Jina Mahsa Amini. 22 yaşındaydı. Bu genç kadın ne yazık ki artık yaşamıyor, ama dünyanın her yerinde sevgiyle anılıyor. “Suçu” saçının birazcık görünmesiydi, hunharca öldürüldü. Şimdi İran şehirlerinde kadınlar saçlarını kesiyor, başörtülerini yakıyorlar. Polisler kovalanıyor. Besic, yani rejimin milisleri kaçacak delik arıyor. İslam “Devrimi”ni, kadınların devrimi sarsıyor.

İran’da Molla, İslamî Dinî lider olmaktır. Molla aslında siyasi bir kavramdır. Ama o sakalların ve cübbelerin ardında sömürü ve zulüm, özellikle kadınlara zulüm vardır. Kadınların saçlarını zorla örtmeye çabaladıkça, mollaların cübbeleri sıyrılmakta, maskeleri düşmekte, çırçıplak kıllı bir vahşet ortaya çıkmaktadır.

***

“Faşist” de siyasi bir kavramdır, “siyasi İslamcı” da hem siyasi hem iktisadi bir kavramdır. Ve bu kavramlar aynı zamanda birer maskedir aslında… Bakın işte bizdekilerin maskeleri de çoktan düştü, bunlar düpedüz madrabaz, yobaz, bunlar düpedüz hırsız. İran’dakiler de bizdekiler de artık hayat hırsızları. Hayatlarımızı çalıyor, bedelini bizlere ve özellikle kadınlara ödetiyorlar.

Şimdi İran’dakiler de, bizdekiler de en çok gidişattan ve kendi gidiş ihtimallerinin artmasından korkuyorlar. Ve bunun korkusu ve öfkesiyle ar damarları da çatladı. İran’dakiler de, bizdekiler de insan rolü yapmaktan bile vazgeçtiler.

İranlı mollaların ve bizdekilerin “kader” diye mistikleştirdiği her şey artık faşizmdir. Çünkü tevekkül ortamında faşizm kolayca var olabilir. Ama direniş, itiraz var oldukça aynı faşizm er ya da geç yok olacaktır.

***

İran işte şimdi tekrar o günleri yaşıyor. Tepkiler hangi boyuta ulaşacak bilemiyoruz. Ama aklımıza haliyle 11 yıl önce ruhsatsız sebze sattığı için polisle tartışıp kendini yakan 26 yaşındaki Tunuslu Muhammed Buazizi de geliyor. Onun ölümü önce Tunus’ta isyanı, sonra Arap Baharı’nı başlatmıştı. Jina Mahsa Amini de yeni bir isyan dalgası başlatacak diye bir kural yok elbette, ama İran’da korku duvarının aşıldığı aşikâr.

Başlangıçta önemli olan korku duvarlarının yıkılması ve aşılmasıdır. Jina bir Kürt kadındı. Unutmayalım, ilk yıllarında bizdeki Kürt hareketini kitleselleştiren özellikle politikleşmiş kadınlardı, şimdi Türkiye’nin batısı da kadın direnişini çoğaltıyor. Kürt kadınlar mecburdu, çünkü feodal ortamdaydılar ve kazanmaları gereken, kazanacakları hakları vardı. Türk kadınlar ise uzun yıllardır “kazanılmış haklarıyla” ve laiklik koşullarında yaşamışlardı. O haklar ellerinden alındıkça, kadın cinayetleri arttıkça tam bir öfke patlamasındalar. Şundan eminiz ki, şeriatçı faşizmin yıkılmasında ağırlıklı rolü kadınlar oynayacaklar.

İran’da korkunun azalmasında önemli bir faktör olarak toplumunun tüm kesimlerinde kaynamaya yol açan ekonomik krizin de rolü var. Türkiye bu açıdan da farklı değil. Bakın işte, Saraylılar dolardaki durdurulamayan tırmanışı bile hâlâ sürdürülebilir bir başarısızlık olarak görmeye eğilimliler. Altı yıl önce dolar üç buçuk lira olduğunda üç buçuk atmışlardı ve artık sadece umursamaz görünmeye çalışıyorlar. Hallerine bakıp sinirden gülüyoruz. Ama muktedir en çok kahkahadan korkuyorsa, gülmek bile bir nevi tepkidir. TOKİ moki derken yoksulların aklına “bedava peynir ancak fare kapanında olur” sözü geliyor, sinirden gülüyoruz.

***

Güldükçe öfkeleniyoruz. New York’ta “Hiçbir lider attığı adımdan sonra ben yanlış yaptım demez” diyor. Sinirden gülüyoruz. “Gençler, eğer sizi ben yanıltmaya çalışırsam, bana da aynı tavrı gösterin. Benim karşımda da özgürlüğünüzden taviz vermeyin” deyince yine aynı.

Şu günlerde sinirlenmek çok iyi geliyor. Ama onlar da pek sinirliler. Kendileri de biliyor ki 22 yıllık sürdürülebilir başarısızlık siyasetleri de sürdürülemez noktaya doğru seyrediyor. Ama sessizce noktalanmayacağı da bellidir. Ciyak ciyak bağıracakları besbellidir. En çok da kadınlar bağırtacak onları. Jina Mahsa Aminiler boşa ölmemiş olacak. Gidecekler.

***

Böyle bir gidişatta toplumsal muhalefet güçleri, kadınları yalnız bırakırsa, zaman öldürürse ne olur? Biz zaman öldürürüz, zaman da bizi öldürür! Çünkü toplumun bir yanı tevekkül-teslim, öte yanı itiraz ve isyanken, kazanacak olanlar zamanın gereğini yapacak olanlardır.

Peki ama ne yapmalı? İşte bu soruya nasıl cevap vereceksek, faşizmin ve cümle mollaların “kaderi” de öyle olacaktır.