Camları, pencereleri, kapıları kırık, zemin döşemeleri bozulmuş, duvarlarında sıvaları dökülmüş, çatıların yer yer uçtuğu ve yıkık olduğu köy okulları can çekişiyor. Yıkılan, çürümeye bırakılan sadece okul binaları ile sınırlı değil; okul ile birlikte köyler hafızalarını da kaybediyor.

Kaderine terk edilen köy okulları yeniden açılmalı

Namık ALKAN

Köy okullarının kapatılıp taşımalı eğitim sistemine geçilmesi ile birlikte binlerce okul binası kaderine terk edildi. Muhtarlıklara geçici kullanım hakkı verilen okullar, Köy Konağı, Misafirhane, Muhtarlık, Kültür Evi ve Düğün Salonu gibi farklı amaçlarla kullanılırken, büyük çoğunluğu da çürümeye bırakıldı. Okullar da tadilata ise izin verilmiyor. Camları, pencereleri, kapıları kırık, zemin döşemeleri bozulmuş, duvarlarında sıvaları dökülmüş, çatıların yer yer uçtuğu ve yıkık olduğu bu binalar çürümeye yüz tutmuş durumda. Yıkılan, çürümeye bırakılan sadece okul binaları ile sınırlı değil; okul ile birlikte köyler hafızalarını da kaybediyor.

AKP’nin yönetimde olduğu 19 yıl boyunca 20 bin köy okulunun kapandığı tahmin ediliyor. 2002 yılında köy ilkokullarında 668 bin 270 öğrenci eğitim görürken, 2020’de bu sayı 271 bin 196’ya geriledi. Halen köylerde 5 bin 574 ilkokul bulunuyor ve buralarda okuyan öğrenci sayısı, toplam öğrenci sayısının sadece yüzde 3,79’unu oluşturuyor.

ÇÜRÜMEYE TERKEDİLEN BİR OKUL

Uşak’ın Eşme ilçesinin Balabancı Köyü İlkokulu da çürümeye terkedilen okullara bir örnek. Köy muhtarı Erdal Sığırtmaç, yaklaşık 180 haneli ve 225 nüfusun bulunduğu köylerindeki öğrencilerin taşımalı sistem ile Yeleğen kasabasında öğretim gördüğünü söyledi. Köy okulunun bahçesinde köy düğünlerinin yapıldığını kaydeden Sığırtmaç, okul binasının Milli Emlak Müdürlüğü’ne, kullanım hakkının ise MEB’e ait olduğunu ifade etti. Sığırtmaç, Eşme Kaymakamlığı’nın okul için kendilerine geçici kullanım hakkı verdiğini fakat okulda hiçbir tadilat yapmaya izin olmadığı için mevcut haliyle okul binasının kullanılamadığını ve okulun bakımının da yapılamadığını kaydetti.

kaderine-terk-edilen-koy-okullari-yeniden-acilmali-904324-1.
Prof. Dr. Kemal Kocabaş

KÖY OKULLARI O KÖYÜN BELLEĞİDİR

Yeni Kuşak Köy Enstitüleri Derneği Genel Başkanı Prof. Dr. Kemal Kocabaş, köy okullarının Cumhuriyet’in köye ulaşma projesinin en önemli ayağı olduğunu söyledi. Köy okullarının kurulduğu 1940’lı yıllarda nüfusun yüzde 80’ninin köylerde olduğunu kaydeden Kocabaş, köy okullarının kuruluş amacını şöyle anlattı:

“Cumhuriyet, köye öğretmen aracılığıyla ulaşmak istiyordu. Köy okulları eğitmenlerin çabaları ve emekleriyle Cumhuriyet’in aydınlanmacı anlayışıyla kuruldu. Cumhuriyet, köyün imamı ve ağasını dışarıda bırakarak Cumhuriyet’in öğretmeniyle köyü yönetmek istiyordu. O yüzden öğretmenlere modern tarım ve hayvancılık dersleri verildi. Köy Enstitüleri’nde eğitim verecek öğretmen, marangoz; demirci ya da yapıcıydı. Benim babam demircilik mezunuydu. Hem pedagoji bilen bir öğretmen hem de köyde demircilik ve yapıcılık kursları açmış birisiydi. Köylerde öğretmenler; sağlık memurları gibi iğne yapıyorlardı. Köy Enstitüleri’ndeki sağlıkçılar da halk sağlığı alanında çok önemli işler başardılar. 1940’larda, nüfusun yüzde 80’inin köylerde olduğu zamanlarda, Köy Okulları’nda binlerce halk çocuğu eğitim hakkına kavuştu. Eğitim hakkı, bir insanın temel hakkıdır.”

KÖY OKULLARI KÜLTÜREL MİRAS

Kocabaş, köy okullarının kültürel miras ve o köyün belleği olduğunu söyledi. Kocabaş, “ Biz isterdik ki; bütün belediye ve yerel yönetimler, siyasal iktidar yapmasa bile, köy okullarını Köy-Halk Odası yani bir aydınlanma merkezi olarak restore edip, üretilen ürünlerin sergilendiği, odalarında da o okullardan mezun olan öğrencilerin ve öğretmenlerin isimlerinin olduğu bir bellek merkezi haline dönüştürsünler. Eğer eğitim olmuyorsa, Köy Okulları binaları restore edilerek bir bellek merkezi haline dönüştürülmeli” dedi.

HER KÖYDE MUTLAKA BİR ÖĞRETMEN OLSUN

Prof. Dr., taşımalı eğitim sistemi ile bir buçuk milyon köy çocuğunun taşınarak başka bir sosyal çevrede eğitim aldığını belirterek şunları söyledi: “Her köyde mutlaka bir öğretmen olsun, o binalar restore edilsin. O köylerde ne kadar öğrenci olursa olsun bir açık sınıf, bir açık okul olsun. Öğrenciler, farklı bir sosyal çevre nedeniyle zorluklar yaşıyorlar. Zaman zaman trafik kazaları oluyor. Eğitim, öğrencinin kendi sosyal çevresinde olmalıdır. Bunun aidiyet duygusu anlamında çok büyük bir anlamı var. Bütün köylerde okulların tekrar açılması gerekiyor. Atanamayan altı yüz bin kadar öğretmen var. Öğretmenlere belirli eğitimler verilerek, köye hakim olabilecek öğretmenler haline dönüştürülmesi gerekiyor. Eğitim olmuyorsa; köy okulları restore edilsin, muhtarın veya imamın arka bahçesi olmasın; bir bellek merkezi haline dönüşsün, bir kültür evi ya da halk evine dönüşsün. Öğretmen evleri, okulların olduğu bahçelerde o köyün en önemli merkezi olsun. Bunda sonsuz yarar görüyorum.”