“Şahıs hiçbir özelliği ve vasfı olmamasına rağmen devletin ilgili görevli subayını sorgulayabiliyor, haraç alabiliyor, cinayet işleyebiliyor, ama bunlar bilinmesine rağmen ve bu hususlar kayda geçmiş olmasına rağmen hiç kimse bu işe dur demiyor. Bu bende devletin bu tür faili meçhullerde büyük bir müsamahasının olduğu kanaati oluşturdu.”

Bu ifadeler, Başbakanlık Susurluk Raporu’nun yazarı Kutlu Savaş’a ait. JİTEM’den bahsediyor. JİTEM adı, kurulduktan uzun yıllar sonra ilk kez bir resmi belgede, 1995’te geçti. TBMM Faili Meçhul Siyasi Cinayetleri Araştırma Komisyonu, JİTEM mensuplarının korucu ve itirafçılarla birlikte birçok yasadışı olaya karıştığının komisyon tarafından tespit edildiğini yazdı. Bir yıl sonra kurulan Susurluk Komisyonu da “varlığı tartışılıyor olmasına rağmen JİTEM’e atfedilen eylemlerin gerçek olduğunun ortaya çıktığını” yazdı. Komisyon raporlarında yazılanlar, komisyon raporlarında kaldı.

Bu raporların devlet arşivine girmesinden yıllar sonra, Ekim 2000’de Serdar Tanış, jandarma tarafından gözaltına alındı. Dönemin Şırnak Alay Komutanı Levent Ersöz Tanış’a, Silopi’de HADEP ilçe teşkilatı kurmaktan vazgeçmesini söyledi, “Yoksa seni de akrabalarını da yaşatmam” dedi. Serdar Tanış Ocak 2001’de HADEP Silopi şubesini kurdu ve başkanlığını üstlendi. 25 Ocak 2001’de yanına yaklaşan araçtakiler kendisini Jandarma Komutanlığı’na götüreceklerini söyledi, reddetti. Resmi bir davet olmadan gitmeyeceğini söyledi. Resmi davet aynı gün telefonla geldi. Jandarma Komutanlığı’ndan bir yetkili onu komutanlığa çağırdı. Tanış, yanında Ebubekir Deniz ile Jandarma Komutanlığı’na gitti. Kendilerinden bir daha haber alınamadı.

13 yıl sonra, Dargeçit Cumhuriyet Başsavcılığı, görgü tanıklarının ifadelerine göre Dargeçit’te kazı çalışması başlattı. 2 Ocak 2014’teki kazıda Tanış ve Deniz’e ait olduğu öne sürülen, battaniyeye sarılmış kemikler bulundu. Kemikler, yakınlarından alınan DNA örnekleri ile karşılaştırılmak üzere Adli Tıp Kurumu’na gönderildi. Tanış’ın kardeşi, avukat Hakim Tanış kazının ardından yaptığı açıklamada, “Annemle babam Levent Ersöz’le yüzleşmeyi bekliyor. Ergenekon davasında yargılanan kişiler Kürdistan’da görev aldığı zaman işledikleri katliamlar nedeniyle de yargılanmalıdır. Fırat’ın doğusunda işlenen cinayetler faili meçhul değil, faili meşhurdur” dedi. (11 ay geçti, Adli Tıp’tan haber yok.)

Bahsi geçen komutan, Levent Ersöz geçen hafta CNN Türk’teydi. JİTEM, gözaltında kayıplar, faili meçhul cinayetler, asit kuyuları hakkında konuştu. Konuştu dediğim, hepsini inkâr etti. Gözümüzün içine baka baka “JİTEM yok” dedi: “JİTEM şehir efsanesi haline getirilmiş bir örgüttür ve bununla bir ilgisi yok. Bir deneme kadrosuyla kısa bir süre faaliyette bulunan kuruluştun söz ettiler. Ama bu kuruluşu bir şehir efsanesi haline getirildi. Faaliyetlerimizi, devletin vermiş olduğu yetki, sorumluluklar ve hukuk tabanında icra ettik.”

Aslında doğru söyledi. Liberal veya milliyetçi fark etmez, “Devlet iyi de JİTEM kötü” bakışına sahip olanların asıl derdi, tüm yapılanların devlet emriyle ve bilgisi dahilinde yapıldığını hasır altı etmek. Bu yüzden Ersöz cinayetleri inkâr ederken değil ama her şeyin devletin bir birimince gayet kitabına uygun şekilde yapıldığını söylerken haklıydı.

1992 Adli Yılı açılışında dönemin Yargıtay Başkanı İsmet Ocakçıoğlu şunları söylemişti: “Devletin terörü önlemek için teröristlerin kullandıkları vasıta ve yöntemleri kullanması demokratik hukuk devleti kurallarına da tamamen uygundur.”

Halen aynı devlette yaşıyoruz, Serdar’ı gözaltında işkenceyle öldüren devlette. Nasıl ki Levent Ersöz açılan onca davada Serdar Tanış’ı öldürmekle hiç suçlanmadıysa bugünün Ersözleri de Berkin’i, Medeni’yi, Ethem’i öldürmekten yargılanmıyor.