Eski Sağlık Bakanı Recep Akdağ.
On yılı aşkın görevde kaldı.
SSK hastanelerinin, sağlık ocaklarının tasfiyesi…
Aile hekimliği…
Genel Sağlık(sızlık) Sigortası.
Hastaneler ticarethane…
Hastalar müşteri…
Çalışanlar taşeron.
Özele sevk, özele teşvik, özele destek…
Sağlıkta ticarileştirme, piyasalaştırma, özelleştirme.
IMF’nin emrettiği, Dünya Bankası’nın eline tutuşturduğu ne varsa yaptı.

•••

Sonuç?..
Primini ödeyemediği için hizmet alamayan milyonlarca vatandaş…
Sağlıkta on bir kalem yeni “ilave ücret”…
Özel hastanelerde ceplerindeki son kuruşa kadar soyulan çaresiz hastalar.
Bin bir vaatle, bin bir güzel sözle kandırılan aile hekimlerini bile isyan ettiren “ailenizin hekimi” sistemi…
Şimdilerde kendilerinin de vazgeçmeyi düşündüğü, ne faydası olduğu belirsiz, ucube Kamu Hastane Birlikleri.
Kızamık, tüberküloz, kuş gribi…
Gözleri kör eden sağlık “reformu”.
Samsun’da açlıktan ölen Kübra bebek…
Konya’da soğuktan ölen Ayaz bebek…
Van’da ambulanssızlıktan ölen Muharrem bebek.
Yetmiş beş milyon nüfusa yüz beş milyon acil başvurusu…
Derdine derman bulmak için oradan oraya koşuşturup duran hastalar.
Poliklinikte günde seksen, yüz, yüz yirmi hastaya bakmaya, muayene etmeye değil sadece “bakmaya” zorlanan doktorlar…
Dört kişinin işini tek başına yapmaya çalışan hemşireler…
Her ihale döneminde işsizlik stresi yaşayan taşeron sağlık işçileri.
İstanbul’da çalıştığı hastanenin bahçesinde öldürülen Dr. Göksel Kalaycı…
Samsun’da çalıştığı hastanenin servisinde öldürülen Dr. Ersin Arslan…
Samsun’da çalıştığı hastanenin koridorunda öldürülen Dr. Kamil Furtun…
İstanbul’da çalıştığı hastanenin çatısından intihara sürüklenen Dr. Melike Erdem.
Sevgisiz, hürmetsiz, değer bilmez yöneticiler…
Yüz binlerce mutsuz, moralsiz, motivasyonsuz sağlık çalışanı.

•••

Bakanlıktaki on birinci yılının başında görevinden alınmıştı.
Nedenini öğrenememiştik ama üzülmüş de değildik.
Ayıptır söylemesi; sevinmiştik bile.
Eskilere de hayran değildik ama bu seferkini hiç sevmemiştik.
Hastanenin en fanatik AKP’cileri dahi savunamıyorlardı zaten.
Kalp kalbe karşıdır, derler…
O da bizi sevmemişti, aşikâr.
Asgari ücretten şikayet eden âmâ sağlık çalışanını bile “Gözlerin görmüyor ama sana iş vermişiz, çalışacaksın, hadi bakalım” diye azarlamıştı.
Hele de doktorlar…
En çok onları sevmemişti.
Kendisi de Erzurum’da hem kamuda çalışıp hem de muayenehane çalıştırmamış, lösemili çocukları özel muayenehanesinde kabul etmemiş gibi…
Doktorların eli hastaların cebinde…
Paracı doktorlar gürültü çıkarıyor…
Demediğini bırakmamıştı.
İşte bu yüzden, sırf bu yüzden işte…
AKP İstanbul İl Başkanlığı’ndan bir türlü Sağlık Bakanlığı’na yatay geçiş yapamayan halefinin de bir hayrını görememiştik ama…
Gelen gideni de aratmamıştı bu sefer.

•••

Geçen seçim AKP’nin üç dönem kuralına takılıp liste dışı kalmıştı.
AKP fena halde duvara toslayıp bitpazarında rahmet aramaya çıkınca, fırsatı kaçırmamış.
Erzurum’dan birinci sıra milletvekili adayı oluvermiş.
Çıkmadık candan umut kesilmez…
Seçimden sonra tek başına AKP iktidarı değilse de, AKP-MHP koalisyonu, bakıvermişsin koltuğa oturmuş gene.
Sonrası…
Kâbus geri dönüyor.
Tıpta hastalığı önlemek, tedavi etmekten daha önemlidir, malûm.
Biz iyisi mi tedbirimizi şimdiden alalım.
AKP’yi iktidar…
Onu Bakan yaptırmayalım!...