Kaçış Yok: Irkçı bir film
Dünyanın hiçbir yerinde mutlak serbestlik ya da başka bir deyişle sıfır sansür yok. Doğrudan sansürün yanı sıra, ekonomik sansür mekanizmaları da var. Bazen bu mekanizmalar keşke “Kaçış Yok” gibi alenen ırkçı filmlere karşı işlese diyesim geliyor. “Kaçış Yok” inanılmaz derecede ırkçı, inanılmaz derecede yabancı (Amerikalıya göre yabancı) düşmanı bir film. Yabancı düşmanı demek, insanlık düşmanı demekle eşdeğer bence. Üstelik filmdeki yabancılar aslında Amerikalılar; başkalarının ülkesindeki Amerikalı bir ailenin başına gelen korkunç olayların, sapık, katil, acımasız ve vicdansız yerel halktan çektiklerinin hikayesi “Kaçış Yok”. Ama olayları Amerikalıların gözünden izlediğimizden, filmin yabancıları, uzakdoğudaki bir ülkenin yerli halkı oluyor.
Filmin kahramanı Jack (Owen Wilson) adı belirtilmeyen ama Tayland olduğu anlaşılan bir ülkeye tayin edilir ve ailesiyle birlikte bu ülkeye göç eder. Jack, Cardiff adlı bir şirkette çalışmaktadır ve amaçlarının Tayland halkına temiz su sağlamak olduğuna naif bir şekilde inanmaktadır. Cardiff adının, Cargill’i çokça çağrıştırdığını, bu firmanın Türkiye’de de bir dönemde çok gündemde olduğunu, birinci sınıf tarım arazilerine fabrika yapmak ve GDO’lu gıdaların yaygınlaşmasıyla uğraşmak gibi “hayırsever” faaliyetleri olduğunu hatırlatalım. Cargill’i merak edenler için ekşi sözlük iyi bir referans kaynağı.
Jack ve ailesi, sonradan bir CIA ajanı olduğu anlaşılacak olan Hammond’la (Pierce Brosnan)tanışır. Bazı Batılıların büyük bir kerhane olarak gördükleri Tayland, sanki Hammond için de öyledir. Daha baştan işler ters gitmeye başlar, Jack ve ailesinin karşılamaya kimse gelmez, otelde her şey aksamaktadır, internet yoktur vs. Ertesi gün gazete almaya giden ve pazardan geçen Jack, sebze, meyve ya da baharat görmez; sadece bir vahşete delalet eden etler, kafası kesilen balıklar görür. Çok geçmeden Jack kendisini isyancı bir güruhla polis arasında bulur. Vahşet isyancı gruptan gelir. Bu arada devlet başkanı öldürülmüş, yaveri onurlu bir şekilde intihar etmiştir.
Film, tarafını daha baştan belli eder. İsyancılar gözü dönmüş canilerdir. Ama duran bir saat bile günde 2 kez doğru saati gösterir. “Kaçış Yok”un da böyle bir anı var. CIA ajanı Hammond, bir an günah çıkarır: “Önce biz ajanlar böyle ülkelere geliriz, sonra sizin gibi iş adamları gelir. Ülkeleri borç batağına sürükleriz, sonra da her şeylerine el koyarız. Bu isyancılar da sizin gibi çocuklarını korumaya çalışan insanlar aslında”, der. Ama bu sözler, filmin ırkçı içeriğini bir nebze bile azaltmıyor. Çünkü Amerikalı ailenin karşılarında gördükleri, çocuklarını kurtarmaya çalışan masum ve ezilmiş bir halk değil, alenen sapık ve sadist bir grup, baştan sona.
CIA ajanı Hammond da filmde kötü adam değil, tam tersine ailenin kurtarıcı meleği. Suya ulaşım hakkı ellerinden alınmış bir halkın isyanı, sapıkça bir katliam ve linç eylemi olarak gösteriliyor filmde. Suya ulaşım hakkı elinden alınan Türkiyeliler hakkında da bir gün böyle filmler yapabilir Hollywood. Ya da Almanya’nın yağmaladığı Yunan halkı hakkında da böyle filmler çekilebilir. Bir Batılı ailenin kurtulması için, onlarca “Yerlinin” katlini haklı gösteren filmleri izlerken, Batılılar kurtulsun diye dua edebiliriz. IMDB sitesinde okur eleştirilerine baktığımda bir tane bile ırkçılıkla ilgili yorum görmemem, bu filmden bile daha korkunç. Batılı izleyici, ırkçılığa karşı genellikle çok duyarsız. Ne olacak bu dünyanın hali? Bu film bir insanlık suçu işliyor. Bu kadar net. Bu filmde oynayacağına, intihar girişiminde başarılı olsaymış, daha iyi olurmuş Owen Wilson için. Hakkında iyi düşünürdük hiç olmazsa. Tövbe, tövbe...