Kaçak Saray’da mukim şahsın 7 Haziran seçimi hayal kırıklığını yeni bir seçim kumarı oynayarak aşma hayali , seçimin hemen arkasından dile getirildi. Herhangi bir koalisyona bile güveni yoktu. Suriye, PYD, IŞİD meselelerini kaşıyarak yaratacağı kaos ortamından milliyetçi oyları cezp edip Kasım’da yapılacak bir seçimle AKP’yi yeniden tek başına iktidar yapma planından, fazla umutlu olmasa da, vazgeçemedi.

Şimdi oraya doğru geldik. MHP lideri Bahçeli erken seçim hazırlıklarına başladı bile, CHP lideri Kılıçdaroğlu da sürdürülen AKP ile koalisyon görüşmelerinden pek bir şey çıkmayacağını anlamış olmalı ki, önceki gün, “Erken seçim daha muhtemel” demeye başladı.

Her şey RTE’nin dediği gibi mi gelişti? Pek değil; Suruç Katliamı ve ardından Kilis’te TSK- IŞİD çatışması, yeni bir seçime gidilirken, RTE’nin elini güçlendirmek yerine zayıflatmış görünüyor. Çünkü, bu yaşananlar, Ak faşizmin “Yeni Osmanlıcık” karikatürünün ne kadar pespaye, “Bölgesel güç” iddiasının ne kadar kof, izlenen dış politikanın ne kadar çürük, tutarsız olduğunu sergiledi açık bir biçimde.

Beslediği IŞİD, Ak faşizmin gözünü oyacak karga olmaya başlamıştır. Can güvenliği kaygısı yaşayan sokaktaki insanların, AKP yönetiminden şikayetleri, bir yandan da ekonomik sıkıntıları artmaya başlamıştır. Kaçak Saray’ın hesapları çarşıya uymamaya başlamıştır ve bu sürecektir.

Bu noktaya gelineceği sır değildi. Öngörmek zor değildi. Buraya gelineceğini işaret eden iki Haziran yazımdan pasajları yeniden hatırlatmak istiyorum;

YOLSUZLUKTAN ERKEN SEÇİME Mİ?

17 Haziran 2015

(…) “… zurnanın zırt dediği delik de budur; yolsuzlukların soruşturulması…Yani 17/25 Aralık soruşturmalarının kapatıldığı yerden açılması… İster CHP, ister MHP, AKP’den koalisyon önerisi aldıklarında, seçmenlerine verdikleri yolsuzlukların hesabının sorulacağı sözünü tutmak zorundalar; CHP lideri 15 Haziran’da, Parti meclisinde 14 maddelik koalisyon prensiplerini açıklarken, olmazsa olmazımız, dediği şeyi vurguladı; “Hukuka, insan haklarına saygı duyuyorsak kesinlikle yolsuzluklarla bizim oturup hesaplaşmamız gerekiyor. Yolsuzluk yapanların, çalıp çırpanların artık konuşmaya bu ülkede yüzlerinin olmaması lazım. Ar daman çatlamış bir siyaset kabul etmiyoruz. Saygın bir siyaset istiyoruz, hesap veren bir siyaset istiyoruz”…

AKP cenahından bu konuda, duyabildiğimiz en radikal cümle, 4 bakanın yüce divana gönderilebileceğinden ibaret. İyi de , bunu bizzat Tayyip Erdoğan önlemedi mi? Bu 4 bakan, kendi başlarına, kendi keselerine yolsuzluk yapmış olsalardı, Tayyip Erdoğan onları niye kollasındı? Herkes de biliyor ki ve hatta bu bakanlardan Erdoğan Bayraktar NTV’nin yüreğini ağzına getirdiği canlı yayında dedi ki, “Ne yaptıysak başbakanın bilgisi dahilinde yaptık, çıksın o istifa etsin…”

Bu 4 bakana isnat edilen suçların hepsinde RTE ile oğlu Bilal’in dahli var. Ucu eninde sonunda onlara dokunacak ve daha kimlere kimlere… Reza Zarrap’tan Halk Bankası Genel müdürüne…Peki Halk Bankası kime bağlı? Ali Babacan’a..Sormazlar mı Babacan’a, sana bağlı banka nasıl bir İran-altın-Zarrap-rüşvet dolabının içinde oluyor ve sen nasıl bundan bihabersin , diye?…

(…) CHP tabanı, parti meclisi, şu ana kadar iyi durdu, durmalı. Yolsuzluklar, AKP ile koalisyonun oyunbozanıdır ve öyle olmalıdır. Tarih, CHP’nin ayağına çok önemli bir top getirdi, bunu kullanmayı bilmeli. Hükümet kurma yetkisini ve hakkını kullanmalı. Çizgileri iyice belirlenmiş bir protokolle, öncelikle hukuk, tarafsız yargı ve yolsuzlukların soruşturulmasını öne almalı, MHP’yi uzaklaştıracak “çözüm süreci” meselesini bu protokole almamalı. HDP, şu ana kadar bu konuda sorumlu davrandı, bundan sonra da davranabilmeli. AKP’ye oy veren yüzde 41 seçmen bir kez daha kimlerin arkasında niye durduklarını görmeli ve yüzleşecekleri bir vesile daha yaratılmalı.

Erken seçime gidilecekse, anlatılmalı ki, RTE ve çevresi yargılanmaktan kaçtıkları, yolsuzlukları ile ilgili iddiaları yargıdan kaçırdıkları için bu seçime gidiliyor.
Bunu kitlelere açık seçik göstermek ve kaos yaratıcının hırsızlar olduğu usanmadan, ısrarla bizzat AKP seçmenine gösterilebilmeli, işbirlikçi duruma düşürüldükleri sabırla anlatılmalıdır.

SURİYE ÜSTÜNDEN KAÇIŞ TÜNELİ...

(29 Haziran 2015)

(…) Suriye’ye askeri müdahale teranesi, aslında asli gündemden, yani yeni hükümet kurulması ya da RTE tarafından engellenip,oyalanıp Türkiye’nin erken seçime götürülmesi planlarından bağımsız değil.

Her gün yaşananlar, RTE’nin olası her tür koalisyon oluşumundan işkillendiğini gösteriyor. Ahmet Davutoğlu’nun ister CHP, ister MHP ile kuracağı bir koalisyonun , ne kadar silik-soluk bir protokol yapılırsa yapılsın, eninde sonunda RTE’ye ve ailesine uzanan 17/25 Aralık soruşturmaları başta olmak üzere, geçmişte, nasılsa bize dokunulamaz rahatlığı içinde ihlal edilmiş yasa ve Anayasa ihlallerini yargı önüne çekeceği biliniyor.

Bu da RTE’ye, koalisyon seçeneğini dinamitleyip son bir umut olarak bir erken seçime Türkiye’yi sürüklemekten başka bir çare bırakmıyor. Bu sürüklenmede Suriye ve Suriye’nin Türkiye sınırında güya kurulmakta olan Kürt devleti (!) en önemli bahanelerden biri olarak kullanılmak isteniyor, hem de umutsuzca…

RTE, Suriye oyununu çok tehlikeli oynuyor. Dünyanın lanetlediği İŞİD’in bu oyunda kullanılan en önemli aktör olduğu ve bunun hem içeride hem dışarıda nefretle anılışı yükseliyor. İŞİD şiddetinin, hem içeride Kürt muhalefete karşı, hem de Suriye’de potansiyel tehlike olarak, PKK’nın uzantısı olarak görülen PYD’ye karşı kullanıldığı iddialarına hiçbir doğrudan ret cevabı verilmiyor, hatta zımni bir kabul seziliyor.

(…) RTE medyası, TSK’nın “Suriye’ye gir” emrini beklediğini ve tüm hazırlıkların tamam olduğunu belirterek gündemi Suriye’ye çekiyor çekmesine ama kazın ayağının pek öyle olmayacağını da açık ediyor. Murat Kelkitlioğlu, dünkü Akşam’da Suriye serüveninine askerin çekincelerini sıralamaktan geri kalmamış. (…) Anlaşılan asker, serüvene geri duruyor ama RTE, kaos, kaostan da kaçış tüneli kazma derdinde. Bakalım kaçabilecek mi?