Fransız filozof ve müzikolog Vladimir Jankélévitch’in ‘İroni’ kitabı kavramın tanımıyla ilgili sorulara cevap aradığı gibi, tarihsel süreçte Batı felsefesiyle etkileşimini de anlamaya çalışıyor. İroninin sanat ve edebiyatla ilişkisi üzerinden kavramın gerçekle, alayla, sinizmle olan bağını ortaya koyuyor.

Jankélévitch'ten ‘İroni’ üzerine bir sorgu

İLKE KAMAR

Soren Kierkegaard İroni Kavramı kitabında, Sokrates metinlerine göndermelerle ironinin içeriğini tartışırken ‘Napolyon mezarını’ gösteren bir gravürden yola çıkar: “İki ağaç mezarın üzerine eğilmiştir. Görüp görülebilecek her şey bundan ibarettir. Ancak bu iki ağacın arasında bir boşluk vardır ve göz bu boşluğun sınır çizgisinde dolaşırken Napolyon birden görüntüye girer ve artık onu görünmez kılmak olanaksızdır. Onu bir kez gören göz bundan sonra onu görmeden edemeyecektir. Aynı şey Sokrates’in cevapları için de geçerlidir. İnsan ağaçları nasıl görüyorsa onun söylemini de öyle duyar; ağaçlar ağaç olduğu gibi, onun sözleri de bildiğimiz ve anladığımız sözlerdir. Nasıl ki Napolyon’un varlığını belli eden tek bir dal bile yoksa, sözlerde başka bir anlam olabileceğinin ipucunu veren bir tek hece yoktur. Ama en önemli şeyi gizleyen aslında bu boşluktur.”

Kierkegaard Sokrates’in düşüncesini yani ironinin özünü anlamaya çalışırken ironiyi hiçlikte ortaya çıkan bir varlık olarak değerlendirir. Aşırı ironi kullanımının yarattığı anlam kapalılığı ironinin pozitif gerçekliğini ortaya koymanın imkânsızlığıdır ona göre. Benzer şekilde Hegel de Kierkegaard gibi ironiyi olumsuzlayan bir felsefik yaklaşımda bulunur. Hegel’in gözünde ironi her zaman hoşnutsuzluk ifade eder ve ironistleri alaycı bir yaklaşımla eleştirir.

TARİHSEL SÜREÇTE İRONİ

Kökleri Antik Yunan’a dayanan ve önce söz sanatlarında kendini gösteren ironi kavramı tarih boyunca üzerinde tartışılan, tanımlanmaya çalışılan derinlikli bir konu olmuştur. Kavramın tanımının değişime uğramasının yanında felsefe, sanat, tiyatro ve edebiyat gibi farklı disiplinler ironi kavramını kendi bakış açılarıyla yeniden yorumlar. İşlevi, neden önemli olduğu ya da neden önemsiz olduğu gibi sorulara cevap ararlar. İroniyi retorik aracı olarak değerlendirenler kadar felsefi bir kavram olarak ele alanlar da olur. Platon, Aristoteles, Cicero ve Quintillan, Hegel, Kierkegaard, Nietzsche, Goethe, Mikhail Bakhtin, Derrida, Umberto Eco, Friedrich Schlegel gibi isimler ironi kavramını birçok açıdan anlamaya çalışır. İroni ile ilişkin literatürün Platon’un Sokrates figürüyle başlamasıyla ilgili bir uzlaşma olsa da sonraki dönemlerde kavrama farklı anlamlar yüklenir. Başlangıçta sözlü ironi varken sonraları durum ironisi, dramatik ironi, romantik ironi kavramları ortaya çıkar. Yeni tanımlar yeni tartışmaları tetikler. Geçen yüzyıl ise ironiyle ilgili yeni bir tanım ve tartışma penceresi açar: İroni retorik ve felsefi bir yaklaşımdan uzaklaşır, sanat eserinin yapısını anlamaya yönelik bir araç olur.

İşte o yüzyılda yazılmış bir kitap kısa süre önce Yunus Çetin çevirisiyle Metis Yayınları tarafından yayımlandı. Fransız filozof ve müzikolog Vladimir Jankélévitch’in ‘İroni’ kitabı kavramın tanımıyla ilgili sorulara cevap aradığı gibi, tarihsel süreçte Batı felsefesiyle etkileşimini de anlamaya çalışıyor. İroninin sanat ve edebiyatla ilişkisi üzerinden kavramın gerçekle, alayla, sinizmle olan bağını ortaya koyuyor.Jankélévitch’in ironiyi müziğe özel atıflarla anlatma uğraşı kitabı benzerlerinden ayıran dikkat çekici özelliği olarak karşımıza çıkıyor. Ama kitapla ilgili okuyucunun dikkat etmesi gereken nokta: Jankélévitch’in ironi kavramını ele alırken verdiği örneklerde felsefenin, edebiyatın, sanat tarihinin tüm dehlizlerine girip çıkması, birçok kavramı ve yapıta değinmesi. Bu açıdan okuyucunun yazarı anlama noktasında daha fazla çaba göstermesi gerekebilir.

İRONİNİN ÜSTTEN BAKAN ALAYSILIĞI

Kitabın girişinde ironinin tarihsel gelişiminden başlayarak Sokrates’in İroni üzerine oynadığı rolün önemi üzerinde duruyor ve ironiye yüklenen anlamları sorguluyor Jankélévitch. Ona göre Sokratik ironiden sonra ‘kinik bir küstahlık’ çıkar sahneye. Ve bu ‘hezeyanlı bir ironiden’ başka bir şey değildir. Aynı zamanda ironinin gizemine, nihilizme varan yanına ve romantik ironinin aşırılığına da dikkat çekiyor. Dahası ironinin konformizm yaratmadaki tutumu üzerine de yoğunlaşıyor. Örneğin Jankélévitch Alman romantizminin önemli temsilcilerinden Friedrich Schlegel’in ‘Lucinde’ romanında işlediği bedenin günahlarından arınması, kutsal adalet gibi kavramlar üzerinde duruyor: “Tüm bu retorik, tüm bu zekâ oyunları en nihayetinde cılız ve renksiz bir salon eklektizmine meşruiyet kazandırmayı amaçlamaz mı? Blöfler ardı ardınca sıralanır hangi gayeyle? Bir bağdaştırmacılık köklü konformizmin arka planında baş gösteren romantiklerin ‘iğneleme’leri, üstünkörü bir ütopya, dilin nükteli inceliği olarak kalır.”

MUĞLAKLIKLA İLLÜZYON ARASINDA!

Yazara göre İroni, sadece ideolojik yönelimleri temsil etmez, simgesel, metaforik bir işlev de görür. Hafifseme, saldırı, ironik satir ve bilgiçlik taslayan çıkarımlar ironiyle karşılaşanı sarhoş edici bir bilince sürükler: “İroni patavatsız, samimi ve bayağı gülünçlülüğe karşı durur. İroninin ihanetiyle gülmenin açık yürekliliği arasında uzlaşma sağlamak mümkün değildir. İroni gülmeye yanaşmaksızın güldürür, eğlenmeksizin, soğukkanlı bir şekilde alay eder; dalga geçer geçmesine ama ağır başlıdır.”

İroni kavramını farklı bağlamlarda inceleyen Jankélévitch kavramı müzikle işkillendirirken özellikle Fransız besteciler Claude Debussy, Maurice Ravel ve Eric Satie’nin müziğindeki ironik göndermeler üzerinde duruyor. Ona göre en ironik neşeli besteler Debussy bestelerinde karşımıza çıkar. Bestecinin başından sonuna kadar ara vermeden suyun hızlı devinimini tasvir ettiği ‘Altın Balıklar’ eserini şöyle yorumlar:

“Debussy’nin ‘Altın Balıklar’ı hızı daha o zaman müjdeleyen genel olarak da romantik fantazmagorinin tüm devridaim makinesi, daha ziyade bu can sıkıntısının dağıtıp bilinci hız yoluyla sersemletmek üzere bestelenmemiş midir? Can sıkıntısı ironik birliktir, kendi kendisini geçersiz kılan baş dönmesidir; bir ikindinin biteviliği, ciddiyet taşıyan bir neşeli beste, şehvetsiz kutluluk, yüzeysel derinlik olarak, daima açgözlü ama daima zor beğenen, iç kararması, kof görüntüler arasında dolaştırır bizi.”


Felsefe, edebiyat, sanat ve düşünce tarihinde sürekli değişen ve üzerinde tartışılan bir kavram olarak ironinin bugün de aynı alanlarda etkisini görmek mümkün. Dijital bir çağda, saniyeler içinde milyarlarca içeriğin dolaşıma sokulduğu ve etkileşime girdiği, baskıların görünür/görünmez bir şekilde devam ettiği bir zamanda ironistleri ve ironilerini konuşmayı sürdüreceğiz. Bu açıdan Jankélévitch’in cevap aradığı sorular, bugün de güncelliğini koruyor.

Yararlanılan Kaynaklar

Cogito Dergisi, İroni Sayısı 57,2018.
Soren Kierkegaard, İroni Kavramı, İmge Kitabevi, 2009.
Oğuz Cebeci, Komik Edebi Türler Parodi Satir ve İroni, İthaki Yayınevi,2008.