TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Helil İnay Kınay, JES’lerin denetlenmediğine dikkat çekiyor. Kınay, “Aydın’da JES kaynaklı çevresel kirlilik, bölgedeki hava ve ürün kalitesine ilişkin olumsuzluklar devam ederken, özellikle Manisa ve İzmir bölgesinde de yeni tesislere izin verilmesi sorunu daha da büyütmekte” diyor

JES tahribatı ciddi

NAMIK ALKAN

JES’lerin etkisiyle bazı bölgelerde tarım yapılamaz hale gelindi. Sulara, toprağa ve tarıma zarar veren JES’leri değerlendiren TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Helil İnay Kınay’a göre, tüm ‘yatırımların’ ekolojiyi, tarımı, doğal varlıklarımızı ekonomiye kurban etmeyen bütünsel bir bakış açısıyla planlanması gerek. Kınay, “Havzaların zaten bozulmakta olan çevresel kalitenin iyileştirilmesine yönelik çalışmalar yapılması gerekirken, bölgede yürütülen çevresel riskleri yüksek faaliyetlere ilişkin yatırım ve planlama çalışmaları ile bırakın iyileşmeyi, mevcut durumunu bile koruyamaz hale gelmiş durumda” diyor.

BİR DİZİ RİSK TAŞIYOR

Jeotermal tesislerin çevresel sorunlara yol açtığı bilinen bir gerçek. Nedir bu jeotermal?jes-tahribati-ciddi-742534-1.

Jeotermal sular, petrol ve doğalgaz gibi diğer akışkanlara benzer şekilde yeraltındaki rezervuarlarda bulunmakta, doğal veya insan yoluyla yer yüzeyine çıktığında yüksek basınç ve sıcaklığa sahip su/buhar fazında olabilmekte. Bu kapsam da farklı kullanım alanları yanında enerji temini amacı ile de kullanılabilmekte. Ancak bu faaliyetin de diğer tüm faaliyetlerde olduğu gibi çevresel etkileri ve riskleri bulunmakta. Jeotermal enerji santrallarının planlaması ve yönetiminde karşılaşılan sorunlar bu tesislerin bulunduğu alanlarda önemli çevresel sorunlara da yol açtığını görüyor ve yaşıyoruz. Jeotermal kaynaklar yapısı itibari ile içeriğindeki ağır metaller çevre ve insan sağlığı için kirletici unsurlardır. Tesislerin işletme aşamasında reenjeksiyonun doğru yapılmaması ya da jeotermal sıcak suyun doğrudan araziye, su kaynaklarına verilmesi ile içeriğindeki ağır metaller toprağı, suyu ve yeraltı suyunu kirletmekte. Jeotermal kaynaklarda yapılan yanlış uygulamalar ile temiz yeraltı kaynaklarını kirletmesi riski de bulunmakta. Toprak kirliliği, içme ve tarımsal sulamada kullanımlara bağlı halk sağlığı ve gıda güvenliğine yönelik riskler, tarımsal ürün kayıplarına yönelik şikâyetler ve riskler mevcut uygulamalarda karşılaşılan en önemli sorunlardan.

BÜTÜNCÜL PLAN GEREK

JES’ler kurulurken bütüncül planlamalar yapılıyor mu?

Bölgesel, bütüncül bir planlama yapılmadan; çevresel yük kapasiteleri değerlendirilmeden tekil bazlı tesisler üzerinden yürütülen ÇED ve diğer yasal planlama ve izin süreçleri bu tesislerin bulundukları bölgelerde yarattıkları bütüncül etkiler de olumsuzluklardan bir tanesi. Ülkemizde yaşanan uygulamalarda görülen aksaklıklar, izleme ve denetim sürecindeki yetersizlikler ile Aydın’da JES kaynaklı çevresel kirlilik, bölgedeki hava ve ürün kalitesine ilişkin olumsuzluklar devam ederken, özellikle Manisa ve İzmir bölgesinde de yeni tesislere izin verilmesi sorununu daha da büyütmekte. Orman ve Su İşleri Bakanlığı Su Yönetimi Genel Müdürlüğü’nün İzmir ve Manisa Valiliklerine 14 Ağustos 2017 tarihinde gönderdiği yazı ile Gediz Havzası yeraltı sularında yapılan çalışmalarda jeotermal faaliyetlerin yoğun olarak gerçekleştirildiği alanlarda arsenik başta olmak üzere metal ve yarı metal oranlarının sularda limitlerin çok üstünde olduğu vurgulanmıştı. Ülkemizde İnsani Tüketim Amaçlı Sular Hakkında Yönetmelik gereği içme sularında arsenik sınır değerinin 10 ppb'den büyük olmaması gerekiyor, ancak ilgili yazıda Gediz Havzası’nda 2015-2017 yılları arasında yapılan çalışmalarda yeraltı sularındaki arsenik oranının 39.7 ppb olarak tespit edildiği belirtiliyordu. Bölgede ruhsatlara ilişkin çalışmalar devam ediyor.

Tüm ‘yatırımların’ bütünsel bir bakış açısıyla planlanması mı gerek?

Konunun kirlilik ve çevresel yük süreçleri bir yana olası risk ve kazalar karşısında acil durum süreçlerinin yürütülemediğini daha önce Alaşehir’de yaşanan kazada da görmüştük. Olası risk durumlarında çalışmaların yetersiz kalması, risklerin önlenememesi bölgedeki çevre sağlığını olumsuz etkiliyor ve bu zararların geriye dönüşü, çevresel maliyetleri çok daha büyük problemler olarak karşımıza çıkıyor. Sonuç olarak; yürütülen tüm faaliyetlerde olduğu gibi JES yatırımları ile ilgili süreçlerde de bölgesel kümülatif planlama yapılmalı, izleme ve denetim süreçlerinin çok hassas şekilde yürütülmesi gerekmekte.

Bölgemizde Gediz, Menderes Havzaları jeotermal enerji potansiyeli olarak yüksek görünmekle birlikte bu havzalar su, toprak ve tarımsal faaliyetler ile ilgili vazgeçilemez zenginlikler. Havzaların zaten bozulmakta olan çevresel kalitesinin iyileştirilmesine yönelik çalışmalar yapılması gerekirken, bölgede yürütülen çevresel riskleri yüksek faaliyetlere ilişkin yatırım ve planlama çalışmaları ile bırakın iyileşmeyi, mevcut durumunu bile koruyamaz hale gelmiş durumda. Kamu kurumları ve yasaları korumak ve doğru yönetimini sağlamakla olduğu süreçlerde, bu görevleri bölge halkı yerine getirmeye çalışıyor. Bu noktada tüm yatırımların ekolojiyi, tarımı, doğal varlıklarımızı ekonomiye kurban etmeyen bütünsel bir bakış açısıyla planlanması gerek.


JES’E KARŞI MÜCADELE EDENLER ANLATIYOR: ‘CAMİ VE VİLLA YAPACAĞIZ’ DEDİLER, JEOTERMAL ÇIKTIjes-tahribati-ciddi-742535-1.

Manisa Salihli Hacıbektaşlı Köyü’nden Volkan Dalmaz: Köyümüzün üstünde bir boşluk alan vardı, bir gün orayı kazmaya başladılar. Başta önemsemedik, “Cami yapacağız, villa yapacağız” gibi şeyler söylediler. Aradan 1 ay geçtikten sonra TIR’lar, konteynırlar gelmeye başladı. Jeotermal yapılacağını söylemesi ile olayın ciddiyetini anladık ve jeotermale karşı bir duruş aldık. Çoğu kez şirket sahipleriyle, emniyetle karşı karşıya geldik. Şirket sahipleri bir zararının olmayacağını söylediler. Ancak biz zehrin farkındaydık, kuyular boşaltıldığında tüm mahalleye korkunç bir koku siniyordu, zehir olduğunu kokudan anlamıştık. Jeotermal burada henüz faaliyete geçmedi ancak kuyu kazıldıktan sonra bile köpüklü ve asitli bir sıvı çıkmaya başlamıştı, onları vidanjör ile alıp bir yere boşaltıyorlardı. Koku mahallede rahatsızlıklara sebep oldu. Jeotermal planlanan bölgede evlerimiz, yaşam alanımız var. İnsanlar ekmeğini buranın toprağından, havasından, suyundan kazanıyor. Zehir insanların geçim kaynaklarını yok ediyor, zehir ile birlikte içme suları da kirlendi. Sonunda ‘istediğimiz verimi bulamadık’ diyerek alanı terk ettiler ancak geri döneceklerini düşünüyoruz. Bu mahallenin üzerine de santral kurulacağını duyduk, keşif yapmak için mahalleye geldiler. Açtığımız davası 27 Haziran’da Manisa’da görülecek, tüm köy gitmeyi düşünüyoruz.

ZEYTİNCİLİĞE VE TARIMIMIZA ÇOK BÜYÜK ZARAR VERİRjes-tahribati-ciddi-742536-1.

Çanakkale Ayvacık Gülpınar Köyü’nden zeytin üreticisi Önem Usta Erol: Gülpınar Türkiye’nin ilk organik zeytinciliğinin yapıldığı, en kaliteli zeytinyağlarının üretildiği bir köy. Köyün büyük çoğunluğu geçimini zeytincilik ve tarımsal üretim ile sağlıyor. JES’lerin ve bu amaçla açılan sondajların zeytinciliğe, tarımsal üretime zarar vereceğini düşündüğümüz için bu projeleri köyümüzde ve yakınımızda kesinlikle istemiyoruz.

Komşu köy Tuzla’da var olan JES’lerin tarıma zarar vermeye başladığını bölgede yaşayan herkes biliyor. Halk artık JES’lerin çevreye olumsuz etkilerini çok iyi öğrendi. Aydın ve Germencik’teki JES’lerin zararlarını tüm ülke biliyor artık. Projelere karşı açılan ve kazanılmış onlarca dava var. Biz hem Gülpınar Sürdürülebilir Yaşam Derneği olarak, hem de çevre köylerin desteği ile bu projelerin iptal edilmesi için yasalar çerçevesinde tüm hukuki yollara başvuruyoruz.

TARIM ALANLARINI YOK EDEN ENERJİYE KESİNLİKLE KARŞIYIZjes-tahribati-ciddi-742537-1.

Aydın Kızılcaköy direnişçisi Leyla Çiyanşen: Enerji gerekli ama bu enerjiyi 1’inci derecedeki tarım arazilerini talan ederek kazanamayız. Tarım alanlarını yok eden enerjiye karşıyız. İlk önce israfı önlesinler, enerjiyi öyle elde etsinler. Bu tarım topraklarını arazilerimizi mahvetmeye gerek yok. Biz köyümüzde jeotermal istemiyoruz. Gelsinler görsünler, bir yağmur yağdı mı topraklarımıza nasıl zarar veriyor. Biz kendi köyümüzde santral açılmasını istemiyoruz, izin de vermiyoruz. Halihazırda olanların da standartlara uygun mu değil mi olduğu araştırılsın. Uygun olmayanları kapatsınlar. Bunlar masraftan kaçınmak için hiç bir önlem almıyorlar. Direnişimizi köyümüz de kurulmak istenen jeotermal elektrik santralından onlar ne zaman vazgeçerlerse biz de o zaman bitireceğiz.