Ne büyük bir talihsizliktir ki sen bu ülkede çektiğin acının bile hesabını vermek zorunda kalıyorsun. Üzüntünü madde madde anlatman gerekiyor. Düşmanın öldürülse gözünün önünde oturup ona bile ağlarsın belki. Hatta düşmanın ölmesin diye önüne atlayıp yaralanmayı, ölmeyi bile göze alabilirsin. 7 Ocak’ta Paris’te yaşanan facianın ardından acı kıyaslamasına, hangisi daha büyük diye katliam yarıştırmaya cüret edenler çıkıyor. Öldürülen 12 kişi için yas tutmak, Pakistan’da eğitim alabilmek için öldürülen kız çocuklarına ya da başka bir coğrafyada katledilen insanların ölümlerine üzülmüyorsun, o barbarlığı lanetlemiyorsun anlamına gelmiyor ama sarsılmış ve hatta yıkılmış olman yetmiyormuş gibi bunu açıklaman gerekiyor bir de. Her koşulda bir saçmalayan illa ki çıkıyor.

Paris’te çizerler katledilmedi sadece. Gülümsemelere çekildi o silahlar. Bir nesil onlarla büyümüştü, gençlikleri kurşuna dizildi o neslin, mizaha çekildi o silahlar, özgürlüğe çekildi. Kaleme karşı kalaşnikof! Onların gücü, zekâsı bu kadar. Onlar bu kadar aciz. Zarar gören olduysa “hoşgörü” ve “barış” dini İslam oldu. “Çocuğum, eşim, arabam, kredi borcum yok. Dizlerimin üstünde yaşayacağıma ayakta ölmeyi tercih ederim” diyen Charb, Charlie Hebdo’nun polisler tarafından korunmasını garipserken, “Ama ailem bu durumdan oldukça memnun” demişti. Saldırıda onu korumak için görevlendirilen iki polis de öldü. Cabu’nun bir röportajını gösteriyorlar televizyonda. “Bizim asıl amacımız güldürmek. Güldürmek isterken ölüm tehdidi almak” diyor bir gülümsemeyle. İçin acıyor. Sonra öfkeleniyorsun. Bağırıyorsun. Okkalı küfürler ediyorsun. Yine en başa dönüyorsun sonra; soğuk sessizliğe. Sokaklara çıkıyorsun. Korkmuyorum diye bağırıyorsun. Eve geldiğinde aslında nasıl da içten içe daha da kötüsü olur mu diye korktuğunu kendinden bile gizlemeye çalışıyorsun. Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande katliamı eleştirip ülkede yas ilan ediyor, bayraklar yarıya iniyor, Başbakan: “Kavgamız dinle değil terörle” diyor. Çizerler Müslümanlık’tan daha fazla Hıristiyanlığı eleştiren karikatürler çizmişti. Şimdi kiliseler onlar için yas çanları çalıyor. Sen kendi ülkeni düşünüyorsun. Kıyaslamadan edemiyorsun. “Bizde olsa diyorsun…” Bir iç çekiyorsun. Neyse diyorsun sonra. Neyse…

Bugün derginin internet sitesinde “Ben Charlie’yim. Çünkü kalem her zaman barbarlıktan üstündür!” yazıyor. Silahlarından çıkan kurşunlarla Charlie’yi öldürmek isterken ölümsüz kıldılar. Onların silahları varsa bizim de kalemimiz var. Kahkahalar hiçbir zaman susmayacak. Sokaklara dökülüp bir ağızdan bağıran binlerce, milyonlarca insanın dediği gibi: KORKMUYORUZ! Artık herkes Charlie Hebdo’yu biliyor. Artık herkes Charlie. Artık hepimiz Charlie’yiz.