Birkaç gün sonra İstanbul seçmeni bir kez daha sandığa gidecek. İstanbul dışındaki herkesin gözü de İstanbul’da olacak. Normal bir seçim değil. Demokrasiyi adım adım yıkmış olan bir iktidarın, kendi iktidarı uğruna sandığı dahi yok sayarak iptal ettirdiği bir seçimin tekrarı olacak. Hayatın her alanında yüzleşmek zorunda kaldığımız çok boyutlu krizi doğuran gerçek işte bu. O […]

Birkaç gün sonra İstanbul seçmeni bir kez daha sandığa gidecek. İstanbul dışındaki herkesin gözü de İstanbul’da olacak. Normal bir seçim değil. Demokrasiyi adım adım yıkmış olan bir iktidarın, kendi iktidarı uğruna sandığı dahi yok sayarak iptal ettirdiği bir seçimin tekrarı olacak.

Hayatın her alanında yüzleşmek zorunda kaldığımız çok boyutlu krizi doğuran gerçek işte bu. O yüzden her fırsatta altını kalın çizgilerle tekrar etmemiz gerekiyor. Yaşadığımız her ne ise, kader değil. Enflasyon da, işsizlik de, iflaslar da, TL’nin değer kaybı da, faizlerin yüksekliği de… Bu iktidarın bile isteye kurduğu antidemokratik, yolsuz, rantçı, talancı, hukuksuz ve haksız düzenin sonucunu yaşıyoruz.

Mesela, hayat pahalılığı, kader değil. Tarımdan sanayiye, tüm üretimi ithal girdiye bağımlı kılan bu iktidar. Ülkenin toprağını ve insanını ranta feda eden de, tüm kurumların bağımsızlığını yakıp yıkıp tek adama bağlayan da bu iktidar. Başka bir siyasi iradeyle, farklı tercihlerle, üretimde halkı ortaklaştıran bir ekonomik yapıyla hayat pahalılığına son vermek mümkün. Bu değişimi yerelden başlatmak da. Tam da bu nedenle 23 Haziran seçimleri, daha önceki seçimler gibi, bir dönüm noktası olma fırsatı barındırıyor ülkemiz için.

TÜİK’in son yayınladığı işsizlik istatistiklerinin içinde eritilen milyonların kişisel deneyimi de öyle… İş arayıp bulamayan 4 milyon 544 bin kişinin, artık ümidini yitirdiği için iş dahi aramayan ama çalışmaya hazır 2 milyon 269 bin kişi, mevsimlik çalışan 117 bin kişi… Bir diğer deyişle çalışabilir koşullarda olmasına rağmen hakkıyla tam zamanlı çalışabileceği bir iş imkanı yakalayamayanların oranı yüzde 19,9. Gençler ise çok daha ağır bir krizin içerisindeler; son bir yılda gençler arasında işsizlik 7,5 puan artarak yüzde 25,2 düzeyine çıktı. Yani, her beş kişiden birisi için, her dört gençten birisi için umut yok, bugün yok, gelecek yok. Yüzdelerin ve istatistiklerin içinde kaybolan 7 milyon insandan ve ailelerinden bahsediyoruz. 7 milyon!

Yaşanan bu ağır kriz hali, bunca işsizlik kader değil. İşsizliğin çaresi üretimden geçiyor. Üretim için ise temel olarak, önce kurallı işleyen bir düzene ihtiyaç var. Kuralların belli olduğu, öngörülebildiği, şeffaf olduğu, herkese eşit uygulandığı bir düzene… Refahın hakça paylaşıldığı bir düzene. Ama ne üretim ve istihdam için gerekli temel koşullar var bugün, ne de üretimden, nitelikli, güvenceli ve hakça paylaşılan bir gelir yaratacak koşullar. Bu koşulların olmaması da kader değil.

Kader değil. İktidar bilerek ve isteyerek parlamenter demokrasiyi yıkıp yerine tek adam rejimini kurdu. İstişare ve tartışmayla, halkın temsiliyeti ve katılımıyla kuralları koymak yerine tek adam kararnameleriyle kuralların öngörülebilirliğini ortadan kaldırmayı bu iktidar seçti. Öngörülemez, şeffaf olmayan ve keyfi kuralsızlık sisteminde kimse yarını öngöremiyor. Zira kimse kararname ile kuralların keyfi bir şekilde değişmeyeceğinin garantisini veremiyor. Öyle ki, iktidar istedi diye hiçbir gerekçeye dayanmadan halkın iradesini gasp ederek seçim dahi iptal edecek kadar keyfileşmiş bir iktidardan bahsediyoruz!

Bu derece keyfilik, bu derece tek adamlık olunca da ne yatırım, ne üretim, ne istihdam oluyor. Yani işsizlik kader değil. 7 milyon vatandaşın işsizlik karanlığına terk edilmesinin sebebi, halkı değil tek adamın ve yandaşlarının zenginliğini önceleyen anlayış. Ülkenin tüm kaynaklarını kendi zenginliği uğruna yolsuzlukla, rantla, talanla yutup yok eden anlayış.

23 Haziran bir kez daha bu anlayışa dur demek, eşit, adil, özgür, laik, barışa dayalı bir ekonomik, sosyal ve siyasi geleceği var etmek için bir fırsat çıkartıyor karşımıza!

Bu yüzden İstanbul sadece İstanbul için değil, o gelecek için, 7 milyon işsize nefes vermek için, pazarda filesini dolduramayan Ayşe teyzeler için, pazarda ürününü satamayan Mehmet amcalar için, Türkiye için sandığa gidecek ve oyunu kullanacak.