Kaçak Saray için değil, adalet için yargı
ÖDP Hukuk ve Çalışma Grubu tarafından hazırlanan raporda yargıdaki dönüşümle hukukun Kaçak Saray’a tamamen bağımlı hale geldiği belirtilirken atılması gereken adımlar maddeler halinde sıralandı.

HABER MERKEZİ
Yargıdaki dönüşüm son zamanlarda kamuoyunun gündeminde daha fazla yer alırken Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP) Hukuk ve Adalet Çalışma Grubu konuya ilişkin kapsamlı bir rapor hazırladı. Yargıtay ve Danıştay başkanlarının Cumhurbaşkanı Erdoğan’la çay toplama görüntüleriyle birlikte yargı alanında yapılan dönüşümler hukukun Kaçak Saray’a tamamen tabi olacağı yorumlarını güçlendirdi. ÖDP tarafından hazırlanan raporda ‘Saray için değil Halk ve adalet için yargı’ denilirken atılması gereken adımlar maddeler halinde özetlendi.
Hukuk devleti hatırlatması
Raporda içinde bulunduğumuz süreçten şöyle bahsedildi: Böylelikle, hukuk devletinin ‘’olmazsa olmaz’’ koşullarından birisi olan yargı bağımsızlığı kağıt üzerinde dahi tamamen ortadan kaldırılacak, ettiği anayasal yemine sadık kalmadığını ve taraflılığını her fırsatta ifade eden Cumhurbaşkanı ve avanesi tarafından atanan üyelerin kuşattığı mahkemeler/yüksek mahkemelerce kullanılan yargı yetkisinin bağımsızlığından bahsedilemeyecektir.
Adil bir hukuk sistemi için hatırlatmaların bulunduğu raporda şu maddelere yer verildi:
1- Bağımsız yargının temel hak ve özgürlüklerin korunması ve geliştirilmesi için esas güvencelerden birisi olduğunu,
2- Bağımsız yargıdan bahsedilebilmesi için yargı yetkisinin bağımsız mahkemelerce kullanılması gerektiğini,
3- Bağımsız yargıdan bahsedilebilmesi için yürütme organı ve yanlar önünde bağımsız ve yansız olunması, bunların etkisi altında olunmaması, hiçbir kişi ve organdan emir alınmaması, hiçbir kısıtlamaya, etkiye, baskıya, tehdide, müdahaleye uğramadan karar verilmesi gerektiğini, öte yandan yargının her türlü etki, emir, baskı, müdahaleden korunmasını sağlayacak anayasal önlemlerin vazgeçilmez olduğunu,
4- Yargıçların da başka yurttaşlar gibi düşünce ve anlatım özgürlüğü ile toplanma ve dernek kurma özgürlüğüne sahip olması ve bu haklarını görevlerinin erdemi ve yansızlığı ile yargı bağımsızlığını koruyacak şekilde kullanmaları gerektiğini ,
5- Yargıçların seçiminde ırk, renk, cinsiyet, din, siyasi veya diğer fikirler gibi düşüncelerle hiçbir ayrım yapılmaması zorunluluğunu,
6- Bir mahkemenin bağımsız olup olmadığının üyelerinin atanma biçimi ve görev süreleri ile doğrudan ilgili olduğunu, yargıçlığın kazanılmasının nesnel ölçülere, kişisel yetenek ve deneyime, temel hak ve özgürlüklere inanmışlığa dayanması gerektiğini,
7- Yargının görevinin siyasal iktidara hizmet değil halkın hak ve özgürlüklerinin korunması ve geliştirilmesi olduğunu hatırlatır.
Hangi adımlar atılmalı?
Hukuk ve Adalet çalışma Grubu’nun raporunun son bölümünde ise acilen atılması gereken adımlara yer verildi. Adımlar şu şekilde sıralandı:
» Adalet Bakanlığı’nın ve dolayısıyla yürütmenin etki alanı içinde kalan Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun bugünkü yapısıyla bağımsız yargı mümkün değildir. Anayasa değiştirilerek HSYK’deki siyasal gücün varlığına son verilmelidir.
» Hâkim bağımsızlığı ve teminatı sağlanmalıdır.
» HSYK kararlarına karşı yargı yoluna başvurulmalıdır.
» Yargının siyasal gücü elinde bulunduran yürütme ve yasama erkleri başta olmak üzere tüm güç odaklarından bağımsız olarak çalışması sağlanmalıdır.
» Yürütme erkinin başı olan ve fiili olarak Türkiye Büyük Millet Meclisinin önemli bir çoğunluğunu açıkça yönlendirerek ve yöneterek tarafsız olmadığını açıkça ifade eden Cumhurbaşkanı’nın HSYK, Anayasa Mahkemesi ve yargı ile ilgili yetkileri kaldırılmalıdır. Yasamanın yargının şekillenmesinde belirleyici olmaması sağlanmalıdır.
» Barolar ve Türkiye Barolar Birliği üzerindeki vesayet kaldırılmalıdır.