Japon kültüründe duyguların dansı
Japonya ile Türkiye arasındaki diplomatik ilişkilerin 100’üncü yıldönümünde Sakakura, Japon ressam Hokusai için bir performansla sahnelendi. Sakakura, Japon kültüründe hareketin duygunun derin bir ifadesi olduğunu söyledi.
Ümit GÜÇLÜ
Sanatçı Katsumi Sakakura, Japon ressam Katsushika Hokusai’nin 260’ıncı doğum yılında onun hayatındaki iç çatışmaları, dans ve dövüş sanatlarının bir karışımı olan ‘geibu’ aracılığıyla tasvir eden performans gerçekleştirdi. Japonya ile Türkiye arasındaki diplomatik ilişkilerin 100. yıldönümünde, ENKA Sanat ile İstanbul Fringe Festival iş birliğinde düzenlenen ‘The Life of Hokusai (Hokusai’nin Hayatı)’ gösterisi beğeniyle karşılandı. Etkinliğin ardından Katsumi Sakakura ile Katsushika Hokusai’yi ve Japon kültürünü konuştuk.
Katsushika Hokusai’nin hayatını ve eserlerini araştırırken sizi en çok etkileyen ne oldu?
Araştırmamda beni en çok şaşırtan şey Hokusai ile ne kadar çok benzerlik bulduğumdu. En etkileyici olanı ise eşini 29 yıllık bir evliliğin ardından kaybetmiş olmasıydı. Bu, evliliğimin 29’uncu yılında eşimin çok tehlikeli bir operasyon geçirdiği ve onu kaybetme korkusuyla yüzleştiğim bir zamana denk geldi. Bu tesadüf bende derin bir iz bıraktı.
‘Geibu’nun doğuş hikâyesi nedir? Hokusai’nin hayatı ile ilgili performansınıza katkısı nedir?
Gençken Japon kültürüne karşı derin bir nefret besliyordum. Fakat zamanla fikrimi değiştirdim ve bu büyüleyici dünyayı, bedenin ve hareketin derinliklerinden başlayarak araştırmaya yöneldim. Hokusai’nin benim performansım üzerindeki etkisi, beden ve müzikle olan ilişkimden kaynaklanıyordu; ancak Hokusai bir görsel sanatçıydı. Bu yüzden 2D bir eserden ritmi hissedip onu dans ve beden hareketine dönüştürmek zorundaydım.
JAPON ‘COOL’LUĞU
Japon cool’luğunun performansınızdaki estetik ve duygusal unsurları nasıl şekillendirdiğini anlatabilir misiniz?
Japon kültürünün büyüleyiciliğinin, bedenin hareket ediş biçiminde yattığını düşünüyorum. Karate geçmişim sayesinde bazı temel bilgileri edinmiştim, ama bu yeterli değildi. Ne kadar derinlemesine incelediysem, o kadar çok şey keşfettim. Örneğin Japonlar boşluğu hareketle ifade edebiliyor; bu, MA (aralık) ritminin bir yansıması. Ancak Japon kültürünün bana iletmek istediği asıl derinlik, budonun (savaş sanatları) ruhsal yönüdür. Elbette her kültürde spor, bir çabanın sonucudur ve herkes zafer kazanıldığında sevinçle kutlar. Fakat samuray ruhu farklı bir öz taşır. Zaferinizin mutluluğu içinde bile, diğerini düşünmek ve kendinizi frenlemek esastır. Bu düşünce, tüm Japon savaş sanatlarında ve Japon ruhunun derinliklerinde kendini gösterir; zira her eyleme geçmeden önce, bunun başkaları üzerindeki etkisini düşünmeyi gerektirir. İşte bana göre gerçek ‘Japon cool’luğu budur
Performansınızın izleyiciler üzerindeki etkisini nasıl değerlendiriyorsunuz? İzleyicilerden nasıl tepkiler aldınız?
Gençken, insanların alkışları ve bana havalı olduğumu söylemeleri beni tatmin ediyordu. Ancak şimdi araştırmalarım, beden hareketine ve onun ruhsal derinliklerine odaklanmış durumda. Bu sayede izleyicinin bu çabayı algıladığını ve anladığını görebiliyorum. Sanki onlara bir mesaj iletmişiz gibi; sanki izleyicilerle, yeni zorluklarla yüzleşmeleri için ilham verici bir bağ kurabiliyormuşuz gibi. Bu da beni son derece mutlu ediyor.