahil kimse emin değil. Dolayısıyla onun içindeki davranışlarımız da, sonuçları üzerine de daha fazla düşünmemiz gerek. Bu konuda yolun çok başındayız. Tıpkı Jack Dorsey’nin dediği gibi ipliği çekmeye devam ediyoruz. Umarım çektiğimiz bu ip bizi şimdiye kadar olduğu gibi bölmeye değil de birleştirmeye vesile olur.