Uzaklardan… Ada futbolunu yakından takip edenler hatırlar, 2003-04 sezonunu oynadığı 38 maçta yenilgisiz kapatan Arsenal tarihe “The Invincibles” olarak geçmişti. Profesyonel liglerin kurulduğu 1888–89 sezonunda Preston North End’den sonra sezonu yenilgisiz olarak kapatan ikinci takım olurken o sezondan sonra hiçbir takım sezonu yenilgisiz kapatmayı başaramadı. Avrupa futbolunda aynı başarıyı yakalayan kulüpler arasında Inter Milan (1991-92), […]

Uzaklardan…

Ada futbolunu yakından takip edenler hatırlar, 2003-04 sezonunu oynadığı 38 maçta yenilgisiz kapatan Arsenal tarihe “The Invincibles” olarak geçmişti. Profesyonel liglerin kurulduğu 1888–89 sezonunda Preston North End’den sonra sezonu yenilgisiz olarak kapatan ikinci takım olurken o sezondan sonra hiçbir takım sezonu yenilgisiz kapatmayı başaramadı. Avrupa futbolunda aynı başarıyı yakalayan kulüpler arasında Inter Milan (1991-92), Juventus (2011-12) ve PAOK (2018-19) bulunuyor…

Arsenal’in o sezonki kadrosunda kimler yoktu ki; kalede Lehmann, savunmanın solunda Cole, ortada Cambell ve Toure, sağda Lauren. Orta sahada Pires, Silva, Vieira, Ljungberg, önlerinde Henry ve Bergkamp. O sezonun ocak ayında Wenger’in saflarına katıldı İspanyol futbolcu, Wenger 1983 doğumlu kanat oyuncusu için Sevilla’ya 10,5 milyon Sterlin öderken sözleşmenin maddelerinde oynadığı maç sayısına göre maliyetin 17 milyon Sterline kadar yükseleceği yazılmıştı. Sevilla’daki Hocası Joaquín Caparros oyuncusunun takımda kalmasını istemiş, ayrılmaması için hayli uğraşmış, öyle yazmıştı gazeteler. 10 yaşında Sevilla’nın miniklerine katılmış, 1999 senesinde profesyonel sözleşmeye imza atmış, ‘A’ takımla ilk maçına henüz 16 yaşında Real Zaragozza karşısında çıkmış, kulübün formasını her yaş grubunda giymiş olan futbolcu İspanyol futbolunun o yıllardaki “wonder kid”lerinden biri olarak biliyordu…

Kuzey Londra takımıyla ilk maçına 2004 senesinin Şubat ayının ilk günlerinde şimdilerde tarih olmuş Highbury Stadında, Manchester City karşısında çıktı. Bardaktan boşanırcasına yağan yağmur altında oynanan maçta 38 bin taraftarın önünde son 20 dakikada Bergkamp’ın yerine oyuna girmişti; uzun boylu, uzun bacaklı olmamasına rağmen çabukluğu, adam eksiltmedeki hünerleri raket gibi kullandığı sol ayağıyla göze batıyordu. Yüzünde mahalle topçularını hatırlatan, muhtemel çocukluk günlerinden miras hınzır gülümseme, Latin topçulara has özgüven ve sürati hatırladıklarım. İçe kat ettiği zamanlarda öldürücü vuruşları vardı, Wenger yine isabetli bir transfer yapmıştı. Ev sahibi, maçın sonlarına doğru Henry’nin attığı golle üç puanı kaparken liderliğe yükseliyor, Arsenal tribünleri yeni topçusunu alkışlıyordu.

O maçtan kısa süre sonra, Chelsea karşısında Federasyon Kupası maçında sahaya çıkıyor, Henry’nin sakatlığı nedeniyle oynamadığı maçta iki golle takımını bir üst tura taşıyordu. Takımdaki ilk sezonunun sonunda şampiyonluk kupasını kaldırmış ilk İspanyol olarak tarihe geçti. Bir sonraki sezona fırtına gibi başlamıştı, 2004 senesinin Ağustos ayında Premier Lig’de ayın futbolcusu seçiliyor, golleri BBC’nin o enfes cumartesi akşamları futbol şöleninde tekrar tekrar gösteriliyordu. Ama iyi başladığı hikâyenin devamını getiremedi 9 numara, istikrarsız geçen zamanlarda kimi maçlarda oyundan düşüyor, kimi zaman yedek kulübesinde sırasını bekliyordu. Arsenal de düşüşteydi zaten, yıldızlar birer ikişer takımdan ayrılıyordu. Ailesiyle birlikte İngiltere’ye taşınmış olmasına rağmen doğup büyüdüğü toprakları özlediğini, yeni coğrafyada dil sıkıntısı çektiğini, yeni kulübüne, takım arkadaşlarına alışmakta zorlandığını yazıyordu gazeteler…

O yıllardaki takım arkadaşı Fabregas’ın desteğini görmüş adaptasyon döneminde, iki İspanyol deplasman maçlarında aynı otel odasını paylaşırmış. “16 yaşında ailesinden uzak bir çocuktum, bana İngiltere’deki ilk Noel zamanlarımda ailesiyle birlikte evlerini açmış, yalnızlığımı unutturmuşlardı” diyor Fabregas ona dair söyleşilerinde. Antrenmanlardan sonra mutlaka iddialı ayak tenisi oynarlarmış. 2004-07 arasında formasını giydiği Arsenal’de 110 maçta 23 golü var.

Kariyerinin sonrası, ülkesinde kiralık gittiği Real Madrid, devamında Atletico Madrid zamanları… 2012 senesinde, hikâyenin başladığı yere, Sevilla’ya dönüşü, 2016-17 sezonunda Espanyol’da forma giydiği zamanlar… Kariyerinin sonlarına doğru alt liglerde Córdoba CF’de top koşturdu, kısa süreliğine şansını Çin’de denedikten sonra ülkesine döndü. Formasını giydiği son takım İspanya 2. Liginde mücadele eden Extremadura UD… Premier Lig ve La Liga’da yaşadığı şampiyonlukların yanında kazandıkları arasında Federasyon Kupası, iki Avrupa Kupası, Süper Kupa var…

Takvim yaprakları 1 Haziran 2019’u gösterirken, Madrid’de Şampiyonlar Ligi finalinin oynanacağı gün, doğup büyüdüğü topraklarda, Sevilla’nın Utrera kasabasında geçirdiği trafik kazası sonucu 35 yaşında aramızdan ayrıldı Jose Antonio Reyes. Ölüm haberinden sonra Sevilla’da üç sezon birlikte çalıştığı hocası Unai Emery, “Dostluğunu, gülüşünü, yan yana geçirdiğimiz zamanları, aile değerlerini hiç unutmayacağım, seninle çalışmak onurdu arkadaşım,” demiş. Velhasıl Arsenal taraftarının gönlünde, içinde keşkeler geçen hep yarım kalacak hazin bir hikâye ona dair hatırlanacak.

Keşke hiç gitmeseydin be çocuk, keşke veda etmeseydin erkenden…